harekete geçme zamanı! | " /> harekete geçme zamanı! | "/>

En Sıcak Konular

GDO’ya karşı harekete geçme zamanı!

16 Kasım 2009 11:58 tsi
GDO’ya karşı harekete geçme zamanı! Hep böyle olmaz mı zaten? Hayati önem taşıyan konular kapalı kapılar ardında karara bağlanıp oldu bittiye getirilmez mi? Üstelik de konu hakkında derinlemesine bilgiye sahip insanlara pek danışmadan...

Alınan kararın etkileyeceği kesimlere, bire bir o konunun ilgililerine hiç fikirleri sorulmadan alelacele uygulamaya gidilmez mi? Yine öyle oldu işte. Maalesef genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) ve ürünlerinin ithalat, işleme ve tüketimini serbest bırakan “Gıda Ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar Ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol Ve Denetimine Dair Yönetmelik” geçen hafta  yürürlüğe sokuldu.

Yani harekete geçme, bir şeyler yapma zamanı...

Çünkü bu yönetmeliğin şakası yok, bundan böyle GDO Türkiye’de serbest. Oysa bir bitki türüne virus, bakteri  ya da hayvan gibi başka türlerden alınan genlerin aktarılmasıyla elde edilen GDO’lar insan sağlığı için zararlı. Yapılan pek çok araştırma GDO’nun daha fazla sağlık sorununu beraberinde getirdiğini ve kısırlığa neden olduğunu söylüyor. Mesela ‘National Association for Genetic Security’nin fareler üzerinde yaptığı bir araştırma GDO’lu soya ile beslenen farelerin ölüm oranlarının diğer farelerden daha fazla, doğurganlıklarının da diğerlerinden daha az olduğunu ortaya koyuyor.

Avusturya Federal Sağlık, Aile ve Gençlik Bakanlığı’nın öncülüğünde yürütülen bir çalışma da GDO’ların doğurganlığı ve sağlığı tehdit ettiğini ortaya koyuyor. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Kenan Demirkol ise, GDO’lar üretilirken yapılan her bir değişiklik için kullanılan 8 kimyasal maddenin vücut tarafından sindirilemediğini ve bunların böbrek yetersizliği ve kısırlığa yol açtığını söylüyor. Bunlar gibi pek çok araştırma bize GDO’ların somut zararlarından bahsediyor. Zaten ‘Frankeştayn gıda’ olarak da nitelenen GDO’ların (bakteri geni taşıyan mısır, akrep geni taşıyan pamuk, tavuk genli patates, balık genli domates gibi) sağlığımız için iyi olduğunu düşünmek neredeyse imkansız. Vaat edildiği gibi daha çok ürün vererek açlık sorununa çare olmadığı da görüldü. Yani bizim Frankeştaynlar’ın olumlu bir yönü yok!

Dönelim tekrar yönetmeliğin söylediklerine... Evet, tamamen serbest bırakılan GDO’lu ürünler raflardaki yerlerini bundan böyle resmen alacak. Ancak bizler için asıl sorun GDO’lu ürünleri diğer temiz gıdadan ayırabilmek. Yönetmeliğe göre maalesef GDO’suz ürünlerin GDO’suz olduklarını belirtmesine nedenini anlayamadığımız bir şekilde izin verilmiyor. Yani iş başa düşüyor ve GDO’lu olan ile olmayanı ayırmak bize kalıyor. Etiketlerde belli bir miktarın (binde 9) üzerinde GDO bulunduran ürünler bunu bildirmek zorunda. Ancak bunlar nasıl ölçülecek, belirtilen binde 9 neye göre belirlenecek bilmiyoruz. Bir de neredeyse büyüteçle okunacak kadar küçük puntoyla yazılan etiketleri okuyabilmek de bir marifet tabii. Kaldı ki, sınırın altında kalan GDO’lu gıdayı yediğimizi ruhumuz bile duymayacak.

Peki nasıl kaçacağız GDO’dan?

Öncelikle organik sertifikalı ürünlere yönelmek gerek, çünkü onlar GDO’lu olamaz. Bugün GDO’lu olma ihtimali en yüksek olan ürünler mısır, soya ve kanola... Yani içinde mısır unu, mısır yağı, mısır nişastası, gluten, fruktoz-glikoz şurupları, soya unu, soya lesitini, kanola yağı gibi şeyler olan ürünlere özellikle şüpheyle bakmak gerekiyor. Tek sorun bu da değil tabii. Yönetmelik GDO’lu ürünlerin yem amaçlı kullanılmasına da izin veriyor. Yani yediğimiz tavuk, et, yumurta, peynir ile içtiğimiz sütün temiz olup olmadığını bilemeyeceğiz. Çünkü satılan et, yumurta, süt, peynir ve tavuk üzerinde “GDO’lu ürünle beslenen hayvandan elde edilmiştir” yazmayacağı için etinden, sütünden, yumurtasından yararlandığımız hayvanların GDO’lu gıda ile beslenip beslenmediği bir muamma olacak.

İşin aslı açık bir şekilde tehlikedeyiz. Almanya, Fransa, Avusturya, Cezayir, Kanada, Polonya, Yunanistan başta olmak üzere pek çok ülkede GDO yasaklanırken biz de neden ve nasıl serbest bırakılıyor anlamak mümkün değil. Üstelik BM Biyolojik Çeşitlilik Anlaşması’nın bir parçası olan ve genleriyle oynanmış organizmaların serbest bırakılmasını doğaya, insan sağlığına ve biyoçeşitliliğe karşı önemli bir risk olarak tanımlayan Cartegena Biyogüvenlik Protokolü’nün uygulanmasına yönelik bir çalışma olması gereken Biyogüvenlik Yasa Tasarısı Taslağı’nın da amacından saptırıldığı ve içine yasanın çıkış nedeniyle çakışacak şekilde GDO’ların sokulduğu söyleniyor. Belli ki öncelikler farklı... Belli ki GDO’lu tohum üreten çok uluslu şirket Monsanto’nun çıkarları pek çok şeyden daha önemli. Gıda güvenliğimizden, sağlığımızdan ya da giderek dışa bağımlı hale gelecek olmamızdan... Peki o halde şimdi şunu sormak lazım: “Zaman harekete geçme zamanı değildir de nedir”?

KUTU KUTU KUTU: GDO ORUCU

26 Ekim Pazartesi günü Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelikle serbest bırakılan GDO’lara karşı pek çok grup çalışma yapmaya başladı. Yetmiş civarı kuruluş ve sivil toplum örgütünden oluşan GDO’ya Hayır Platformu, çeşitli basın açıklamaları, televizyon programları ve mitinglerle halkı bilgilendirmeye çalışıyor. Onlar marketlere giriyor, okullarda öğrenciler, pazarlarda halkla buluşuyor. GDO’ya Hayır Platformu’nun ‘hukuk komisyonu’ şeklinde çalışan Ekoloji Kolektifi de açılacak dava üzerine çalışıyor. Bu arada Türk Sağlık-Sen, 4 Kasım Çarşamba günü GDO’yla ilgili yönetmeliğinin iptali için Danıştay'da dava açtı. Fast food’a ve onun getirdiği her şeye karşı olan Slow Food’un Türkiye gruplarından biri olan Fikir Sahibi Damaklar da bir basın bildirisiyle GDO’ların serbest bırakılmasına ilişkin kaygılarını açıkladı. “Gerçek gıdaya eşit erişim hakkı çocuklarımızın en temel hakkıdır” diyerek yola çıkan grup pek çok etkinlik düzenliyor. GDO’lu ürünleri tüketmedikleri ‘GDO orucu’ da bunlardan biri. Fikir Sahibi Damaklar’ın çatısı altındaki aşçılar da “GDO’ya Hayır” diyor.



Bu haber 1,153 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,037 µs