Kalbimizi dinleyelim! | " /> Kalbimizi dinleyelim! | "/>

En Sıcak Konular

Kalbimizi dinleyelim!

1 Haziran 2010 10:43 tsi
 Kalbimizi dinleyelim! Uzun saatler işte kalmak ve uykusuzluk insan vücudunda bazı biyolojik ve kimyasal düzensizliklere yol açıyor. Prof. Dr. E. Murat Tuzcu, fazla mesai ile kalp krizi arasındaki ilişkiyi çıklıyor...


Prof. Dr. E. Murat Tuzcu'nun yazısı: 

Kişinin günlük çalışma süresi uzadıkça vücut zarar görmeye başlıyor. Başta kalp hastalıkları olmak üzere strese bağlı rahatsızlıklar artıyor...

Cumhur Bey, göğüs ağrısıyla yere yıkılınca işyerinden apar topar hastaneye kaldırıldı. Her zaman işinden geç dönen kocasının gece yarısı olup da hâlâ eve gelmediğini gören Pınar Hanım anormal bir şeyler olduğunu anlamıştı. O sırada telefon çaldı, kocasının bir iş arkadaşı olan biteni anlattı. Telaşla hastaneye koşan Pınar Hanım’a yoğun bakım ünitesindeki nöbetçi doktor, Cumhur Bey’in kalp krizi geçirdiğini, kısa sürede acil bir müdahaleyle tıkalı olan koroner damarının balonla açılıp stent yerleştirildiğini söyledi.

İleride yeni bir kalp krizi geçirmesini önlemek için risk faktörlerinin kontrol edilmesi gerektiğinin de altını çizdi. Lâkin 44 yaşında olan hastanın görünürde çok sayıda risk faktörü yoktu, sigara içmiyordu, biraz göbekli olsa da şişman sayılmazdı, bilindiği kadarıyla yüksek tansiyon veya şeker hastası değildi. Pınar Hanım, kocasının başına gelenlerin hiç durmadan çalışmasına bağlı olduğunu söyledi. Çoğu zaman evden sabah 7’de çıkıp akşam 9’dan önce dönmediğinden, hafta sonlarında bile çalıştığından, doğru dürüst tatil yapmadığından yakındı. Acaba Cumhur Bey karısının dediği gibi çok çalışmaktan mı hasta olmuştu? Bu soru her gün uzun saatler çalışan milyonlarca kişiyi ilgilendiriyor. Cevabını bulmak için bu konuda yapılmış araştırmalara bakalım.

Sinsice tahrip ediyor

Bir ay önce Avrupa Kalp Dergisi’nde yayınlanan, İngiliz ve Finli bilim insanlarının ortaklaşa yaptıkları bir araştırmada, altı bin İngiliz memurun diğer özelliklerinin yanı sıra günlük çalışma saatleri dikkatle kaydedildi. Ortalama 11 yıllık bir takipten sonra, 3 saat veya daha uzun fazla mesai yapan bir memurun, fazla mesai yapmayan birine göre kalp hastası olma riskinin yüzde 60 arttığı ortaya çıktı.
Araştırmaya katılanların yaşları, kalp damar hastalığına yol açabilecek özellikleri, sosyoekonomik durumları göz önüne alındığında da durumun değişmediği görüldü. Fazla çalışma kalbe zarar veriyordu. Araştırmacılar uzun çalışmanın yarattığı gerginliğin yanı sıra geriye aileyle geçirilecek veya rahatlayacak zaman kalmadığından gergin olarak yatılınca uyku düzenin bozulduğuna dikkat çekiyor. Vücudun maruz bırakıldığı bu olumsuz etkilerin, yıllar içinde kalp ve damarları sinsice tahrip ettiğini düşünüyorlar.

Uykusuzluk da suçlu

Yorgunluk ve uykusuzluğun kalp hastalığına yol açtığını gösteren bulgular yeni değil. 2002’de Japonya’da yapılan bir araştırmada kalp kriziyle hastaneye yatan 260 kişi incelendi. Hiçbir hastalığı olmayan yaklaşık 500 kişi de araştırmaya katıldı. Haftada 60 saatten fazla çalışanların kalp krizi geçirme riskinin, 40 saatten fazla çalışmayanlara göre iki kat arttığı ortaya çıktı. Kalp hastalığı tehlikesi uykusuzlukla da yakından ilgiliydi. Çoğu iş gününde 5 saatten az uyuyanlarda kalp krizi yaklaşık 3 kat daha fazla görüldü. Araştırmaya katılanların diğer özelliklerini de göz önüne alan analizler, fazla çalışmanın ve uykusuzluğun yarattığı tehlikenin, geleneksel risk faktörlerinden bağımsız olduğunu gösterdi. Bu bulgular Pınar Hanım’ın iddiasını destekler nitelikte. Cumhur Bey’de koroner damar hastalığı tehlikesini artırıcı, iyi kolesterol düşüklüğü ve göbek çevresinde artış gibi bazı risk faktörleri olsa da 44 yaşında enfarktüs geçirmesinde yorgunluğunun ve uykusuzluğunun başrol oynadığını inkâr etmek çok güç. Acaba uzun çalışma saatleri ve az uyuma nasıl oluyor da kalp hastalığına yol açıyor?

Peki nasıl zarar veriyor

Uzun saatler işte kalmak ve uykusuzluk insan vücudunda bazı biyolojik ve kimyasal düzensizliklere yol açıyor. Kalp ve damarlara olumsuz etki yapan bu değişiklikleri inceleyen araştırmaların en ilginçlerinden biri Avrupa Kalp Birliği’nin bilimsel dergisinin Kasım 2009 sayısında yayımlandı. Avusturyalı araştırmacılar 30 doktorun yarısını 8 saatlik iş gününde, diğer yarısını ise 24 saat nöbet tuttukları bir günde inceledi. Sonra iki gruptaki doktorların yerini değiştirip normal ve nöbet görevi sırasında yeniden incelemeye aldılar. Böylece,  hem iki grubu karşılaştırmak hem de her hekimin iki farklı koşuldaki durumunu kıyaslamak mümkün oldu.  Kan ve idrar tahlillerinin yanı sıra devamlı EKG ve tansiyon kayıtlarıyla bir çok veri elde edildi. Doktorların büyük ve küçük tansiyonları nöbetçiyken daha yüksek bulundu, kalp atışlarındaki ahenk de gerilimli olduklarını yansıtıyordu. Nöbet tuttuklarında sabaha karşı kalplerinde erken vurulardan kaynaklanan düzensizlik daha sıktı. Kan ve idrar tahlilleri, vücudun tehlikede olduğu zaman daha çok salgıladığı hormonların ve yangı belirtisi olan bazı maddelerin nöbet sırasında daha yüksek düzeyde olduğunu ortaya koydu.  Bu bulgular yorgunluk ve uykusuzluğun kalp ve damarlara nasıl zarar verdiğini ortaya koyuyor.

İşsiz kalma korkusu...

Küreselleşmenin artırdığı rekabet ortamının da katkısıyla çalışma süreleri artan insanların çoğu bu sağlıksız duruma boyun eğiyor. İşsiz kalma korkusunun yarattığı güvensizlik ortamı, işverenin fazla mesai talebine hayır demeyi güçleştiriyor. Kendi islerinde çalışanların durumu da daha iyi değil. Uzun çalışma saatleri sadece özel yaşamımızdan ve ailemizle harcayabileceğimiz zamandan çalmakla kalmıyor, uyku süremizi de kısaltıyor, kalitesini bozuyor, en önemlisi de sağlığımızı tehdit ediyor. Yazıyı, 1952’de Nobel Edebiyat Ödülü alan, 1970’de 97 yaşındayken ölen, “Aylaklığa Övgü” kitabının yazarı İngiliz matematikçi ve filozofu Bertrand Russel’ın bir sözüyle bitirelim: “Doktor olsam, işini çok önemseyen herkese bir tatil reçetesi yazardım.”

Milliyet cadde



Bu haber 1,265 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,967 µs