Deli danalar geliyor! | " /> Deli danalar geliyor! | "/>

En Sıcak Konular

Dikkat: Deli danalar geliyor!

25 Ocak 2009 21:09 tsi
Dikkat: Deli danalar geliyor! Türkiye ABD ve Avrupa Birliği’nden damızlık gebe düve dışalımına başladı. Bu haber, konunun uzmanlarına göre “deli dana” hastalığına davetiye çıkarmak demek. Neden mi?

Amerika ve Avrupa Birliği’nden ölüm ithal etmek: Deli dana

Köylüler, tüketiciler, tarımcılar, veterinerler, doktorlar, hemşireler, çevreciler, yeşiller!

Nur topu gibi yeni bir hastalığımız geliyor gibi. Susacak mısınız? Türkiye Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB)’ den yeniden damızlık gebe düve dışalımına başladı. Önce ABD’den 2007 Aralık’ında düve geldi. Şimdilerde de AB’den düveler getiriliyor. 2009’da gebe düve dışalımı patlaması olacak gibi gözüküyor. Hayvanlar parti parti geliyor. Hayvanlarla birlikte deli dana diye bilinen hastalığın da gelmesi ihtimali var. Tabii her zaman olduğu gibi bu dışalım ülke hayvancılığını geliştirmek maskesi altında yapılıyor. Büyük çiftlikler kurmak isteyen patronlar istedikleri sayıda damızlık hayvanı ülke içinden bulamadıklarını iddia ediyorlar. Gerçekte ise ülke içinde istenilen kalitede damızlık hayvan bulmak çok zor değil. Bu dışalımda istekli olanlar ise batı ülkelerinde “hayvan fabrikası” denilen binlerce hayvanın üst üste yığıldığı güya modern, gerçekte ise insan sağlığına zararlı et ve süt üretiminin yapıldığı işletmeleri kurmak isteyenler. Bunların sistemi endüstriyel tarım. Bu güya çok verimli ineklerin memelerinden deli dana hastası olmasalar bile süt değil adeta zehir akacak. Hâlbuki otla beslenen ineklerin etleri ve sütlerinde yararlı omega 3 yağ asiti var. Daha çok elden yemle beslenecek bu dışalımı yapılacak hayvanların sütleri ve etlerinde omega 3 denilen yararlı yağ asitleri değil, daha çok omega 6 denilen zararlı yağ asitleri bulunuyor. Verimli olsalar ne olacak? Deli dana hastalığı çıkmadan önce sığırlar özellikle gelişmiş denilen ülkelerde ve Türkiye’de et kombinaları ve mezbahalardan toplanan sığır atıklarından yapılan et ve kemik unlarını da tüketiyorlardı. Yani aslında ot yiyen bir hayvan yamyam yapılmıştı. Deli dana hastalığının daha çok bu yamyamlık olayı ile çok yakından ilgili olduğu biliniyor.

Deli dana nedir?

Deli dana denilen (BSE de denmekte) hastalığın etmeni prion denilen dejenere olmuş bir proteindir. Kuluçkalama süresi çok uzun: Beş-beşbuçuk yıldır. Hastalıklı hayvanların etlerini yiyen insanlara da etmen geçmektedir. Hastalığın insanlarda görülen şekline vCJD denmektedir. Aşısı ve sağıtımı şu anda mümkün değil. İnsanlarda bellek kaybı yapıyor, son aşamada felç ortaya çıkıyor ve hasta birkaç ay içinde ölüyor.

OIE’in raporlarında ve diğer araştırmalarda belirtildiği üzere hastalığın varlığı genç hayvanlarda saptanamıyor. Hastalık belirtileri sığırlarda en erken 20 ay civarında buzağılamadan sonra ortaya çıkıyor.

Bu hastalık en yoğun İngiltere’de görüldü. Nisan 2008’e kadar İngiltere’de 163 kişi diğer ülkelerde 37 kişi öldü. İngiltere’de 179000 sığır hastalandı. 4,4 milyon hayvan yok edildi. Hastalığın İngiltere’ye maliyeti 2 milyar dolardır. Yunanistan’da da bir sığır öldü. Amerika’da ise 2003’de üç sığır, üç de insan öldü.  İnsan ölümleri artacak gibi çünkü İngiltere’de 1989’da sıkı kontroller yerleştirilinceye kadar, 460 bin ile 482 bin arasında BSE hastalıklı sığırın insan gıda zincirine girdiği biliniyor. (Wikipedia, en.wikipedia.org/wiki/Bovine_spongiform_encephalopathy)
Hastalığın belirtileri görülmeden insanlar 30 yıl prionla birlikte yaşayabilmektedir (Sustainable Table, www.sustainabletable.org/issues/madcow)   

ABD’de 1997’de et ve kemik ununun sığırlarda kullanılması yasaklandı, ancak domuz ve tavuklarda serbesttir. Kaçakların da olduğu iddia edilmektedir. Bu nedenlerle 2003’de hastalık patlak verdi. ABD’de deli dana hastalığı görülünce sığır eti ihracatı 1,3 milyon tondan 2004’de 322 bin tona düşmüştür. Örneğin Kore deli dana görülünce ABD’den sığır eti dışalımını kesmiştir. ABD deli dana testlerinin yetersizliği nedeniyle ağır bir şekilde eleştirilmektedir. Hayvanların %1’i test edilmektedir. Bu oranı binde bire indirme planları da bulunmaktadır.

ABD’de sığırların beslenmesi halen deli dana açısından oldukça büyük riskler taşımaktadır. Örneğin ABD sığır yemleri şunları içerebilmektedir:
• Yemek atıkları; bunlar içlerinde sığır eti ürünleri de içerebilir.
• Tavuk altlığı ve gübresi; içinde sığır eti içeren yem döküntüleri görülebilir.
• İnek ve domuz kanı; plasma (likit kan) buzağı beslenmesinde süt yerine kullanılabiliyor. (Sustainable Table)

Bu yılki OIE (Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü) Uluslararası Komitesi’nin olağan toplantısı 25–30 Mayıs 2008 tarihlerinde gerçekleştirildi. Toplantıda alınan kararlar bir süre karartıldı ve daha sonra ağdalı bir dille açıklandı.

OIE’in aldığı karar ne?

OIE’in aldığı kararlar arasında, insan ve hayvan sağlığı açısından en önemli olanı, Deli İnek Hastalığı (BSE) riskini taşıyan ülkelerin grup değiştirilmesiyle ilgili.

OIE, BSE açısından ülkeleri üç ana grupta topluyor. Birinci grup; Belirsiz bilinmeyen risk, ikinci grup; Denetlenebilir risk ve üçüncü grup ise İhmal edilebilir risk. Her ülke risk gruplarını dikkate alarak dışalımını düzenliyor ve belirsiz risk grubuna giren ülkelerden hayvan alımı yapmıyordu.

OIE,25–30 Mayıs 2008 tarihli toplantısında, kimi ülkeleri ağırlıklı olarak AB ülkelerini belirsiz risk grubundan çıkartıyor, denetlenebilir risk grubuna sokmuş bulunuyor.

Belirsiz risk grubundan denetlenebilir risk grubuna hangi ülkeler alınmış?

Belirsiz risk grubundan denetlenebilir risk grubuna alınan ülkeler şunlar; Avusturya, Belçika, Kıbrıs Rum Kesimi, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Fransa, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İrlanda, İtalya, Letonya, Lihtenştayn, Litvanya, Lüksemburg, Malta, Meksika, Hollanda, Polonya, Portekiz, Slovakya, İspanya,  Birleşik Krallık (Büyük Britanya)
Bir önceki yıl, Mayıs 2007 de yapılan toplantıda da ABD, Kanada, Brezilya, İsviçre ve Tayvan belirsiz risk grubundan çıkartılarak denetlenebilir risk grubuna alınmış ve Türkiye ABD’ den gebe düve dışalımı yapmıştı.

OIE’in kararı Türkiye açısından ne ifade ediyor?

Özellikle Batı ülkelerinde, ABD, Kanada ve AB ülkelerinde korumacılık politikaları nedeniyle olağanüstü sığır ürünleri stokları vardır. Bu ülkeler, ürün stoklarını eritemiyorlardı. Stoklarını eritmek için ucuz ürün pazarladılar, ancak bu yetmedi, daha sonra bu stokları üreten sığırları satmak için Dünya Bankası gibi uluslararası finans kuruluşlarını devreye soktular. Finans kuruluşlarından sağlanan kaynaklarla1980 yıllarda hızlanan bir şekilde, uzun süre ödemeli ve düşük faizli kredilerle Türkiye gibi ülkelere sığır sattılar. Sığır dışsatımı Batı ülkelerini bir süre rahatlattı.

Ancak daha sonraları, Türkiye’ de örgütlenen sığır yetiştiricilerinin baskısı, BSE ve benzeri hastalıklar nedeniyle sığır dışalımları azaldı. Özellikle BSE riskinden dolayı ABD, AB ülkeleri ve Kanada’dan sığır dışalımı durduruldu.

Bununla birlikte 2000’li yılların başından itibaren Türkiye gündemine dev sığırcılık işletmeleri modeli sokuldu ve iç piyasada yapay talep yaratıldı. Oluşturulan bu talebin Türkiye’ den karşılanamayacağı ileri sürüldü ve dışalımın zorunlu olduğu dayatıldı. Sonunda 2007 de kendilerini denetlenebilir risk grubuna aldıran ABD ve Kanada’dan sığır dışalımı yapıldı. Sığır dışalımına, namuslu akademisyenler,  kooperatifler ve sığırcılık birlikleri karşı çıktılar. Ancak yeterli tepkiyi de gösteremediler. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı da dışalımın yapılacağını son aşamaya kadar kararttı (Bakınız; Kaymakçı, M., Çiftçi Kime İnanacak Üretici Gazetesi 1Aralık 2007).

Şimdi ne olacak? İhmal edilebilir risk grubuna giren ülkelerden hayvan dışalımı Türkiye’ye uzaklıkları nedeniyle pahalıya geliyor.(Bu ülkeler Avustralya, Arjantin, Yeni Zelanda, Paraguay, Uruguay, Singapur, İsveç, Norveç ve İzlanda’dır.) OIE’in aldığı kararla artık AB ülkelerinden dışalım serbest bırakılıyor. Çünkü grup değiştiren ülkelerin çoğunu bunlar oluşturmuş.

OIE kimin yararına çalışıyor?

Bütün uluslararası örgütler gibi OIE’de kapitalist Batı ülkeleri denetimli. Üretilen kararlar onların işine geliyor. O örgütler aracılığıyla üçüncü dünya ülkelerinin sanayisini, tarımını ve hizmet sektörlerini, kısaca ekonomilerini kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmeye çalışıyorlar. Tek amaçları kendi ülkelerine, daha doğrusu şirketlerine kaynak aktarmak. Bu örgütler, kimi safdillerin sandığı gibi ulusların tümüne eşitlikçi bir şekilde karar ya da hizmet üretmiyor. BSE olayında koruyucu ya da sağaltıcı hekimlik konusunda neden önlem almıyor, bir tek vakayla bile hastalığın yayılacağı bilinmekle birlikte hayvan ticaretini neden sınırlamıyor? Hangi gerekçeyle grup değişikliği yapıyor?

ABD’nin et ticareti oyunları

Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü ABD’yi denetlenebilir ülkeler grubuna alması arkasından, ABD Tarım Bakanı Mike Johanns “bu uluslararası onaylamayı kullanarak, ABD’nin bütün sığır eti ürünlerini ithal etmeleri için diğer ülkeleri zorlayacağız” dedi. (Grain, Food safety-rigging the game,  www.grain.org/seedling/?id=555, 2008) Kore ABD için pazarını açtı, ancak gelen ilk üç gemi eti reddetti. Etle birlikte hastalığı taşıyabilecek olan kemikleri istemiyorlardı. ABD serbest ticaret anlaşması dolayısıyla Kore’yi zorlamaktaydı. Buna rağmen 2007’de ABD’den Cargill ve Tyson tarafından ihraç edilen iki gemi et reddedildi. Çünkü karantina sertifikaları yoktu. Avrupa Birliğinde durum epeyce farklıdır. Örneğin Avrupa Birliği Brezilya’dan et ithal eder, ancak çiftlik düzeyinde sertifika ister. Bütün Brezilya’da 2008’de sadece 106 çiftlik sığır eti ihraç etme yetkisine sahiptir. (Grain) Japonya da ABD’den sığır eti ithal etmektedir. Ancak Japonya da isim isim hangi işletmelerden bunu alacağını belirler. (Sustainable Table)

ABD gıda sağlığı açısından en tehlikeli ülkelerden biridir. Her yıl 76 milyon Amerikalı (dört kişide bir kişi) gıda zehirlenmesi ile karşılaşır. 5000 kişi ölür. 2007’de 200 milyon pound sığır eti güvencesiz olduğu için geri çekilmişti. (Grain)

Tarım Bakanlığımız 1996 yılından itibaren hastalık görülen ülkelerden sığır eti ile et ve kemik unu ithalini yasaklamıştı. Ancak son zamanlarda OIE’nin ABD et tekellerine getirdiği kolaylık sonucu damızlık sığır dışalımı serbest bırakıldı. Ülke içinde yeterli damızlık hayvan bulunabilir. Bu riski almamız için hiçbir neden yoktur. Üstelik damızlık hayvan ithal etmek ileriye yönelik çok daha büyük riskleri üstlenmek demektir. ABD ve AB’ deki deli dana açısından yetersiz gözlem ve denetlemeler ve hayvan besleme sisteminin hastalık riskini arttıracak yönde yapılanması tehlikeyi arttırmaktadır. Bu dışalım derhal kesilmelidir. Bu güne kadar ithal edilenler daha sıkı testler uygulanarak deli dana bulaşmadığı saptanılmalıdır.

Sığırların hazır yemlerle değil mera ve çayırlardan beslenmesi için meralarımız geliştirilmeli ve güçlendirilmelidir. Et ve kemik unlarının hiçbir şeklide sığırların ve koyunların beslenmesinde kullanılmaması için bütün tedbirler alınmalıdır. Ülke dışından gelen kaçak etle ciddi bir şekilde mücadele edilmelidir. Serbest şekilde otlayarak hayvan besleme teşvik edilmeli, tüketiciler bu hayvanların et ve sütlerinin sağlıklı olduğu konusunda eğitilmelidir.

Türk halkını ve çiftçisini uyarıyoruz!

Gebe düve alımına karşı çıkılmalıdır. Çünkü;
• ABD’den 2007 yılında dışalımı yapılan düveler gibi, 2008’in son aylarında AB den alınmaya başlanan düveler de BSE riski taşımaktadır. Türk halkının sağlığı (biyogüvenliği) tehdit altındadır.
• Dışalımı yapılan ve yapılacak düveler BSE riski taşıdığı için, Türkiye’yi risk grubuna sokacak, bu durum ileride dışsatım şansımızın kaybedilmesine neden olacaktır.
• BSE hastalığı, halkın et ve süt tüketimini olumsuz olarak etkileyecektir. Tüketimin düşmesi, üretimi geriletecek, bu durum tarım başta olmak üzere sanayi ve hizmet sektörlerini de açmazlara sokacaktır.
• Düve dışalımları, başlangıçta iç piyasada sığır fiyatlarını aşağı çekecek ve çiftçiler sığırlarını ucuza satmak zorunda kalacaklardır.
• Düve dışalımları, genellikle dev sığırcılık işletmelerinin kurulmasına yönelik olarak yapılmaktadır. Ancak bu işletmeler, Türkiye’nin yapısal özelliklerine uygun değil. AB de bile 100 baş ve üzeri işletmelerin oranı yüzde 1’i geçmiyor. İdeal model 40-50 başlık işletmeler.
• Türkiye de ideal model 20-25 baş kapasiteli işletmeler olmalı. Ürünlerin işlenmesi ve pazarlanmasında kooperatifleşme yaygınlaşmalı.

Son söz. Türkiye’nin düve dışalımına gereksinmesi yok

Prof Dr. Mustafa Kaymakçı    
Prof. Dr. Tayfun Özkaya
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi

www.iyilikguzellik.com



Bu haber 2,731 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,869 µs