En Sıcak Konular

Biyo-Korsanlığa kolaylık!

11 Ağustos 2009 17:30 tsi
Biyo-Korsanlığa kolaylık! Türkiye Tohum Gen Bankası'nın temeli atılırken bazı uzmanlar “işte sonunda tohumlarımıza sahip çıkıyoruz” diye düşündü. Acaba öyle mi? Yoksa Tarım Bakanlığı'nın bu yatırımı, sonunda tohum şirketlerine mi yarayacak?

TÜRKİYE TOHUM GEN BANKASI: BİYO-KORSANLIĞA KOLAYLIK

Ege Üniversitesi'nden Prof. Dr. Tayfun Özkaya'nın yazısı:


Domates, biber, patlıcan gibi çokça tükettiğimiz ürünlerin Amerika kıtasından geldiğini biliyoruz. Eğer bu bitkilerin tohumları ülkemize gelmese idi, bu güzel ürünlerden mahrum kalacaktık. Tohumları için de kimseye bir bedel ödemedik. Anadolu başta buğday olmak üzere birçok ürünün geliştirildiği, tarım devrimine beşiklik etmiş bir coğrafyanın parçasıdır. On binlerce yıl dünya çiftçileri tohumlarını karşılıksız paylaştı. Bu nedenle “tohumlarımızın patentini alalım, parasını vermedikçe kimseye vermeyelim” demenin hiçbir anlamı yoktur. Bu mantık bizi de birçok üründen mahrum eder. Ancak şimdi bütün bu tohumlara şirketler el koymak istiyor. On bin yıl önce tarım devriminden başlayarak çiftçilerin geliştirdiği bütün bu tohumlara şimdilerde birkaç gen koyarak bunların patentini çıkarmaya çalışan yerli veya yabancı tohum şirketlerinin hırsızlığına biyo–korsanlık diyoruz. Hâlbuki “yaşam patentlenemez”. Bizim karşı olduğumuz; bütün dünya çiftçilerinin geliştirdiği bu tohumlara şirketlerin el koymasıdır.


Türkiye Tohum Gen Bankasının temeli atılırken konuşmaları dinleyenlerin bir kısmı “işte sonunda tohumlarımıza sahip çıkıyoruz” diye düşünmüşlerdir. Acaba öyle mi? Yoksa Tarım Bakanlığımızın bu yatırımı, sonunda tohum şirketlerine mi yarayacak?


Tohum şirketlerinin yerlisi, yabancısı çok fark etmez. Zaten yerli zannettiklerimizin de çoğu artık yabancı tohum şirketleri tarafından satın alındı. Bunların çoğunun amacı on bin yıldır çiftçilerin yarattığı biyoçeşitliliği yok edip, çiftçileri birkaç çeşide bağlayarak paraları cebe indirmek. Buğdayı örnek alalım. Çiftçilerin geliştirdiği kimi çeşit kılçıklı olduğu için domuzlar yiyemiyor, böylece korunuyor. Kimi çeşit ekmek yapmaya, kimisi bulgur yapmaya elverişli. Kimi köylerin çorak topraklarında yetişebilen özel buğday çeşitleri var. Bu biyoçeşitliliğe şirket tohumları nasıl rekabet edecek idi? “Yeşil devrim” denilen yıkımda, bunun çaresini çevreyi ve ürünleri kirleten tarım ilacı ile kimyasal gübrelerle uyuşan güya “modern”  tohumlar ile buldular. Verim bazen daha yüksek oluyordu, ancak bu pahalı girdiler bir taraftan üreticiyi yoksullaştırırken, diğer taraftan ürünleri zehirli oluyor ve besin değerleri düşüyordu.
 
Tohum bankası açılırken bir tarım bakanlığı yetkilisi ne söylemiş bakalım:
 
“Günümüz ıslah programları için önemli olan bitki genetik kaynakları bakımından, ülkemiz önemli bir potansiyel oluşturmakla beraber, ileriki nesillerin de bu kaynaklardan yararlanması için korunmaya alınmalıdır”
 
Gördüğünüz gibi amaç ıslah programlarına tohum sağlamak olarak açıklanmaktadır. Burada köylüye yer yoktur. Şirketlerin ıslah programları katılımcı değildir, çiftçiyi dışlar. Katılımcı ıslah; bilim insanları ve köylülerin en baştan itibaren tohum ıslahını beraber yaptıkları ve tohum üzerinde köylünün haklarının devam ettiği bir yaklaşımdır. Şüphesiz biyoçeşitlilikten yanadır. Bakanlığımız “katılımcı ıslahtan” habersizdir veya ilgilenmiyor. Diğer yandan, Türkiye Irak’ı işgal eden Amerikan kuvvetlerinin çıkarttığına çok benzer bir tohum yasasını çıkaran, yetmedi üstüne de büyük tohum şirketlerinin çıkarlarını garantileyen ve kısaltılmışı UPOV olan “Yeni Bitki Çeşitlerini Koruma Birliğine” girip anlaşma imzalayan bir ülkedir. Tohum yasamızda köylünün kendi tohumunu kullanmaması için ne gerekirse yapılmıştır. Köylünün kendi tohumunu satması ağır cezalarla karşılanan bir suçtur. Yeni yönetmeliklerle bu zulüm pekiştirilmeye çalışılmaktadır. Şimdi böyle bir ülke tohum bankası kurarsa bundan kim yararlanacaktır? Köylüler değil herhalde. Bu banka yabancı ve yerli tohum şirketlerinin milyar dolar koysa zorla yapacağı bir şeyi bakanlık eliyle gerçekleştirecektir. Kendi elimizle bu tohumları soyabilsinler diye toplayacağız, zaman zaman tarlalara ekip yenileyeceğiz ve onlar için bu masrafları yapacağız. Bedava bir derleme, araştırma ve geliştirme merkezi ve sistemi.
            Dr. Melaku Worede Etiopyalı meşhur bir bitki genetikçisidir. Ülkesinde yürüttüğü, çiftçilerin ıslah çalışmalarında en öne konduğu (katılımcı ıslah) ve kendi tarlalarındaki biyoçeşitliliğin esas alındığı çalışmaları ile 1989’da Doğru Yaşam Ödülünü (alternatif Nobel ödülü) kazanmış idi. Seedling dergisinin 2009 Nisan sayısında (www.grain.org) kendisi ile yapılan konuşmayı bu konuyla ilgili herkesin okuması gerekli. Dr. Worede çiftçiyi ve tarlada, bahçede biyoçeşitliliği öne almayan bu gibi tohum bankalarının eninde sonunda büyük şirketlere hizmet etmekten başka bir şey yapamayacağını ortaya koymuştur.
            Bürokratlarımızın yaptığı açıklamalarda bu banka ile birçok ülkeye örnek olacağımızdan söz edilmekte. Norveç’te kurulan bir gen merkezi için de bürokratlarımızın “ülkemizden acele tohumlar gönderilerek uluslararası toplumun gözüne girmemizin yararlı olacağına” dair raporlarını okumuş idim. Bu anlayış çok tehlikeli. Uluslararası toplum denilen şey aslında büyük tekellere hizmet eden bazı Birleşmiş Milletler kuruluşları ve Dünya Bankası, IMF gibi kuruluşlar olduğuna göre yandık.
            Aslında biri Menemen’de biri de Ankara’da iki gen merkezimiz halen var. Bu kurulanın banka olduğu söyleniyor. İyi de, bu bankadan yararlanacaklar büyük ölçüde tohum şirketleri olacak. Tohumlarımızı saklamak –sonra da soydurmak- değil korumak ve yaşatmak gerekli. Koruma ve yaşatmaya kim karşı olabilir?
Binlerce köyümüzde köylünün yönetiminde, tohumların korunup, değişebileceği tohum bankaları kurulması çok yararlı olacaktır. Bunlar desteklense olmaz mı? Biyoçeşitliliğe en büyük tehdit oluşturan tohum yasasının da ülke, köylü ve tüketici çıkarları doğrultusunda değiştirilmesi zorunlu.
            Tohum bankasının bu şekilde kurulmasını uluslararası tohum şirketleri sahipleri ellerini ovuşturarak izliyorlardır.
            Bu gibi üreticiyi ve biyoçeşitliliği dışlayan merkeziyetçi yaklaşımlar, küresel ısınmanın getireceği tehditlerle baş edemez.



Bu haber 1,459 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,406 µs