En Sıcak Konular

Teretohumu ile troid tedavisi!

14 Nisan 2011 10:38 tsi
Teretohumu ile troid tedavisi! Teretohumu ile tiroid nodülü tedavi edilir mi

Sağlık konularına ilginiz arttıkça bilgi kirliliği yaratarak bundan yarar sağlamayı düşünen yeni insanlar ortaya çıkıyor.

Bu, son derece doğal bir durumdur: Talep arttıkça arz çoğalır! Size yapılan bazı sağlık önerilerinin hiçbir faydası olmayabiliyor. Bazılarının ise ciddi tehlikeleri bulunabiliyor. Bazı sözde uzmanlar öyle şeyler yazıp çiziyor veya anlatıyorlar ki, bunlar biz doktorlara, diyet uzmanlarına ve bitki farmakolojisiyle uğraşan hocalara saç baş yolduruyor. Ama ne gam! Bu müthiş uzmanlar, teretohumuyla tiroid nodülü, keçi boynuzuyla cinsel güçsüzlük, lavantayla hepatit, brokoli suyuyla kanseri tedavi etmekte kararlılar. İşin bir ucunda da bu ürünleri satıp para kazanmak isteyen ticaret erbabı var.

Kimisi "yağ yaktığını" ileri sürdüğü, "kas yaptığını" iddia ettiği, "detoks" sağladığını belirttiği haplarla, kimi de bellek açtığını, aklı artırdığını, kanserden koruduğunu, romatizmanın köküne kibrit suyu ektiğine inandığı palavradan şuruplarla size yardımcı olmaya çalışıyor! Yani dikkat etmezseniz işiniz zor...

REAL AGE YAZARI

Dr. Michael Roizen bu gibi yaklaşımlardan şikayetçi olan dünyaca ünlü bir sağlık uzmanıdır. İsterseniz biraz da ona kulak verin: "İlginç görünen bir tedaviyi denemek istiyorsanız önce onunla ilgili daha fazla bilgilenmeye çalışın. Sadece tezgahtarlara sormakla veya orada satılan bir kitaba güvenmekle yetinmeyin. Daha çok araştırma yapın. Eğer araştırma imkanınız yoksa doktorunuzdan ya da kütüphanelerden yardım isteyin. Doğru bir araştırmayla söz konusu bitkinin bilimsel etkinlik durumunu da popüler iddiaları da öğrenebilirsiniz. Bitkisel ilaçların çoğu zarar vermiyor ama bazıları gereksiz yaşlanmaya yol açabiliyor. (Dr. Michael Roize’ın Real Age adlı kitabıdan)

Kullandığınız üründen fayda yerine zarar görmek istemiyorsanız (en azından erken yaşlanmak düşüncesinde değilseniz) size yapılan her sağlık önermesini dikkatle araştırın. Bu öneriyi yapanın uzmanlık alanını, tecrübesini, kimliğini, eğitimini öğrenin.

Anahtar sizin elinizdedir

Sağlığınızdan birinci sırada sorumlu olan kişi sizsiniz. Sizin sağlık sorunlarınız öncelikle sizin işiniz, ne doktorunuzun ne de diğer sağlık profesyonellerinin değil! "Dengeli ve nitelikli besleniyor musunuz? Düzenli fizik aktivite yapıyor musunuz? Verimli uyuyor musunuz? Stresle başa çıkabiliyor musunuz?" sorularının yanıtları sizde! Yaşam biçiminiz en önemli uğraşınız olmalı! Sağlığınıza zaman ayırmak kendinize zaman ayırmaktır. Sağlık için harcadığınız zamanı "zaman yitirmek" olarak algılamayın! Doktor muayenehanesinde konsültasyon saatinizi beklerken "kendinizle ilgilenin".

Bu değerli zaman dilimini iyi kullanın. Sağlık sorunlarını önlemek, koruyucu hekimlik sunumlarından yararlanmak, hastalıkları iyileştirmeye çalışmaktan çok daha kolaydır. Bunun için yapmanız gereken de zaten sağlığın temellerini oluşturan dengeli beslenme, düzenli egzersiz, verimli uyku ve ruhsal dinginliktir.

Bir sağlık sorunu oluşurken, soğukkanlılıkla ve dikkatle gözlem yapmanız doktorunuzun sorularına olabildiğince ayrıntılı yanıt vermenizi ve dolayısıyla onun tanı ve tedavi sürecinde daha başarılı olmasını yakından etkiler. Birden fazla sağlık sıkıntısı yaşıyorsanız esas soruna odaklanmalısınız. Bu derdinizin hallolması çok büyük olasılıkla diğerlerinin bir bölümünden ya da tümünden kurtulmanızı da sağlayacaktır.

Tedaviye başladığınızda, kullanacağınız ilaçlar belirli bir zaman dilimi içerisinde etkilerini gösterecektir. Beklemeniz, beklerken gözlemlemeniz ve sonuçlardan doktorunuzu haberdar etmeniz doğru yaklaşımdır. Yayınları değerlendirerek, okuyup dinleyerek ama her şeyden önemlisi doktorunuzun açıklamalarını dikkatle dinleyip gerekirse notlar alarak kendinizi eğitmelisiniz. Merak ettiklerinizi sağlık profesyonelleri ile paylaşmalısınız.

Ne yapacaksınız

Her zaman nitelikli ürünler satın almaya özen göstermelisiniz. Yiyecek, içeceklerinizin uygun koşullarda ve tercihen ekolojik yöntemlerle üretilmiş olması sağlığınızı korumak için ilk adımlardır. Örneğin, niteliksiz bir çift ayakkabı ile yapacağınız spordan yarar yerine zarar görebilirsiniz; içeriği üzerinde yazılandan farklı ürünlerle beklediğiniz etkiyi elde edemezsiniz. Çok pahalı ya da adı çok duyulmuş, listelerde bir numara olan ürünler yerine doktorunuzun önereceği, üzerinde içeriği açık ve ayrıntılı olarak yazan, kullanımı kolay olanları tercih etmelisiniz.

Olaylara yaklaşımınız olumlu oldukça, kişileri kendi koşulları içerisinde değerlendirmeyi öğrendikçe, değiştiremeyeceğiniz durumlar için çaba harcamanın gereksizliğini fark ettikçe kendinizi daha iyi ve güçlü hissedeceksiniz.

Genç yaşlılar ve yaşlı çocuklar çoğalıyor

Beslenme, hareketsiz ve tembel bir yaşam ya da hormonal, metabolik, psikolojik sorunlardan kaynaklanan bir sorundur. Alınan kalorilerle harcanan kaloriler arasındaki dengenin bozulması ve kullanım fazlası artık kalorilerin yağ olarak depolanması bu sorunun en önemli sebebidir. Şişmanlık veya fazla kiloluluk, hayat kalitesini bozan; formda, sağlıklı ve keyifli bir hayata düşman olan bir problemdir. Kalp ve damar hastalıklarına, hipertansiyona, şeker hastalığına, solunum sistemi yetersizliğine, gece uykuda solunum durmalarına ve horlamalara yol açar. Bununla da yetinmez: İleri yaşlara gelince kanda yağ dengesini bozar. Kalbi besleyen koroner kan damarlarını tıkayıp kalp krizine, beyni besleyen serebral damarları tıkayıp beyin krizine, eklemleri tahrip edip osteoartirit tipi romatizmaya yol açar.

Bitmedi! Kısırlık, adet bozuklukları, tüylenme, cinsel güç azalması veya kaybı, safra kesesi hastalıkları ve çeşitli organ-doku kanserlerine de neden olabilir. Ani ölümler şişmanlarda daha erken yaşlarda ve daha çok görülür. Özetle şişmanlık hastalığı hayatın sadece kalitesini değil, süresini de etkiler. Şişman çocuklar çok sık hastalanır. Şekere, hipertansiyona yakalanır. Şişmanlık ve fazla kiloluluk erken yaşlandırır, ömrü kısaltır.

Anlattıklarımız size üzücü, korkutucu gelebilir. Ne var ki hepsi gerçektir. Kilo sorunu çocuklar ve gençler arasında da hızla yayılıyor. Bundan 20 yıl önce en erken 40’lı yaşlarda belirlenebilen erişkin tipi -insüline bağımlı olmayan Tip-2- diyabet hastalığını son yıllarda 10-12 yaşlardaki çocuklarda görmemizin, kalp krizi ve felç yaşının 25-30’lu yaşlara kadar inmesinin sebebi şişmanlıktan başka bir şey değil. Şişmanlık veya fazla kiloluluk çocuklarımızı ve gençlerimizi erkenden yaşlandırıyor. Sorunu erkenden tanımakta, acil önlemleri gecikmeden almakta fayda vardır. 

Düşük nedeni tiroid olabilir
Tekrarlayan düşüklere, genetik faktörler, rahim yapısı ve başlıca hormonal bozukluklar gibi altta yatan nedenlerin dışında tekrarlayan düşüklerde tiroid hormonları ile bağışıklık sistemindeki sorunlar, neden olabiliyor.

Uzmanlar, tiroid hormonlarındaki azalma ya da artışların düşük nedeni olabildiğini, bu durumun tedavi edilmesi halinde gebeliğin sorunsuz tamamlanabildiğini belirtiyor.
 
"Progesteron" hormonunun yetersizliği ile süt hormonu olarak bilinen "prolaktin" hormonunun düzensizliklerinin de düşüğe neden olabildiğini ifade een uzmanlar, annenin kendinde normalde bulunan bazı faktörleri yabancı kabul ederek antikor üretmesi olan otoimmün problemin de tekrarlayan düşüklerde önemli bir etken olduğunu vurguluyor.
 
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Tıraş, yaptığı açıklamada, İlk gebeliği düşükle sonlanan kadınların en büyük korkularından birinin bir daha hiç çocuğunun olmayacağı ya da sonraki gebeliklerinin de düşükle sonuçlanacağı endişesi olduğunu söyledi. Bunun "gerçek olmadığını" vurgulayan Tıraş, "Ancak düşük yapan kadınların daha sonraki gebeliklerinde düşük yapma ya da düşük tehditi yaşama olasılıkları hiç yapmamışlara göre biraz daha yüksektir" dedi.
 Tıraş, arka arkaya 3 ya da daha fazla sayıda gebeliğin düşük ile sonuçlanmasına "tekrarlayan düşük" ya da "habitüel abortus" adı verildiğini belirterek, burada düşüklerin birbirini takip eden gebeliklerde yani arka arkaya olmasının önemli olduğunu vurguladı.
 
Çok yakın bir geçmişe kadar altta yatan herhangi bir anomalinin bulunamadığı düşüklerde bu durumun "açıklanamayan düşük" olarak adlandırıldığını ifade eden Tıraş, "Oysa bugun biliyoruz ki bu ve bunun gibi bazı açıklanamayan durumlarda altta yatan etken büyük olasılıkla kişinin bağışıklık sistemi yani immunolojik sistemdir. Bu sistemin desteklenmesine bağlı tedavi yaklaşımları tekrarlayan düşük yaşayan kadınlarda oldukça fayda sağlamaktadır" dedi.
 
Tıraş, tekrarlayan düşük tanısı konulan kadınlarda ikinci adımda, altta yatan belirli bir patolojinin olup olmadığının saptanması gerektiğini belirtti.
 
SORUNUN YÜZDE 15’İ RAHİMDEN KAYNAKLANIYOR
 
Tekrarlayan düşüklerin birden çeşitli nedenlere bağlı gelişebildiğine, sağlıklı bir gebelik elde edilebilmesi için sorunun tam olarak belirlenmesi gerektiğine dikkati çeken Tıraş’ın verdiği bilgiye göre, rahime ait anamoliler bunlardan birini oluşturuyor.
 
Tekrarlayan düşük problemi bulunan kadınların yaklaşık yüzde 12-15’inde sorun, rahimden kaynaklanıyor. Rahimde çift göz olması olarak bilinen durum ya da rahim ağzının gereğinden fazla açık olması, tekrarlayan düşükler ile sonuçlanabiliyor. Bunun anlaşılması için rahim ağzı açıklığının değerlendirilmesi ve rahim filmi çekilmesi gerekiyor.
 
Eğer problem rahim ağzı yetmezliği ise gebeliğin erken döneminde konulacak bir dikiş ile (serklaj) gebelik sonuna kadar götürülebiliyor. Çift gözlü rahim ya da benzer bir şekil bozukluğu olanlarda ise bunu gidermeye yönelik operasyonlar planlanabiliyor.
 
HORMONAL BOZUKLUKLAR DÜŞÜK NEDENİ
 
Tekrarlayan düşüklerde önemli bir sebep ise hormonal bozukluklar olarak gösteriliyor. Pekçok hormon bozukluğu düşüğe neden olabiliyor. Örneğin, "tiroid" hormonlarındaki azalma ya da artışlar düşük nedeni olarak kendini gösteriyor. Bu durumun tedavi edilmesiyle gebelik sorunsuz tamamlanabiliyor.
 
Yine önce yumurtalıklardan daha sonrada plasentadan salgılanan ve görevi gebeliğin idamesi olan "progesteron" hormonunun yetersizliği de düşükle sonuçlanıyor. Luteal faz yetmezliği denen bu durumun tedavisi eksik olan hormonun dışarıdan verilmesi ile oluyor.
 
Süt hormonu olarak da bilinen "prolaktin" hormonunun düzensizlikleri de önemli bir kısırlık ve düşük nedeni olarak gösteriliyor. En sık kanda fazla miktarda bulunması yani hiperprolaktinemi şeklinde görülüyor. Tıbbi tedaviden fayda sağlanabiliyor.
 
Düşüklerin en önemli nedenlerinden biri de kromozomal bozukluklar olarak gösteriliyor. Eğer ailede sonraki bireylere aktarılabilecek genetik bozukluklar mevcut ise tekrarlayan düşüklerin nedeni bu olabiliyor.
 
Böyle bir durumdan şüphelenildiğinde eşlere kromozom analizi yapılıyor ve eğer patoloji saptanırsa genetik danışmanlık gerekli oluyor.

OTOİMMÜN PROBLEMDE, KANIN PIHTILŞMASI ÖNLEYECEK İLAÇLAR VERİLİYOR
 
Son yıllarda giderek daha iyi anlaşılan ve bugüne kadar nedeni açıklanamayan pek çok hastalığın altında yatan sebep "bağışıklık sistemi" olarak gösteriliyor.
 
Vücudun savunma mekanizması olan bağışıklık sistemi, gerek dışarıdan gelen gerekse vücudun kendi içinde yer alan hastalık etkenlerine karşı koruma sağlıyor. Bu sitem, kendisini aktive eden faktörleri kendinden ya da yabancı olarak algılıyor. Yabancı antijenlere karşı tepki yaratıyor. Bazen hatalı olarak kendine ait antijenleri de yabancı olarak algılıyor. Buna "otoimmün antijen" adı veriliyor.
 
Hafızası olan, yani bir kez karşılaştığı ve mücadele ettiği etkeni unutmayan bağışıklık sistemi, hastalık etkeni vücuda girdiğinde buna karşı bir antikor üretiyor. Bu antikorlar daha sonra ömür boyu vücutta kalıyor. Bu nedenle aynı etkenle yeniden karşılaşıldığında etken vücutta hastalık yaratmıyor. Çocukluk çağında geçirilen bazı hastalıkların ikinci kez geçirilmemesinin nedeni bundan kaynaklanıyor.
 
Tekrarlayan düşüklerde de bağışıklık sisteminin etkili olduğunu belirtiliyor.
 
Annenin kendine normalde bulunan bazı faktörleri yabancı kabul ederek antikor üretmesi ise "Otoimmün problem" olarak tanımlanıyor. Bu tablo bazen tekrarlayan düşüklere neden olabiliyor. En sık "antifosfolipid antikor" varlığında düşük gelişiyor. Fosfolipidler, vücudun hücre sisteminin yapıtaşlarından birisi olarak önem taşıyor ve özellikle hücre zarında bulunuyor. Antifosfolipid antikor varlığında plasentadaki kan akımları bozuluyor. Bu da dolaşımda pıhtılaşmalara neden oluyor ve sonuçta düşük görülüyor. Antifosfolipid antikorla dışında hücre çekirdeğine hatta tiroid bezine karşı gelişen antikorlar da düşük nedeni olabiliyor.
 
Otoimmün nedenlere bağlı düşük yapan kadınlarda ilk tedavi yaklaşımı kanın pıhtılşaması önleyecek ilaçların verilmesi ile sağlanıyor. Bu amaçla en sık "aspirin" kullanılıyor. Mutlaka hekim kontrolünde verilmesi gerekiyor. Ayrıca bağışıklık sistemini baskılayacak "kortizon" türü ilaçlar da kullanılabiliyor. Bu tür hastalara çok yakın takip gerekiyor.

Prof. Dr. Bülent Tıraş
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi


 xprodoksit



Bu haber 2,502 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,317 µs