açlığın ta kendisi! | " /> açlığın ta kendisi! | "/>

En Sıcak Konular

GDO açlığın ta kendisi!

10 Aralık 2009 17:41 tsi
GDO açlığın ta kendisi! "Türkiye’de yapılan tarım tartışmalarında küçük mülkiyet yapısı itibariyle “topraksız köylü hareketi” çıkmayacağı söylenirdi, belki GDO’larla birlikte “tohumsuz köylü” hareketi çıkar…"

Fatma Genç'in yazısı...

GDO açlığın ta kendisi...

Tarım, doğada var olan ürünlerin toplanması ve işlenmesiyle birlikte ortaya çıkmıştır. İnsan doğaya müdahale eder, doğadan aldığı ürünlere işlem uygulayarak onu temel ihtiyaçlarını karşılamak için kullanır.

Tarımın en önemli işlevi biyolojik yeniden üretim için beslenme ihtiyacını karşılamasıdır. Kapitalizm de, bu ihtiyacı kar elde etmek amacıyla pazar için üretime çevirir. Tarımın en önemli işlevi beslenme ihtiyacını karşılamasıdır. Ürünler insanların beslenmesi için üretilir. Bunun için de tarımın, en temel hak olan beslenme ihtiyacını karşıladığı için kimin yararına yapıldığı çok önemlidir.

Son dönemde tarım ve tarıma yönelik politikaların yeniden yapılandırma sürecinde olduğu, Dünya Bankası’nın 2008 yılı Dünya Kalkınma Raporu başlığını “Kalkınma İçin Tarım” koymasından da anlaşılmaktadır.

Tarımın tekrar önemli hale gelmesi bu alan üzerindeki denetimin ve üretimin kontrolünün nasıl sağlanacağı konusunu da gündeme getirmektedir. Tarımın kapitalistin yararına yapılabilmesi için kontrol edilebilir ve denetlenebilir olması gerekmektedir. Tarımın denetlenebilir olmasının yollarından biri kapitalizm öncesi biçimlerde olduğu gibi toprağa el koymaktır. Bugün, bu denetimi sağlamanın yollarından bir diğeri olarak da tohum görülmektedir.

Sanayi üretiminde makinelerin oynadığı rolü tarımda tohum oynamaktadır. Yani tohum, tarımın en önemli üretim aracını oluşturmaktadır. Şirketlere bağımlı, üreticinin şirkete zorunlu kılınması için tohumun kimin elinde olduğu önemlidir. İşte tam da burada son dönemde hakkında önemli tartışmalar yürütülen GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) devreye girmektedir. Açıkça ifadelendirilirse; GDO çiftçi/köylü ve tarımsal üretim üzerindeki egemenlik kavgasıdır. Şirketlerin çiftçiyi/köylüyü kendilerine bağımlı kılmak için oynadıkları bir oyundur.

Bu yeni bir oyun değil. Tohumu ele geçirmek için şirketler önce hibrit tohumlarını geliştirdiler. Hibrit tohumları da 1960’lı yıllarda ABD’de “Yeşil Devrim” adı verilen bir projeyle geliştirilmişti. Bu tohumları sunarken de dünyada bir milyon aç insanı gerekçe gösterdiler. Tohumların verimliliği arttırdığını iddia ettiler. Oysa bu tohumlar hem çok fazla suya ve gübreye ihtiyaç duymaktadırlar hem de zirai mücadele ilaçları da bu tohumlara özeldi. Yani üretici, gübre ve zirai mücadele ilaçlarının alımı konusunda da tohumu veren şirkete bağımlı kılınmaktadır. Oysa hibrit tohumlarının yaptığı tek şey ürünlerin besin bazında değil, kilo bazında artışını sağlamaktır.

Şimdi de tohumların genlerini değiştiriyorlar. Şirketler bitkinin genetik yapısını değiştirerek, bir kere olgunlaştıktan sonra bir daha filizlenmesini engelleyen bir gen geliştiriyorlar. Bu işlemden sonra elde ettikleri tohumlara patent alıyorlar ve tohumun sahibi oluyorlar. Çiftçi toprağa bir kere bu tohumu ektikten sonra tekrar bu tohumu şirketten satın almak zorunda kalıyor. Böylelikle hem çiftçi bağımlı hale getiriliyor hem de tohum yeni bir kar alanı haline geliyor. GDO’ları da açlığa ve bugün yaşanan gıda krizine çözüm olarak sunuyorlar. Oysa GDO’lu olarak yetiştirilmiş ürünler insanların beslenme hakkına karşı ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Tarımsal üretime şirketler egemen olduğunda, GDO’lu ürünlerin açlığa çare olmaktan çok açlığı daha da arttıracağı ve sağlıksız olmaları sebebiyle de sağlık harcamalarını daha da arttıracağı açıktır.
(…)

Tohumun üzerinde oynanan oyunlar bize Carol Delanay’ın Tohum ve Toprak kitabını hatırlatıyor. “Erkeğin rahme tohumu bırakan yaratıcı; kadının da bunu besleyen toprak olduğuna inanılır” diye bir cümle geçiyor kitapta. Tohum erkek, toprak da kadınsa… Doğa üzerinde kurulan egemenlik ile kadın üzerinde kurulan egemenlik arasında kurulan bağ tam da burada kendini gösteriyor. Kapitalizm erkek yanıyla tekrar doğaya ve kadına direk müdahale ediyor. Tarımda yoğunluklu olarak ücretsiz aile işçisi olarak kadınlar çalışmaktadır.

Tarımsal alanda kadının tarladaki ve ev içi emeğine el koyan erkek ise; tarıma erkek müdahalesinin yeni yüzü GDO’lardır. Bu yeni yüzüyle kapitalizm “doğa ana”nın kendisine direk müdahalede bulunuyor ve yapısını değiştiriyor, yönlendiriyor ve istediği gibi biçimlendiriyor.

Çiftçiler kendi üretim araçları üzerindeki denetimlerini kaybederek, kapitalizmin kar hırsına teslim alınmak isteniyor.

Türkiye’de yapılan tarım tartışmalarında küçük mülkiyet yapısı itibariyle “topraksız köylü hareketi” çıkmayacağı söylenirdi, belki GDO’larla birlikte “tohumsuz köylü” hareketi çıkar…

sendika.org



Bu haber 1,125 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,650 µs