eleştirel bakış! | " /> eleştirel bakış! | "/>

En Sıcak Konular

GDO'lara eleştirel bakış!

23 Kasım 2009 11:43 tsi
GDO'lara eleştirel bakış! "GDO'ların risklerinin değerlendirilmesi doğru yapılmıyor." Yrd. Doç. Dr. Oğuz Özdemir yazıyor...

Ekim ayının son haftasında çıkarılan yönetmelik nedeniyle GDO'ların gündeme gelmesi, konunun bütün yönleriyle ele alınması ve kamuoyunun bilinçlendirilebilmesi için tarihi bir fırsat oluşturdu. Ancak, konunun can alıcı yönlerinin bütünlük içinde ele alınmaması, toplumun biyoteknoloji uygulamalarını tanıması ve bu konuda bilinçlenmesi bir yana, kafaları iyice karıştırdı ve geleceğe dönük kaygıları arttırdı.

GDO'ların çeşitli alanlarda kullanımının potansiyel yararının ve olası risklerinin bütünlüğüne ele alınabilmesi ve tartışmaların Türkiye'nin bu konudaki biyoteknoloji politikalarına katkı getirebilmesi, konuya "bütünleşik" bir yaklaşımı gerektiriyor. Buradan hareketle, bu güne kadar konu hakkında yapılan tartışmalar ve 6 Kasım 2009 tarihinde Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji Dergisi'nde çıkan Prof. Dr. Selim Çetiner'le GDO'lar hakkında yapılan röportaj üzerine eleştirel bîr bakışla şu saptamaların yapılmasında fayda var.

GDO'lar kamuoyu tartışmalarına başta gıda ve tohum şeklinde girdi. Oysa, GDO'lar sadece gıda ve tohum demek değil. Biyoteknoloji uygulamalarıyla geliştirilen GDO'lar gıda üretiminin yanında, sağlık sektöründen endüstri sektörüne kadar oldukça geniş bir yelpazede kullanılmakta. Dolayısıyla, GDO'ları gıda üretimiyle sınırlı tutarak tartışırken, diğer alanlardaki potansiyel yararlarını ve getirebileceği olası problemleri gözden kaçırmamak gerekir.

GDO'lann tarımsal üretimini ve gıda şeklinde tüketilmesini tartışmadan önce, Türkiye'nin gıda ihtiyacını karşılayabilmesi için GDOlara ihtiyacının olup olmadığının gerçekçi şeklide analiz edilmesi gerekir. Bu bağlamda öncelikle Türkiye'nin klasik yöntemlerle tarımsal üretim potansiyelinin ne kadarını etkili şekilde kullanabildiği bilinmeli. Uzmanlar ve Tarım Bakanlığı'nın en üst düzey yetkililerinin açıklamalarına göre, Türkiye'nin tarımsal potansiyelini etkili şekilde kullanamadığı yönünde tam bir gö-rüşbirliği var. Buna göre, ülkemizin bu potansiyelini etkili şekilde değerlendirebilirse tarımsal amaçlı GDO'lara ihtiyacı bulunmadığını gösteriyor.

GDO'ların risklerinin değerlendirilmesi doğru yapılmıyor. Diğer GDO taraftarları gibi Sayın Çetiner de GDO'ların insan ve çevre sağlığına yönelik risklerini şu ana kadar ortaya çıkan bulgular sınırlılığında ele almakta; tarım ilaçları, hormonlar gibi ilgisiz diğer örneklerle karşılaştırarak zararlı olmadığı yargısına ulaşmakta. Oysa, doğaya yönelik bir müdahalenin insan ve çevre sağlığına yönelik etkilerinin öngörülebilen süre içinde tam olarak anlaşıla-bilmesinin mümkün olmayacağını yaşanan deneyimler gösteriyor. Nitekim, Avrupa Birliği'nin GDO'lara yönelik politikasını "belirsizlik" ve "öngörülemezlik" ilkeleri oluşturuyor. Bu bağlamda, GDO'ların insan ve çevre sağlığı üzerindeki "zararsızlığı" tam olarak anlaşılıncaya ve bu konudaki belirsizlikler ortadan kalkıncaya kadar, gen teknolojisinin tarımsal uygulamalarına ihtiyatla yaklaşılmakta ve tedbirli davranılmakta. Özellikle, GDO'lardan ekosistemin diğer unsurlarını "gen kaçışı"nın tam olarak önüne geçilebilmesi mümkün görülmüyor. Bu nedenle, GDO'lann çevresel etkilerini kısa vadede tam olarak belirleyebilmek ve denetlemek mümkün değil.

SOSYOEKONOMİK ETKİLERİ

GDO'ların sosyo-ekonomik etkilerinin, insan ve çevre sağlığına yönelik etkilerine oranla daha öngörülebilir olduğu söylenebilir. Sayın Çetiner, GDO'ların yaygınlaşmasının yol açabileceği sosyo-ekonomik sorunları kabul etmekle birlikte üzerinde yeterince durmuyor. Oysa, konuyla ilgisi olan herkesin çok iyi bildiği gibi, Dünya Ticaret Örgütü’nün (WTO) baskısıyla organizmaların genomlannda yapılan değişiklikler "buluş" olarak kabul edildi ve bu tür değişikliklere "patent" verilmesi olanaklı kılındı. Tarımsal biyoteknoloji ürünlerinin patentlenerek tekel altında alınması, "tarım emparyalizmi'nin yeni biçimi olan "küresel gıda soygunu" olarak değerlendirilmekte ve "gıda egemenliği"ni ortadan kaldıracağı düşünülmektedir (BAYRAM, 2008).

Bu çerçevede, biyoteknoloji sektörünün tekelci yapısının Arjantin, Brezilya gibi gelişmekte olan ülkelerin tarımsal sistemlerini nasıl dışa bağımlı hale getirdiğini, (ENGDAHL, 2009 ve SHIVA, 2006) bütün açıklığıyla gösteriyor. Türkiye'nin GDO'lara dayalı tarımsal üretimin Türkiye'de yaygınlaşmasının "fayda-maliyet" anajizinin sağlıklı şekilde yapılarak, uzun vadeli getiri ve götürülerinin dikkatli şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir.

Canlıların genomlarının kendi içinde ve çevreyle etkileşiminin bütünlüğünün gözetilmesinin yerine, "indirgemeci" bakışla belirli özelliklerden sorumlu olarak görülen speziük genler üzerine odaklanılması, hem bilimsel anlamda hatalı hem de tehlikeli bir yaklaşımdır. Nitekim, canlılarda gen ifadesini ve biyolojik karakterlerin oluşmasında etkili olan DNA-RNA-Protein" arasında geçen süreçlerin oldukça karmaşık ve tam anlamıyla öngörülemez oluşu, indirgemeci yaklaşımın biyolojik özelliklerin ortaya çıkış sürecinin anlaşılmasında yetersiz kalacağının göstergesi olarak kabul edilmektedir (TRAAVIK, 2007).
Gıda üretiminin ve pazarlanmasının yeni teknolojilerle ve süreçlerle gittikçe karmaşıklaşması, "tarladan sofraya" şeklinde betimlenen gıda zincirinin izlenebilirliğini iyice zorlaştırmakta ve tüketicilerin yediklerine yabancılaşmalarını kaçınılmaz hale getirmektedir. Bu da, üretici ve tüketicilerin özgür şekilde tercih yapabilme şanslarını zorlaştırıyor ve insanoğlunu doğadan uzaklaştırıyor.

Bu bağlamda, genel olarak tüketim eylemleri, özel olarak beslenme tercihleri insan gereksinimlerinin doyurulmasından öte, insan ve toplum hayatı ile doğal yaşam üzerinde çok yönlü ve kalıcı etkileri olan insan faaliyeti olduğu (Gardner, Assodourian ve Sarin, 2004) gerçeği dikkate alındığında, GDO'lara dayalı üretim ve beslenmenin beslenme kültürünü olumsuz yönde etkileyeceği ve insanın doğadan iyice kopmasına yol açabileceği söylenebilir.

SONUÇ:
Her şeyden önce ekosistemlerin ve sosyal süreçlerin 'çok nedenli-çok sonuçlu' ilişkisel dinamiği, genetik mühendisliği uygulamalarıyla ekosisteme yönelen müdahalelerin indirgemeci mühendislik paradigması yerine, "ekolojik paradigmaya" uygun düşen sistemik yaklaşımıyla ele alınmasının daha yerinde olacağını gösteriyor. Bu bağlamda, ekolojik, ekonomik, sosyal ve politik süreçlerin çeşitliliği ve karmaşıklığı dikkate alınmadan, belirli hedeflere yönelen tüm teknoloji uygulamarında olduğu gibi gen teknolojisinde de sadece "öngörülebilir süreye" ve "pratik yararlara" odaklanılması, biyoteknolojik uygulamalatın sürdürülebilir şekilde değerlendirilmesini zorlaştırmakta, dolayısıyla beklenen toplumsal gönencin sağlanamaması tehlikesini doğurmaktadır.

Editör notu: Yazar, "2003 yılında GDO'ların Doğal Çevreye Etkileri ve Avrupa Birliği Açısından Değerlendirilmesi' başlıklı doktora tezi yazdı bu konuda araştırmalarını sürdürdü. Ayrıca, 2001-2009 yılları arasında "Türkiye'de Tüketicilerin GDO'lara Yönelik Bilgi ve . Eğilimleri" başlıklı TÜBİTAK projesi yürüttü ve sonuçlandırdı
.
Yararlanılan Kaynaklar:
BAYRAM, M., Gıdalar, Ambalajlar, Silahlar ve Açlar, Hayykitap, İstanbul, (2008).
ENGDAHL, F.W., Ölüm Tohumları-"Kalıtımm Değiştirilmesinin Arkasındaki Oyunlar", çev: Şulekoğlu O., Bilim-Gönül Yayınları, İstanbul, (2009).
GARDNER, G., ASSADOURİAN, E. VE SARİN, R. Günümüzde tüketim. Dünyanın durumu, Özel konu: Tüketim toplumu (3-21). İstanbul : (2004). TEMA Yayınları
MORIN E., Complexity, International Social Science Journal 26t 4, 555-582,(1974).
ODUM, E. R, Barrett, G. W., Ekolojinin Temel İlkeleri* ed: Işık K., Palme Yayıncılık, Ankara, (2008).
ÖZDEMİR O., GDO (Genetik Olarak Değiştirilmiş Organizma)'lann Tarımsal Üretimde Kullanımı, Yönetimi ve Avrupa Birliğine Uyumlaştırılması, Ankara Avrupa Bitliği Araştırmaktı Detgisi, 3, 2, (2004).
SH1VA, V., Küresel Gıda Soygunu-"Çalınm\ş Hasat", Bgst Yayınları, İstanbul, (2006).
TRAAVIK, T., Ching L, Biosafety First. "Holilstic Apptoaches to Risk and Uncertainty in Genetic Enginieering and Genetically Modified Organisms, Tapir Academic Pres, Trondheim, (2007).

Yrd. Doç. Dr. Oğuz Özdemir/ Muğla Üniversitesi Eğitim Fakültesi

Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji Dergisi 



Bu haber 1,447 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    10,950 µs