imdat çağrısı | " /> imdat çağrısı | "/>

En Sıcak Konular

Mescid-i Aksa'dan imdat çağrısı

25 Nisan 2009 16:55 tsi
Mescid-i Aksa'dan imdat çağrısı İstanbul’da düzenlenen Mescid-i Aksa Sempozyumu, bir insanlık ayıbının bütün boyutlarını gözler önüne serdi. Küdüs’ü Müslümanlardan ve İslam eserlerinden temizlemeye yönelik Yahudi planı uygulamada.

İstanbul Barış Platformu tarafından Zeytinburnu Sanat ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen Mescid-i Aksa Sempozyumu başladı. Sempozyumda yapılan konuşmalarda İsrail’in Kudüs’ü Müslümanlardan arındırarak tamamen bir Yahudi kentine çevirmeyi planladığı vurgulandı. Kudüs Müessesesi’nden Dr. Muhammed Ekrem el-Adluni, Aksa Müessesesi Başkanı Zeki Muhammed Tevfik Ağbariye, Mizan İnsan Hakları Merkezi Dr. Kemal eş-Şerafi, Kudüs Kalkınma Kurumu’ndan Fadıl Vişahi ve Nahda Hareketi Genel Başkanı Raşid Gannuşi tebliğlerinde İsrail’in Kudüs’ü adım adım ele geçirme planlarını belgelerle ortaya koydular.

Bölgeden gelen gözlemciler, İsrail’in sadece Mescid-i Aksa’yı değil, diğer Osmanlı ve İslam eserlerini de ortadan kaldırmaya çalıştığını anlattılar.

Önlem alınmazsa Mescid-i Aksa her an yıkılabilir

Sempozyumun açılış konuşmasını yapan İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım, İsrail’in kazı çalışmaları sebebiyle her an yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olan Mescid-i Aksa’ya dikkatleri çekmek ve bu kutsal mabedin yıkılmasını önlemek için sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte böyle bir sempozyumu düzenleme kararı aldıklarını söyledi.

Yıldırım, Osmanlı zamanında 3 dinin mensupları için yüzyıllarca barış ve esenlik kenti olan Kudüs’ün İsrail’in  Filistin’i  işgal etmesiyle kaos ve işgallerin merkezi olduğunu belirtti.

Yıldırım şöyle konuştu: “Filistin işgalinin, işlenen katliam ve hak ihlallerinin temel sebebi Siyonizm’dir. Yahudilerin Siyonizm emellerini hayata geçirme çabaları son yüzyılda ortaya konmuş ve ‘Halkı olmayan bir ülkeyi, ülkesi olmayan bir halka devredin’ sloganı ile çarpık bir mantıkla hayat bulmaya çalışmıştır. Yahudi düşüncesine ait olmayan ne varsa yok edilmesini amaçlayan Siyonizmin en önemli hedefi Mescid-i Aksa’nın yıkılması ve yerine Süleyman Mabedi’nin kurulması projesidir.

İsrail, 1967 tarihli Altı Gün Savaşı’nı takiben Mescid-i Aksa’nın da içinde bulunduğu Kudüs’ü ele geçirmiş ve bu tarihten itibaren Aksa’ya yönelik saldırı ve tecavüzlerin ardı arkası kesilmemiştir. Yarım asra yakın bir süredir devam ettirilmekte olan saldırılarda Mescid-i Aksa farklı yöntemlerle defalarca yok edilmeye, yakılmaya çalışılmış; dinamitlerle patlatılmak istenmiştir. Özellikle Kudüs’ün Yahudilerce ele geçirildiği 1967 yıllından itibaren Mescid-i Aksa altında sürdürülen ve arkeolojik amaçlı olduğu iddia edilen kazılarla da bu kutsal mekânın süreç içerisinde yıkılması planlanmaktadır. Utanç Duvarı’yla abluka altına alınan Kudüs ve Mescid-i Aksa, İslami kimliğinden ve Müslüman nüfusundan arındırılmaya çalışılmaktadır. Nihai hedef ve Kudüs müdafaasının nirengi noktasını ise Mescid-i Aksa bariyeri tutmaktadır.”

Yıldırım’ın konuşmasından sonra 48 Toprakları İslam Hareketi Başkanı Şeyh Raid Salah’ın başkanlığında ilk oturum başladı.

İsrail’in amacı Müslümansız bir Kudüs oluşturmak

Kudüs Müessesesi Dr. Muhammed Ekrem el-Adluni ise konuşmasında İsrail’in Kudüs’ü Müslümanlardan temizlemek ve tamamen Yahudilerden oluşan bir bölge haline getirmek için çeşitli projeleri hayata geçirmeye çalıştığını söyledi.

60 bin Filistinli Kudüs’ten koparıldı

Kudüs’te İsrail’in uyguladığı tehcir uygulamalarına dikkat çeken Adluni, “En tehlikeli gelişme, işgal otoritelerinin el-Bustan, el-Abbasiye, Ra’s-u Hamis, Burcu’l-Laklak, Şeyh Cerrah ve benzeri mahallelerdeki birçok evin tahliyesi için çok sayıda mahalle sakinine tebligatta bulunmasıdır. Bu uyarıların ardından da evlerin yıkımı ve buraların ‘Kral Davut Parkı’na çevrilmesi gelecektir ki, bu park işgal devletinin hayalini kurduğu kutlu Yahudi kentinin (!) bir parçasını oluşturmaktadır” şeklinde konuştu.

Adluni, İsrail tarafından örülen utanç duvarı yüzünden 60 bin Kudüslünün tamamen şehirden koparıldığını kaydetti. Aksa Müessesesi Başkanı Zeki Muhammed Tevfik Ağbariye de konuşmasında sadece Mescid-i Aksa’nın değil Kudüs’teki tüm yapıların büyük tehlike altında olduğunu söyledi. 

Ağbariye, “1967 yılındaki İsrail işgalinden bu yana Kuds-ü Şerif; halkı, binaları, camileri, yolları, mezarlarıyla beraber, yok edilme ve Yahudileştirilmeye maruz kalmıştır” dedi.

Ağbariye şöyle devam etti: “Kudüs’te çokça bulunan İslami yapıları ve İslam mukaddesatını takip eden biri, tek bir gerçekle karşılaşır; o da bu mukaddesatta ve muazzam eserlerdeki derin İslam tarihi izlerinin tahrif, tahrip ve imha edilmeye çalışıldığı gerçeğidir. Burada özellikle zikretmemiz gerekir ki, bölge camilerinin büyük bir kısmı eski ve tadilata muhtaç olup, her birinin tadilat masrafları binlerce hatta on binlerce dolar civarındadır.

1976 yılında işgalci İsrail hükümeti, Mücahidin Mezarlığı’na bir saldırıda bulunmuş, mezarlığı buldozerle kazmış ve şehitlerin naaşlarını çıkartmıştır. En-Nebi Davud Camisi, Yahudi dinî törenleri düzenlenmesi için sinagoga çevrilmiş, birçok cami kapatılmış, ezan okunması ve namaz kılınması yasaklamıştır. Yahudi yerleşimi özellikle mübarek Mescid-i Aksa yakınlarında her geçen gün artmaktadır”

Mescid-i Aksa için tehlike sinyalleri çalıyor

Sempozyumun bir diğer konuğu Mizan İnsan Hakları Merkezi Dr. Kemal eş-Şerafi, Aksa için tehlike sinyallerinin çalmaya başladığını belirtti.

Dr. Kemal eş-Şerafi, sözlerine şöyle devam etti: “İsrail, Mescid-i Aksa ve Kubbetü’s-Sahra’ya sahip bir Kudüs’ün, Arap ve İslam kimliğinden asla soyutlanamayacağının bilincindedir. Mescid-i Aksa’nın altında yürütülen ve artık Aksa’nın temellerini tehdit etmeye başlayan kazı çalışmaları, işgalci İsrail’in Aksa’yı ve Kudüs’teki diğer Arap ve İslam mukaddesatını yıkma hedefine yöneldiğinin açık göstergesidir.

Uzun işgal dönemleri boyunca yetkili birimler de, mübarek Mescid-i Aksa’nın altında tüneller açma çalışmalarını yürüttüler. Bu çalışmalar, Aksa’nın temellerini sarsmaya ve tehlike sinyalleri vermeye başlamıştır. Nitekim Mescid-i Aksa’nın yakınındaki el-Meğaribe Kapısı semtinde, BM Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Örgütü (UNRWA) Yardım Kuruluşu’na bağlı Kudüs İlköğretim Okulu’nun zemininin çökmesi, ileride Aksa’nın başına gelecek felaketlerin habercisi olmuştur.”

Dr. Kemal eş-Şerafi’nin diğer tespitleri şu şekilde:

“İşgalciler, ırkçı yasaları aracılığıyla Kudüs sakinlerinin yüzde 88’inin Yahudilerden ve yüzde 12’sinin de Araplardan oluştuğu izlenimini vermeye çalışmaktadırlar. Son iki yıl zarfında 4000 Kudüslünün kimlikleri alınıp Kudüs’te ikamet etme hakları engellenmiştir. Böylece işgal yılları boyunca kendi memleketlerinde oturma hakları ellerinden alınmış Kudüslü Filistinlilerin sayısı 10.000’e yükselmiş olmaktadır.

Kudüs’teki Yahudi yerleşimcilik faaliyetlerinin ana hedefi, 1967’den itibaren doğu yakasında yerleşmiş bulunan Yahudilerin sayısını, mevcut Filistinlilerin nüfusunu ifade eden 250.000 rakamının üstüne çıkarmaktır. Bu çerçevede işgal gücü, Kudüs’ün etrafındaki 32 köyü işgal ederek yıkmış ve yerine Yahudi yerleşim birimleri kurmuştur. İşgal güçleri genellikle bu tür güvenlik girişimlerini meşru gerekçelere dayandırırlar. Ne var ki burada İsrailli tarihçi Tom Segif’in şu sözleri çok anlamlıdır: ‘Bugün Kudüs’te olanlar, güvenlik tedbirlerinden çok daha fazla bir anlam taşımakta ve şu Siyonist rüyayı gerçekleştirmektedir: En geniş araziler ve en az sayıda Arap halkı!

İşgal kuvvetleri, hâlihazırda Doğu Kudüs’ün yüzde 74’lük bir alanına el koymuş durumdadır. Burada anlatılanlar, İsrail yönetiminin, Filistinliler ve mukaddes şehre karşı uyguladığı şiddet ve hak ihlallerinin sadece bir kısmıdır. İsrail’in uyguladığı ırkçı-faşizan politikanın hedeflerini şu şekilde sıralayabiliriz:

Coğrafi bakımdan Kudüs’ü diğer işgal altındaki Filistin bölgelerinden tamamen izole etmek.
Yerleşimciliği bir olgu olarak dayatmak ve Yahudi nüfusun oranını Araplardan daha yüksek tutmak.
Başkenti Kudüs olacak bir Filistin Devleti’nin kurulmasını engelleyecek zeminleri oluşturmak.
Şehirdeki Arap ve İslam kültürüne ait değerleri tamamen yok ederek şehri Yahudi kimliğine büründürmeye çalışmak.”

Kudüs Kalkınma Kurumu’ndan Fadıl Vişahi ise  “İsrail işgal planına göre, 2020 yılına kadar Kudüslülerin ailelerinin Eski Kudüs’ten arındırılması hedeflemektedir” dedi.

Fadıl Vişahi şöyle devam etti: “Hiç kuşkusuz Doğu Kudüs’teki Filistinlilerin evlerinin yıkılması, işgalci güçlerin toprak üzerindeki egemenliğini pekiştirme yollarından biridir. 1967 yılındaki işgalden bu yana İsrail güçleri, şehri Yahudileştirmek ve oradaki Yahudi yerleşimlerini güçlendirmek ve ardından şehirde yaşayan Arapları oradan çıkarıp şehir sınırlarının dışına atmak için bu yöntemi kullanmaktadır. Uygulanan bu politika, Siyonist rüyasını açıkça ifade etmektedir: ‘En az Arap nüfusa karşılık en büyük miktarda toprağa sahip olmak!’ Sadece Kudüs’te 1967 Haziran ayından bugüne kadar çeşitli güvenlik ve çeşitli hukuki düzenlemeler gerekçesiyle yıkılan evlerin sayısı 8700’den fazladır. İşgalin kanunu kuvvettir!

Art arda gelen bütün İsrail hükümetleri, Filistinlilerin evlerini yıkma politikası yanında bir dizi başka yöntem ve politikalara da başvurmuştur. Söz konusu politikaları uygulamak için bazı kararlar ve kanunlar çıkarılmış, Yahudi yerleşimleri oluşturmaya yönelik uygulamalara yasal düzenlemeler yapılmak suretiyle kılıf bulunmaya çalışılmıştır.

Etnik ayrım duvarı Batı Şeria’dan Kudüs bölgesine kadar uzanan 234 km2lik bir alanı içine alarak Kudüs’teki 260.000 Filistinliyi kuzeyde Ramallah, güneyde Beyt Lahm bölgesinde yaşayan demografik bağlarından ayırmaktadır.

İsrail’in 2000-2020 yılları arasında Kudüs için yaptığı ana plan, Kudüs kentinin Filistin’in başkenti ve Filistinliler için siyasi, iktisadi, kültürel, dinî ve sosyal hayatın merkezi olmasını engellemeyi ve tahammülsüz etnik, dinî bir zihniyetle Yahudilere ait bir şehrin oluşturulmasını hedeflemektedir.
Plan, Yahudi mahalleleri hariç olmak üzere, şehrin mahallelerinin aşırı nüfusa sahip olduğunu, dinî ve tarihî bir şehir olarak Kudüs’ü bir müzeye dönüştürerek dokusunun korunması gerektiğini, şehirdeki yeşil alanların artırılması gerektiğini ileri sürerek Kudüs’ün Kudüslülerden arındırılması, Şa’fât ve Dâhıyetü’s-Selam kamplarının sökülüp ortadan kaldırılması ve Kudüs’ün banliyösü olmaktan çıkarılmalarını öngörmektedir.

İsrail’in Kudüs kentindeki Filistinlilere, Araplara ve İslam’a ait değerleri; tarihî ve siyasi olarak kazıyıp yok etme hamlesi karşısında bizlerin büyük bir ihmal içinde olduğumuzu, kesin bir biçimde söylemeliyiz. Bölgede arzu edilen biçimde Arap ve Müslüman desteği mevcut değildir. Aynı zamanda şunu da belirtmemiz gerekiyor ki, Kudüs’ü kurtarmak için talep edilen meblağlar, Yahudilerin İsrail’e aktardıkları milyarlarca dolarla asla kıyaslanamaz. İsrail’in, Yahudilerin Kudüs’te ikamet etmelerini teşvik için gösterdiği kolaylıklar ve ucuz kredilerden başka her bir Yahudiye 25.000 dolar hibe yardımları olmaktadır.

"Bizleri yalnız bırakmayacağınızı umuyoruz"

Sizleri Kudüs’teki kardeşlerinize destek olmaya çağırıyoruz! Çünkü bizden maddi ve manevi olarak, Kudüs’te yaşayan Müslümanları, orada uygun olan her mekânda kendilerine, çocuklarına ve torunlarına ait olacak evleri yapmaları ve onarmaları için, direnişlerini ve Kudüs’te sebat etmelerini devam ettirmek için desteklememiz istenmektedir. Bizleri yalnız bırakmayacağınızı umuyoruz. Çünkü burası İsra ve Miraç mucizesinin gerçekleştiği Kudüs toprakları; çünkü burası Allah’ın onu ve çevresini mübarek kıldığı Müslümanların ilk kıblesi olan Kudüs! Evet, burası Kudüs; uğrunda her pahalı ve değerli şeyin ucuz kaldığı Kudüs!”

Nahda Hareketi Genel Başkanı Raşid Gannuşi konuşmasında “İsrail kendisi antisemizmi körüklüyor” dedi.

Gannuşi, şunları anlattı: “Siyonist ideoloji ahlaki meşruiyetini yitirmeye başlamıştır. Siyonist yapının temellerinden birini oluşturan Holokost, yani Yahudilerin yaşadığı dramlar, Batı vicdanında onlara karşı suçluluk psikolojisi hissedecek ölçüde bir duygusallığa yol açmıştır. Nitekim onlara Filistin topraklarına yerleşme imkânını vermesi de Batı vicdanının bir tür kendini rahatlatma girişimidir. Ne var ki İsrail’in Filistin ve Lübnanlılara karşı giriştiği vahşet görüntülerinin dünyaya yayılmasıyla birlikte, Yahudi’nin bu masum imajı giderek sarsılmaya başlamıştır. Söz konusu katliamlara karşı dünya çapında sokak protestolarının patlak vermiş olması bu yöndeki değişimin bir göstergesidir. Çünkü yapılan zulümler, hem Siyonist yapıyı hem de Batı’daki siyasileri ve medya patronlarını zor durumda bırakmış ve ‘Antisemitizm’ adı verilen Yahudi düşmanlığını ortaya çıkarmıştır. Hatta dünyanın diğer bölgelerindeki Yahudi cemaatleri bile, İsrail’in izlediği politikaların kendilerine olumsuz etki etmesinden duydukları kaygıları dile getirmişlerdir.”

Sempozyumun diğer konuşmacıları Mescid-i Aksa ve Kudüs halkının yaşadığı tehditleri anlattılar.

http://www.aksasempozyumu.com/tr/



Bu haber 1,748 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,131 µs