En Sıcak Konular

Şizofreni de obezite büyük sorun!

30 Kasım 2012 10:36 tsi
Şizofreni de obezite büyük sorun! Gerçek ve hayal dünyasının birbirine karıştığı, fark algısının kaybolduğu şizofreni hastalığının tedavisinde beslenme büyük rol oynuyor.

Kötü yemek düzenleri, alınan ilaçlar ve hayatlarındaki dengesizlikler bu hastaların kilo almalarına neden olabiliyor. Sonuçta da şizofreninin yanı sıra kişiler bir de obeziteyle mücadele etmek durumunda kalıyor.

Şizofreni kelimesi hemen hemen herkesin hayatın bir döneminde duyduğu ya da bizzat tanıklık ettiği bir hastalık. Tedavisi zor ve anlaşılabilmesi de hiç kolay değil. Şizofreni kişinin gerçek dünyadan koptuğu, kendi iç dünyasına kapandığı ve toplumsal kurallara uyum gösterememe gibi sorunları yaşadığı psikiyatrik bir hastalık. Bugün için nedeni tam olarak açıklanamamakla birlikte genetik faktörler başta olmak üzere çevresel, biyokimyasal ve ruhsal etkenler hastalığın oluşumunda büyük rol oynuyor. Aile Hastanesi Bahçelievler Beslenme ve Diyet Uzmanı Berna Çil, şizofreni hastalarının beslenmelerinde dikkat etmeleri gerekenleri açıklıyor.

Kullandıkları ilaçların yan etkisi kilo aldırıyor

Obezite şizofreni hastalarının ciddi bir sorunu. Şizofreni hastalarının yarısına yakınında kilo sorunu görülüyor. Yapılan araştırmalar, şizofreni hastalarında obezite görülme sıklığının normal bireylere oranla daha fazla olduğunu ortaya koyuyor. Şizofreni hastalarının tedavilerinin gerçekleşebilmesi için belirli ilaçları kullanmaları gerekiyor. Bu ilaçlarının bir kısmının kilo aldırıcı yan etkileri söz konusu olabiliyor. Yapılan bazı araştırmalarda alınan ilaçların dozları ile kilo alımının doğru orantılı olduğu görülüyor.

Bazı ilaçlarda ise bu tür bir etki mekanizması ortaya konulmuyor. Ayrıca karbonhidrat ağırlıklı beslenme, gerekli olduğu takdirde hastaneye yatışla geçen zaman zarfında hareketin azalması kilo alımını tetikleyebiliyor. Toplumun geneline göre daha yüksek ölüm riski taşıyan şizofreni hastalarının obez olmaları sağlıkları açısından ayrı bir tehdit daha oluşturuyor. Çünkü obezite, bu hastaların hipertansiyon, kalp hastalığı, diyabet, insülin direnci, metabolik sendrom,  risklerini arttırması ile de tehdit oluşturuyor. Ayrıca obezite şizofreni hastalarının yaşam kalitesini ve ilaç uyumluluklarını da etkiliyor.

Hayatlarındaki iniş ve çıkışlar beslenme bozukluğuna neden oluyor

Şizofreni temelde genetik özelliklerle ortaya çıkan bir hastalık. Ancak hastalığın inişli çıkışlı süreçlerinde, ilaç kullanım dozlarının değişimlerinde, hastanın beslenme alışkanlıklarındaki değişiklik durumlarında, kilo alıp verme dönemlerinde mutlaka vitamin, mineral, protein ve enerji yetersizliklerinin minimize edilmesi gerekiyor. Hastaneden yatış süreçleri mutlaka olan bu hastaların normal yaşamlarını sürdürülebildikleri durumlarda beslenmelerinin desteklenmesi ve kilolarının kontrol edilmesi şart.

Mutlaka egzersiz yapmaları gerekiyor

Hastalığın ortaya çıkışından sonra ilaç kullanım süresiyle orantılı olarak kilo alımı söz konusu olabiliyor. Bunu bilerek kilo alımı ve yetersiz beslenme zamanlarında kilonun kontrol edilmesi şart. Beslenme düzeninde yapılacak değişikliklerin yanı sıra bu hastaların hayatlarına mutlaka egzersizi katmaları gerekiyor. Çünkü egzersiz sırasında salgılanan hormonlar mutlu olmalarını sağlıyor. Ayrıca bu sayede kilo düzenlerini de koruyabiliyorlar.

Şizofreni hastalarının beslenmesinde kalsiyum ve fosfor şart

Şizofreni hastalarıyla yapılan bazı çalışmalarda kemik mineral düzeylerinin sağlıklı bireylerden daha düşük olduğu ortaya konuluyor. Bu durum da şizofreni hastalarının beslenme açısından desteklenmesi gerektiği anlamına geliyor. Kemik mineral düzeylerinin normal düzeye ulaşabilmesi için şizofreni hastalarının kalsiyum ve fosfor açısından zengin yiyecekler yemeleri gerekiyor. Kalsiyum, süt ve süt ürünleri başta olmak üzere koyu yeşil yapraklı sebzelerde, pekmez, susam, fındık ve kurubaklagillerde bulunuyor. Fosfor  ise et, yumurta, tavuk, balık ve yağlı tohumlarda yer alıyor.

Antioksidan özelliği yüksek besinleri tüketmeliler

Ayrıca bazı araştırmalar şizofreni hastalarında antioksidan düzeylerinin düşük olduğunu gösteriyor. Bu nedenle şizofreni hastalarının antioksidan özelliği yüksek besinlerle beslenmeleri öneriliyor.

Antioksidanlar:
A vitamini, C vitamini, E vitamini ve selenyum, likopen, koenzim Q10'dur.

A vitamini kaynağı besinler:
Havuç, kavun, mango, kayısı, kuşburnu, domates, şeftali, balkabağı, patates, karaciğer ve süt.

C vitamini kaynağı besinler:
Yeşil biber, portakal, mandalina, limon, maydanoz, kivi ve kızılcık.

E vitamini kaynağı besinler:
Buğday tohumu, yağlı tohumlar, badem, fındık, zeytinyağı, margarin.

Selenyum kaynağı besinler:
Et, tavuk, balık, sarımsak, soğan ve karaciğer.

Likopen kaynağı besinler:
Domates ve karpuz gibi kırmızı renkli sebze ve meyveler. Özellikle domates diğer sebzelerin aksine doğrama, kesme işlemi gördükçe içeriğindeki likopenin etkinliği artıyor.

Koenzim Q10 kaynağı besinler:
Karaciğer, et ve balık.

Şizofreni hastalarının dikkat etmesi gereken beslenme kuralları

Alkol ve kahve tüketimini azaltmaları gerekiyor. Alkol kilo alımını tetikliyor, kafein içeren besinler ise bağımlılık yapabiliyor.  

Şeker ve şekerli gıdalardan uzak durmaları şart. Fazla şeker tüketimi obeziteye neden olabiliyor. Kilo sorunu olan bu grup hastaların şeker tüketmeleri sıkıntı yaratabiliyor.

Yağlı ve fast food tipi yiyeceklerden uzak durulmalı. Çünkü bu tip yiyecekler kilo alımını dolayısıyla da obezite riskini artırıyor.

Kırmızı et yerine Omega 3 açısından zengin balık tüketimini artırmaları öneriliyor.  

Sinir sistemi için B grubu vitaminleri şart

Sinir sistemlerinin kuvvetlenmesi için B grubu vitaminlerden zengin beslenilmesi gerekiyor.
B1 vitamini içeren yiyecekler: Karaciğer, organ etleri, tahıllar, kurubaklagiller.
B2 vitamini içeren yiyecekler: Süt ve süt ürünleri, yoğurt, et ve balık.
B3 vitamini içeren yiyecekler: Süt, peynir, yumurta ve balık.
B6 vitamini içeren yiyecekler: Muz, balık, yumurta, süt ve lahana.
B12 vitamini içeren yiyecekler: Et ve et ürünleri.

Hamilelikteki beslenme düzeni bebeğin ruh halini etkiliyor

Şizofreninin oluşum etkenleri arasında annenin hamileliği sırasında kötü beslenmesi ya da zehirlenme gibi durumların da rol oynadığı düşünülüyor. Bu nedenle özellikle hamilelik dönemindeki anne adaylarının beslenmelerine dikkat etmeleri gerekiyor. Hamilelik döneminde, kalsiyum, demir, fosfor, folik asit, A , C, E vitaminleri, B vitaminleri, potasyum, selenyum gibi bir çok mineral ve vitamin gereksinimi artıyor. Besin kaynaklarının sağlıklı olması, besinlerin mevsiminde tüketilmesi, kepekli ürünlerden uzak durulması, tam tahıllı-bol tahıllı ürünlerin tercih edilmesi beslenmedeki önemli ayrıntılar arasında yer alıyor. Bu dönemde sağlıklı ve yeterli beslenme her zamankinden çok daha önemli.

BESLENME VE DİYET UZMANI BERNA ÇİL - BUGÜN GAZETESİ 

Bu haber 932 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,673 µs