Süt piyasası kartellerin elinde!

17 Eylül 2009 12:34 tsi
Yıllardır yazıyoruz. Türkiye’de ulusal anlamda, büyük çoğunluğun lehine düzenlenmiş bir tarım politikası yoktur diye! Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI yazıyor...

Yıllardır yazıyoruz. Türkiye’de ulusal anlamda, büyük çoğunluğun lehine düzenlenmiş bir tarım politikası yoktur diye! Uygulanan politikalar tamamen dışa bağımlı. Bunun sonucunda bırakınız küçük çiftçileri, orta ve büyük işletmelerin sahipleri bile zor durumdalar. Örneğin istikrarsız politikalar nedeniyle süt inekçiliği yapan işletmeler verimli ineklerini satıyorlar, borçları yüzünden çiftliklerini kapatma noktasına geliyorlar. Bakınız, bunlardan birisi, aynı zamanda TÜSEDAD (Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği)’ın İkinci Başkanı olan Nejat Deveci, örgüt dergisinin ikinci sayısında (Eylül-Ekim 2009) neler diyor;

“SÜT PİYASASI KARTELLERİN ELİNDE!
Türkiye’de süt fiyatları sürekli inişli çıkışlı bir grafik izlemiştir. Süt Endüstrisi Kurumu’nun özelleştirilmesinden sonra çiğ süt piyasasında serbest piyasa koşulları tamamen ortadan kalkmış, kartelleşme başlamıştır. Biga’da yapılan uyduruk bir ihale ile Türkiye’de süt taban fiyatı belirleniyor, bu durum çiğ süt üreticisini ekonomik anlamda zora sokuyor.”

Deveci yazısında, Avrupa Birliği’nden süt tozu ve tereyağı ithalatı nedeniyle çiğ süt fiyatlarının düşmesi sonucu, 2008 yılında sığır damızlık birliklerine kayıtlı 180 bin ineğin kesildiğini belirtiyor. Deveci, daha sonra çiğ süt fiyatlarının yükseleceğini, bunun da yeniden gebe düve ithalatını ortaya çıkartacağını yazıyor. Deveci, Avrupa süt üreticisinin Türk halkı tarafından sübvanse edildiğini de anlatıyor.

ULUSAL SÜT KONSEYİ NEYE YARAR?
Deveci, yeni kurulan Ulusal Süt Konseyi hakkında da şunları söylüyor; “Kurulan süt konseyinin ilk amacının süt üretiminin devamlılığını sağlamak için girdi fiyatlarına göre bir müdahale alım fiyatı oluşturması ve müdahale edebilecek projeleri ve bütçesi olması gerekir. Bunlar olmayınca, burası içi boş bir KİT olur. Üreticiden kesilecek paralarla arpalık haline gelir.

Süt sanayicisinin bürokrat dostlarıyla beraber çıkardığı süt konseyi yönetmeliği yeniden ele alınıp, düzeltilmezse sektörde süt piyasası düzenleme görevi yapamaz.”

Deveci’nin yazdıkları konusundaki yorumlarıma, ”2008 yılında kesilen inek sayısı” ile başlamak isterim. Bildirilen inek sayısı, birliklere kayıtlı olan işletmelere ilişkindir. Gerçekte bu süreçte, kasaba gönderilmek zorunda kalan inek sayısı, tahminlere göre en az iki katıdır. Ulusal Süt Konseyi ile ilgili görüşüne ise yüzde yüz katılıyorum. Konsey, piyasaya müdahale edebilecek bir yapılanmaya sahip mi? Böyle bir işleve yönelik olarak oluşturulduğu kanısında değilim

Aslında sorun, konsey başkanının belirlenmesiyle başlıyor. Çiftçilerin güçlü örgütleri olsa, ağırlıklarını koyabilseler “on milyon sütü lağıma dökelim” diyen ve hayvancılık sektörüne eczacılıktan giren iş adamı başkan olabilir miydi? Bu kişi, süt üreticilerini ne ölçüde temsil ediyor? Burada sözü çiftçi örgütlerine getirmek gerekiyor. Süt üretimiyle bağlantılı çok sayıda örgüt var. KÖY-KOOP, HAY-KOOP, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği, Damızlık Koyun-Keçi Yetiştiricileri Birliği, Süt Üreticileri Birliği, Süt ve Et Sanayicileri Birliği, vb. Çiftçilerin çok sayıda olan, ancak kitleleri yeterince temsil edemeyen örgütleri, bir başkan seçmek için bir araya gelmeyi bile düşünemiyorlar. Ağırlıklarını koyamıyorlar. Padişahların kapıkulları gibi hareket ediyorlar.

Deveci’ye teşekkür ediyorum. Benim gibilerin yıllardır yazdıklarını bir üretici gözüyle somutlaştırmış. Tepki alır mı bilmem?

Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI

Bu haber 965 defa okundu.