psikolojisi! | " /> psikolojisi! | "/>

En Sıcak Konular

Aşırı yemenin psikolojisi!

5 Ekim 2009 08:50 tsi
Aşırı yemenin psikolojisi! İşte 7'den 70'e her yaşta şişmanlıktan korunma ve kurtulmanın yolları...

Doç. Dr. Sefa Saygılı'nın yazısı... 

Aşırı Yemenin Psikolojisi
 

Yeme aslında insanda içgüdü olarak mevcuttur. acıkırız ve yeme ihtiyacı duyarız. Böylelikle beslenerek canlılığımızı devam ettirir, enerji sağlarız.

Ancak açlık duygusu sadece içgüdüsel değildir. Öğrenme ile, birçok faktör yeme psikolojisinde etkili olur. İşte yiyeceklerle aldığımız enerji, harcadığımızdan fazla olursa şişmanlık ortaya çıkar. 

İç salgı sistemindeki fonksiyon bozukluklarına bağlı olarak da şişmanlık gelişebilir ama bu nadirdir.

Şişmanlık daha çok kişilerin farkında olarak veya olmadan fazla yemelerine bağlıdır.

Aşırı yemede birçok faktör rol oynayabilir.

Kendi kendini düzenleme yetersizliği:

Şişman kişinin gerçek problemidir. Bu kişilerde açlık tokluk mekanizması adeta çalışmıyor gibidir. Aşırı yiyen kişiler, açlık duygusuna dayanamadıkları gibi dış faktörlere bağlık olarak sık sık açlık hissederler. Besinlerin görünüşü veya kokusu, yemek saatinin gelişi, son öğünden beri geçen zaman, yiyecek reklamları acıkmalarını, daha doğrusu açlık hissi duymalarını sağlar. Ayrıca, “ doyma” duyguları yokmuşçasına çok yerler. Bu durum bir içsel boşluğun, ruhsal – bedensel  dengenin bozukluğudur ve duygusal bir eksikliğin belirtisidir.

Gerçekten de “fizyolojik” açlıkla “ruhsal” açlığın üç ortak belirtisi vardır: boşluk hissi, enerji eksikliği ve bitkinlik duygusu. Görünürde yeme bu üç ihtiyaca cevap vermektedir. Boşluk hissini doldurmakta, enerji ve zevk vermektedir.

Şuurdışı motivasyonlar

Ortak bir temele sahip olsalar da aşırı yemeye yol açan faktörler kişiden kişiye değişir. Bazı vakalarda yalnızlık, sıkıntı ve endişe aşırı yemenin başlıca sebebidir. Kişi yiyerek rahatlar ve problemlerden o an için uzaklaşır. 

Bazı durumlarda ise aşırı kilolar, kişinin yetersizlik duygularını gizlemesini veya cinsellikten uzak durmasını sağlar. Şişmanlık sorunu olan kişiler genellikle davranışlarına hakim olamama hissi ve düşüncesi içindedirler; başkaları  ile olan ilişkilerinde kendilerini bağımlı hissederler, bedenlerini denetleyemediklerini  ve gerçek bir kimliğe sahip olmadıklarını düşünürler.

Stresten kurtulmak için:

Özellikle belli bir yaştan sonra sıkıntılı ve stresli günlerin eğlencesi yemek olabilmektedir. Ayrıca dostlarla buluşmak ve sohbet  için sofra başını tercih etmek de bir başka fazla yeme sebebidir.

ZAYIFLAMA REÇETESİ

- Karım zayıflamaya karar verdi.

- Peki bunun için ne yapıyor?

-On gündür, her sabah üç saat ata biniyor.

-Şu anda durum nedir?

Adam utançla başını öne indirdi:

- At beş kilo zayıfladı.
 

Çocuklukta şişmanlık

Genellikle kalıtım veya yatkınlığa  bağlı olduğu düşünülen bu şişmanlık tipi, gelişimin çok erken evrelerine bağlıdır. Çocuk dünyaya geldikten kısa bir süre sonra ilk  ruhsal ve bedensel ihtiyaçlarını fark eder ve her rahatsızlık durumunu sağlama ile ifade eder. Anne, çocuğun her rahatsızlığını ona yiyecek sunarak gidermeye çalışırsa  çocuk rahatsızlıkla yiyecek arasında doğrudan bir bağlantı  kurar ve ileride de kendisine rahatsızlık veren durumları bir şeyler yiyerek aşmaya çalışır.


Ergenlikte şişmanlık

Ergenlik bireysel kimliğin yeniden tanımlanmasını gerektiren derin değişikliklere yol açar. Ruhsal, bedensel, sosyal değişiklikler, çocuklukta bebeklikten beri var olan  kendini yeterince tanımama durumunu daha da ağırlaştırabilir. Böylece yiyecek, ergen için bir sığınma, teselli ve cinsel doyum kaynağı olur. Öte yandan aşırı yemeye bağlı olarak bedensel görüntünün kötüleşmesi bir kısır döngüye yol acar: Endişe aşırı yemeye, aşırı yeme görüntünün çirkinleşmesine ve depresyona, bu durum ise endişe ve tekrar aşırı yemeye zincirleme sebep olarak problemi büyütür.


Tepkisel şişmanlık

Tepkisel şişmanlı az ya da çok şiddetli travmatik (örseleyici) bir olayın ardından veya ağır duygusal stres dönemleri sırasında ortaya çıkar. Bu durumda aşırı kilolar yıkım tehdidine karşı bir savunma oluşturur ve kişinin kendini güçlü hissetmesini sağlar.  Aşırı yemek  endişe ve depresyona karşı bir sığınak fonksiyonu  görür. Yemek yemenin önünü alamayan bu kişiler yeme ihtiyacının nevrotik yapısının bilincindedir. Bu kişilerde duygusal sorunlar genellikle bir huzur ve mutluluk duvarı ile gizlenir. 

Kısacası şişmanların mutlu ve neşeli kişiler oldukları aslında masaldır. Gerçekte bu kişilerde öfke ve saldırganlığın ortaya çıkardığı suçluluk duygusu, zamanla yerini depresyona ve kendini cezalandırmaya bırakır.

Ruhsal sorunları dikkate almadan uygulanan bir diyet, kaygı ve depresyonun yüzeye çıkmasına yol açabilir.  Bu tip hastalar saldırganlık, öfke, kaygı ve depresyonu  kabul etmeyi, bunlarla yaşamayı öğrenene kadar herhangi bir diyeti tam olarak uygulamayı başaramazlar.

Şişmanlık ve gebelik

Bu tür şişmanlık, gebeliğin ve anneliğin reddi ile çocuk kalma isteğinden kaynaklanır. Bu tür kadınların bilinçaltlarında doğum ile boşaltılacakları korkusu yatar, hiçbir zaman yeterli miktarda beslenemedikleri düşüncesiyle kendilerini yiyeceklerle doldururlar. Doğum yaptıktan sonra çocuklara aşırı kaygılı ve koruyucu davranırlar. Ayrıca bilinç dışı dürtülerin etkisiyle çocuklarını bağımlı ve şişman kişiler olarak yetiştirirler.

EN ÖNEMLİ ÜÇ GIDA

Öğretmen derste uzun uzun proteinler, karbonhidratlar, yağlar hakkında bilgiler verdi. Sağlıklı beslenme ile ilgili açıklamalarda bulundu. Sonunda da öğrencilerine bir soru sordu:

- Siz bana, insan için en önemli gıdalardan üçünü sayabilir misiniz?

Arkalardan bir öğrenci ayağa kalkarak soruya cevap verdi:

- Sabah kahvaltısı, öğle yemeği, akşam yemeği öğretmenim!


Glisemik indeks nedir?

Besinlerde bulunan karbonhidratların kan şekerini yükseltme hızına glisemik indeks adı verilir. İçerdikleri karbonhidrat miktarı aynı olsa bile yiyeceklerin kan şekerini artırıcı etkileri birbirinden farklıdır. Bazı besinlerin glisemik indeks değerleri düşük, bazılarının ise yüksek olarak tanımlanır. Benzer besinler içerisinde glisemik indeks değeri düşük olanların tercih edilmesi daha sağlıklı olarak tanımlanmaktadır. Besinlerimizdeki karbonhidratların üçte ikisinin glisemik indeksinin 55’in altında olması tavsiye edilir.

Saflaştırılmış ve rafine şeker içeren besinlerin glisemik indeksi yüksektir. Bunlar kan şekerinde ani bir dalgalanmaya neden olurlar. Hızla ve hemen kana karışan bu besinler, kan şekerinin önce yükselmesine, pankreastan gelen insülin yanıtına bağlı olarak da, bir süre sonra kan şekerinin düşmesine yol açarlar. Bu durum özellikle şeker hastalığı olanlar için son derece sakıncalı sonuçlar doğurabilir.

Besinin lif miktarı arttıkça sindirimi gecikir, midenin boşalma hızı ve kan şekerini yükseltme özelliği azalır. Bu nedenle buğday ekmeği, bulgur, kuru fasulye gibi glisemik indeksi düşük, lif oranı yüksek besinlerin tüketimi önerilir.

Portakal suyunun glisemik indeksi, portakalın kendisinden yüksektir. Portakalın glisemik indeksi 59 iken, portakal suyunda bu oran 67’dir. Hem posası sıkacakta kaldığı için, hem de sıvı halde tüketildiği için portakal suyu kana daha hızlı karışmakta ve kan şekerini daha hızlı yükselmektedir. O nedenle meyveleri bütün olarak tüketmek, glisemik indeksi düşürmektedir. 

Bazı besinlerin glisemik indeksleri

Besinler Glisemik İndeks
Yer fıstığı     14
Soya fasulyesi    15
Fındık      20
Ceviz       24
Mercimek    25
Kuru fasulye    33
Nohut    33
Süt                  35
Yoğurt                35
Erik     37
Barbunya    40
Elma     40
Bulgur      45
Makarna      45
Kepekli ekmek    53
Haşlanmış patates   55
Çavdar ekmeği    60
Dondurma          60
Şehriye     60
Kızarmış patates   65
Kuskus     65
Krakerler       70
Beyaz francala ekmeği    72
Yulaflı bisküvi    72
Bakla    80
Gofret                80
Patates püresi    85
Bal                   87
Toz şeker            100
 

ŞİŞMANLARIN PSİKOLOJİSİ 

Pek çok obez hasta daha çocuklukta alay edilerek ve çevreden kötü davranış görerek büyümüştür. Buda kendini güvenin azalması ve hayat kalitesinde kötüleşme demektir. Ayrıca obezite genellikle başka hastalıklarla (karaciğer hastalığı gibi) birlikte olur.

Obezite ergenlikte yetişkin çağa kalıcı olma eğilimindedir. Obez çocuklarının en az yüzde 60’ı  ve obez ergenlerin yüzde 70 – 80’i obez yetişkinler haline gelme yolundadır.

Nedense obezler, başta insanlara fizik olarak hep itici görünürler ve karakterlerinin de zayıf olduğu zannedilir. Devamlı olarak kabul edilemez, arzu edilemez, motivasyonsuz, disiplinsiz ve hiçbir işe yaramaz olduklarına dair mesajlarla devamlı bombardımana tutulurlar. Böylelikle de kendine saygıları da örselenmeye başlar. 

Kilolu bir profesör arkadaşa sigara içen bir dostumuz, “İraden ne kadar zayıf, az yesen olmuyor mu?” diye takılmıştı. Profesör ise “Senin iraden çok kuvvetliyse sigarayı bıraksana” diye cevap vermişti.  

Bu yüzden fazla kiloya sıklıkla özsaygının azalması eşlik etmektedir. Bunun çeşitli sebepleri vardır: 

1- Çoğu kişi (diyet endüstrisi dahil), kilolu insanların özsaygılarının düşük olduğuna ve ancak kilo verilmesiyle özsaygının, özgüvenin ve kendini takdir etmenin yerine gelebileceğine inanır. Obezlerin, kilo verip forma girince, mutsuzken mutlu hale geldikleri düşünülür.

2 – Kilolu insanların kişisel disiplinden yoksun oldukları ve kendilerine veya görünümlerine dikkat etmediklerine dair peşin hüküm toplumda yaygındır. Kilolu kişiler sık olarak ikaz edilir ve kendilerine bakmaları söylenir. Bu da özsaygıyı yaralar.

3- Obezler diyet yaparlar, başarısız olunca da başarısızlık kompleksine girerek kendilerini suçlarlar. Kendilerini iradesi zayıf ve isteksiz olarak değerlendirirler, her zaman başarısız olacaklarını zannederler.

4- Çeşitli kültürlerde şişmanlar fizik olarak hoşlanılmayacak insanlar olarak görülmektedir.

5- Medyada sürekli şişmanlık karşıtı mesajlar verilir, obezler başkaları tarafından eleştirilir ve suçlanırlar. Şişmanlıkla ilgili fıkralar da buna eklenirse kilolu insanların özsaygısını azaltan faktörler artar.

6- Obez kadınların normal kilolu kadınlara göre daha az evlendiği, eve daha az gelir getirdikleri ve öğrenim sürelerinin daha az olduğu görülmüştür. Obezlere toplumda ayrımcılık yapılmakta ve işe kabul edilmeleri daha zor olmaktadırlar.
 

Kötü özsaygının sonuçları

Özsaygının düşük olmasının kilolu insanlar için önemli ve zararlı sonuçları vardır. Bunların bazıları:

1- Zayıflamak için uğraşan şişmanlar tüm faaliyetlerini erteleme eğilimindedirler. Çünkü zayıf bir vücut ile hayatın zorluklarına daha iyi karşı koyabileceklerini zannederler. Bundan dolayı sosyal  olaylardan, kariyer fırsatlarından, seyahatten, ilişkilerden ve hattâ kendine yakışan elbiseler almaktan sakınırlar.

Hayatı gönlünce yaşamayı geciktirirler. Bunun tehlikeli tarafı, obezlerin çoğunun “ideal” zannettikleri kiloya erişemeyecek olmalarıdır. Yani hayatlarını beklettikçe, amaçlarına ulaşmaları da genelde imkansız hale gelmektedir.

2- Kilolu insanlar genellikle kendilerini küçümserler ve bu ada onların hayatlarının dğişik sahalarında özellikle ilişkilerinde, kötü tercihler yapmalarına ve isabetsiz kararlar almalarına yol açar. Kilolu kadınlar bilhassa kendilerine karşı cinsten gösterilen ilgi sebebiyle minnettar olup ideal olandan uzak bir beraberliğe girebilir.

Aynı durum, iş gibi diğer alanlarda da vukubulur. İş hayatında hem görev ayrımcılığının hem de aşağılık hissinin bundan katkısı vardır. Ne yazıkki özgüvenden yoksun olan bu insanlar risk ve zorluklar içeren fırsatlara girmekten kaçınırlar.

3- Kadın – erkek beraberliğinde hep zorluk yaşanır. Muayenehaneye gelen şişman hanımlardan sık olarak şunu duymuşumdur. “Kocam beni kilolu olarak kabul ettiğini ve sevdiğini söylüyor, ama beni çekici görmediğinden eminim.”  

Özsaygısı bozulmuş kilolu bir eş sosyal toplantılarda kocasına eşlik etmek istemeyebilir. Zaman içinde aile, annenin kilosundan değil ama kiloya bağlı mutsuzluktan ve bu olayların onları etkilemesinden dolayı zorluklarla karşılaşır.

4- Birçok kilolu şahıs diğer insanların kendisinden hoşlanması amacıyla çevresini memnun etmeye çalışan birisi olur. Bu şekilde fazla kilolarını saklamak için fazladan görev yapma mecburiyeti hissederler. Bazı kimseler için hep fedakarlık ederler ve kendi ihtiyaçları konusunda ısrarcı olmazlar.
 

İŞTAHLI ROMANCI

Ünlü romancı Balzac çok oburmuş. Bir gün dostlarından biri onu lokantada, önünde iri bir tavuk olduğu halde görmüş; 

- Bunu herhalde yalnız yemeyeceksiniz? Dediğinde, büyük romancı, şu cevabı vermiş:

-  Tabiî ki hayır, bezelyeleri bekliyorum.
 

Ne yapmalı?

Kilolu olmak özsaygıyı azaltır. Kişinin kendisine saygısı olmadığında kilo vermesi de güç olacaktır. Çünkü kendine özen gösteren insanlar fizikleriyle de iyi bir şekilde ilgilenirler. Düşünce tarzı şöyledir: “Eğer kendime değer veriyorsam, dış görünüşümle de ilgilenmeliyim.” 

Tam tersine özsaygısı düşük olanların kendine bakma  motivasyonları da eksiktir.

Kilolu bireylerin vücutlarını kabul edebilmeleri için tek yol kilo vermek değildir. Kilolarını ve bedenlerini olduğu gibi kabul etmek, kendilerini bu halleriyle sevmek ve benimsemek hem hayatta  mutlu ve başarılı olmada hem de kilo vermede gereklidir, bunu yapmak da mümkündür. Çünkü sevgi, saygı ve özsaygıyı hak etmek için kesinlikle zayıflamaya ihtiyaç yoktur. Buna inanmak şarttır.


TEKER TEKER ÇIKIN

Hayli kilolu biri, Almanya’da tartıya çıkmış. Tabiî, terazi paralı… Parayı atınca,  size kaç kilo olduğunuzu bildiren bir kâğıt uzatılıyor.

Şişman adam kâğıdı almış, bakmış. Şöyle yazıyormuş kâğıtta:

-Lütfen teker teker çıkın!
 
 
 
 



Bu haber 2,295 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,839 µs