En Sıcak Konular

Deniz balığı kadar çiftlik balığı tüketiyoruz

12 Eylül 2011 10:28 tsi
Deniz balığı kadar çiftlik balığı tüketiyoruz Pek çok balığın soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıyayken, kültür balıkçılığı deniz balıkçılığının pazar payını yakaladı. Birçok kişi kültür balıkçılığını, deniz balığının kurtuluşu olarak görüyor. Ama gerçek bu değil

AHMET ÖRS / Sabah


Boğaz ve Marmara'da avlanma döneminin ilk yıldızı çingene palamududur. Ekim ayı ile birlikte yağlı palamutlara ağızları sulanan yırtıcı lüferler onların peşinden Boğaz'a dalar. Bu yıl 20 santimden büyük lüferlerin avlanmasına izin verildi ama bu boyda lüferlerin tezgahlara çıkmasını boş yere bekleyeceğiz gibi bir his var içimde. İnsanoğlu, kendine özgü bir düzeni olan vahşi doğada yaşayan birkaç hayvan türünü kendi yararına türetmeye çok önceleri başladı. Son Buz Çağı öncesinde yaşayan atalarımız, dünyamızda varolan çok sayıda memeli hayvan arasından dördünü kendi beslenmesinde kullanmak üzere evcilleştirdi. Bunlar sığır, domuz, koyun ve keçiydi. Aynı şekilde, o dönemde sayısız kuş cinsi içinden dördünü, tavuk, hindi, ördek ve kazı da seçip kültür hayvanına dönüştürdü. Diğer hayvanları kendi doğal ortamında bıraktı. Günümüz insanı ayrıştırıp mutfağında değerlendirmek üzere son 40 yıllık süre içinde üçüncü kez büyük bir evcilleştirme adımı atıyor ve bugüne dek doğanın bir parçası olarak görülen balıklar ve diğer belli başlı deniz ürünleri, evcil hayvanlar arasına giriyor. Ancak bu atılan adımın ortaya çıkardığı sorunlar, atalarımızın evcilleştirdikleri sekiz memeli ve kanatlı hayvanın o dönemde yarattığı sorunlardan daha ciddi ve kalıcı. Öte yanda, kişi başına hesaplandığında, 1960'da dünyada yılda 9 kilo balık tüketilirken, bugün bu miktar 17 kilonun üzerine çıktı. Deniz ürünleri, çoğu kez ulusal sınırların ötesinde de avlanabilen, kurallara uygun avlanılıp avlanılmadığı kolay denetlenemeyen canlılar. Bu yüzden bir restoran, bir kent ya da ülke onları koruma altına almak için gereken adımları atsa bile, duyarsız bir restoran, kent ya da ülke, onların korumaya çalıştığı balıkları da kendi av ganimetine katmaktan geri durmuyor. İnsanoğlu her yıl hızla artan miktarda balık tüketiyor. Bu nedenle, doğal deniz ürünlerine olan tutkumuzu frenlemek, onları kendi düzenlerinde rahat bırakarak, yerlerine kültür ürünlerini tercih etmek zorundayız. Bu, deniz balıklarının hiç tüketilmemesi gerektiği anlamına gelmiyor. Üremeleri için öngörülen boylara ulaştıklarında, son yıllarda bütün denizlere egemen olan dev balıkçı gemileri yerine, eskiden denizlerimizde görmeye alıştığımız küçük balıkçı tekneleriyle, avlanmalılar. Ayrıca tekne sayısı sınırlanmalı ve her tekneye yıllık avlanma kotası konmalı. '

DEĞERSİZ' BALIKLAR YEM OLUYOR
Dünyada hiçbir ülkenin ciddi biçimde dur demediği balıkçılık sektörü, denizleri bu hızla talan etmeyi sürdürürse, balıkların yok olup, onların yerini insanoğlunun kontrolü altında tuttuğu kültür balıkçılığı alacak. Meğerki yabanıl hayatın önemini kavrayıp, denizlerdeki doğal yaşamı dengede tutmayı başarabilelim. Kültür balıkçılığı bütün dünyada inanılmaz hızla gelişiyor. Ama gastronomi sektörüne baktığımızda, tüketicilerin yine de doğal ortamda yaşayan deniz ürünlerini tercih ettiğini gözlemliyoruz. Balıkçılık sektörü ise tekne ve teknoloji yatırımını çıkarıp geçimini sağlayabilmek için doğa yasalarını çiğnemek ve soylarını tüketmek pahasına deniz balıklarını avlamayı sürdürüyor. Birleşmiş Milletler'e göre dünya balıkçılık filoları, denizlerin kaldırabileceği balık miktarının iki katı kapasiteye sahip. Bu aşırı kapasite devletlerin desteği sayesinde korunabiliyor. Hükümetlerin milyarlarca dolarlık sübvansiyonları olmasa, balıkçı filolarının varlıklarını sürdürmeleri düşünülemez. Bu sübvansiyonlar sayesinde, çiftlik balığının karşıtı olarak deniz balığı diye adlandırdığımız doğal ortamından tutulmuş balıklar gerçek değerinden çok daha ucuza satılıyor, soylarının azalması ya da tükenmesi pek ciddiye alınmıyor. Buz Devri öncesinde yaşayan insanoğlu vahşi doğayı korumak gibi bir kaygı taşımıyordu. Kendisi de doğada azınlıktaydı; sofrası için seçtiği alt türler de çok zengin doğanın içinde küçücük bir azınlık oluşturuyordu ve yaptıklarının doğa üzerinde ne gibi olumsuz etkiler yaratacağı ya da kaynakların yeterli olup olmadığı konusunda bilgisi yoktu. Modern aydın insan daha farklı bir yaratık. O, doğa kurallarını çıkarı uğruna çarpıtmasının yaratacağı sonuçların bilincinde. Hızla kirlenen, bir yandan da küresel ısınma nedeniyle özellikleri değişmeye başlayan dünya denizlerinin kritik bir noktaya ulaştığı bu dönemde; kültür balıkçılığı, deniz balıkçılığının pazar payını yakaladı. Birçok kişi kültür balıkçılığını denizlerdeki doğal yaşamın kurtuluşu olarak görüyor. Ama gerçek bu değil. Tüketim toplumlarının damak zevkine uymayan türler, çok küçük oldukları için 'değersiz' bulunan 10 binlerce ton balık, kültür balıklarına yem olarak işlenmek üzere avlanıyor. Çiftlik balıklarına verilen bazı yemlerin içerdiği insana zararlı maddelerden, çiftliklerin çevreye yaptıkları olumsuz etkilerden pek az kişinin haberi var.

DEMOKRASİ, LÜFERİ KURTARDI
Bütün dünya balıkçılık sorunları ile boğuşurken, bizler yeni bir balık sezonuna girdik. Lüferin avlanma boyunun 14 santimden 20 santime çıkarılması, onun yumurtlama erginliğine ulaşmasına yeterli olmamakla birlikte, ilk kez bir sivil kampanyanın başarı sağlaması açısından beni mutlu ediyor. Şirketlerin tam sayfa ilanlarla kampanyayı desteklemeleri de sevindirici bir yenilik. Bir balıkçı dostuma lüfer avlanma kurallarına ne kadar uyulduğunu sordum. "Vallahi bugüne dek böyle bir şey görmedim. Balık haline çinekop, sarıkanat sokmuyorlar. Restoranlar da müşterinin tepkisinden çekindiği için, kaçak avlanıp hali devre dışı bırakan balıkçılardan küçük balık almıyor," dedi. Demokrasi, insanlar için ne kadar işliyor bilmiyorum ama galiba lüferin geleceği demokratik bir tepki sonucu şimdilik kurtulmuş görünüyor.

Bu haber 1,349 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,350 µs