En Sıcak Konular

Evlilikler nasıl olmalı?

18 Mayıs 2010 11:27 tsi
Evlilikler nasıl olmalı? İlhan Oral’a, “iman etmemiş Müslümanlar” tabirinden, güven bunalımına, evlilikten, mutlu aile yapısına, maddiyat sıkıntısından, gençlerin depresyona girmesine kadar pek çok önemli noktayı sorduk…

3.    Bölüm: EVLİLİK KONUSU İLE İLGİLİ ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

Samet Kuvel:  Hocam, evlilik konusuna gelirsek, evli çiftler arasında da pek çok sorun yaşandığı malum... Çiftlerin elbette ki dört dörtlük bir anlaşma halinde olamayacağını da göz önünde bulundurursak, sizce ideal aile tipi nasıl olmalıdır?

İlhan Oral:  Bu soru öyle müthiş bir soru ki, bugün toplumun en büyük dertlerinden bir tanesi... Bugün aile kurumu sarsıntı ve yıkım temayülündedir. Yıkılan ailenin enkazı altında da maalesef çocuklar kalıyor, toplumun kokuşmuşluğunun tirendi artıyor.
Bu çöküş sürecinde, hep aile denince, benim anam babam aklıma geliyor. İkisi de ne Kur’an okumasını bilirdi, ne de Latince okumasını bilirdi. Ama onların 54 senelik bir hayatı var ki, bu süreç içerisinde ikisinin de birbirlerini kırdıklarına hiç şahit olmadım.

Samet Kuvel:  Çok önemli bir şey bu.

İlhan Oral:  54 sene... Hani insan, olur ya, bir gün birinin tavrı, hareketi, diğerinin hoşuna gitmeyebilir. Ama ben bunu anamda babamda görmedim. Bu olayı, engin bir kültürün ve büyük bir medeniyetin kalıntıları olarak görüyorum.  

            BİR AİLE ÖRNEĞİ


Benim çok saygı duyduğum, kendisinden çok faydalandığım bir hocam, birisini anlatmıştı... Anlattığı kişi de, eski bir müftü. Ziyaretine gittim, dedi. Odada oturuyoruz, müftü diğer odaya seslendi. "Cennetlik, bize kahve ikram eder misin?" Diğer odadan ses geldi: "Emrin olur efendim"  
Sohbetimiz devam etti. Gitmeye yakın idi, müftü dedi ki bana: "Dikkatini çekmiştir benim ifadelerim, belki de izah istersin" “Af buyurunuz efendim”  dedim. O çok itina göstererek anlatmaya başladı.
"Gençsin sen, anlatayım da aklında kalsın" dedi.
"Biz gerdek gecesinde, önce oturduk, bir güzel konuştuk. Ben hanıma dedim ki, "Hanım biz iki dünya bir araya geldik. Birbirimizden farklı varlıklarız. Ama 'bir'  yuva kuracağız. Olur ya gün gelir, ben dışarıdan canım sıkkın gelirim, sıkıntılı olarak eve girerim, sert davranabilirim. Sen o zaman diyeceksin ki, "Bu evimin erkeğidir, yuvamın direğidir. Dışarıda bir şey olmuştur. Canı sıkılmıştır, haklıdır" deyip hiç bana tepki göstermeyeceksin..  
Hanım, "nasıl istersen efendi" dedi...
Ben, "Tek taraflı olmayacak bu hanım" dedim..
“Gün gelir, çoluktur çocuktur, sen yorulmuşsundur. O zaman da ben eve geldiğimde sen kızgın olduğunda, ben de diyeceğim ki "Bu evimin emektârıdır. Kızma hakkı vardır." Ben de sana hiç tepki göstermeyeceğim. Böylece bir ömür boyu gül gibi yaşar gideriz. Ne dersin buna?”
Hanım, "Tamam. Sen bunları düşündükten, bana bu güzel terbiyeyi verdikten sonra daha ne diyeyim" dedi.
"O gün bugün birbirimizi hiç kırmadık" diye anlatmış o gönül adamı müftü efendi, benim hocama.
    Aslında bu, derin içerikli bir kültür ve köklü bir medeniyet olayıdır.

İNSAN “BEN” DEMEMELİ!

Sorunun çok ilginç bir cevabı olabilir bu, ama ben şöyle ekleyeyim: bugün insanlar kendi nefislerini o kadar tanrılaştırdılar ki, "BEN" dediği zaman, insanın içinde, uzay âlemi gibi içinde o "ben" sesi yankılandıkça yankılanıyor... Benlik (enâniyet, şimdilerde ise egoizm deniyor), öyle bir noktaya geldi ki, ayaküstü aşk hadiseleri gelişti.
Yıllar önce, sınıfta öğrencilere anlatıyordum: “Çocuklar, sakın eşinizi sokaklarda aramayın. Sokakta bulduğunuzu sokakta kaybedersiniz.”  Bunu zaman zaman öğüt olarak anlatırdım. Yıllar sonra saçları ağarmış bir delikanlı geliyor "Hocam siz böyle bir şey anlatmıştınız hatırlıyor musunuz" diyerek içini döktü.  35 sene sonra karşılaşmışız... "Onu senin gibi nicelerine anlattım.. Biliyorum o anlattığımı" dedim... "Çok haklıymışsınız hocam" dedi.
Sokakta bulduğundan kurtulmak için ne eziyetler çektiğini ve ne kadar huzursuzluk yaşadığını anlatırken âdeta o hayatı yeniden yaşıyordu.
Keşke insanlar ilerisini görebilseydiler ve insanlar “biz” diyebilecek bilinçte olsaydılar!


BOŞANMA DAVALARI


Şimdi bir bakalım, aile kurmak nasıl bir olaydır. Aile öyle temeller üzerine oturmalı ki, deprem oluyor bina yerle bir oluyor. Binanın temeli yoksa malzeme yeterli değilse ve işçiliği sağlam değilse elbette bina yıkılmaya mahkûmdur.

Aile de böyledir, en ufak sarsıntıda yıkılır, gider.
Haberlerde dinledim. Genç eşler nikâh masasına oturuyorlar, nikâhtan sonra kalkıp gidiyorlar. Daha henüz 24 saat dolmadan mahkemeye gidiyor boşanmak için müracaat ediyorlar... Böyle bir aile yaşar mı? Böyle insanların oluşturdukları bir toplumun, aile gibi yüce bir kurumu yaşatmaları mümkün mü?
Bir avukat arkadaş bana, mahkeme kapısındaki listeyi gösterdi..  Baktım bir listede 60 dava var... 60 davanın 39'u boşanma davası! 10 tanesi nafaka davası! 11’i de diğerleri! Bunun çok sebebi var da ben kısaca anlatayım:
Bir anda aile bağlarıyla bağlı, seviyeli, sağlam köy toplumu, şehire indi.. Ne şehir toplumu olabildi, ne de köy toplumu olarak kalabildi...

Samet Kuvel:  Arada kaldı, sürüncemede kaldı.

İlhan Oral:  Ve tefessüh etti, bozuldu... Kokuşmaya başladı. Bir gün bir derste çocuklara anlatıyorum: Anne baba o kadar değerlidir ki, hepimizi yaratan, sonra dönüp dolaşıp kendisine döneceğimiz Allah hüküm koyuyor: "Bana kul olacaksınız, ana babanıza iyi davranıp iyilik yapacaksınız. Yaşlılıklarında onlara yetiştiğinizde, onlara hürmet edeceksiniz. Onlara merhamet kanadınızı açacaksınız. Ne kadar sıkıntı verseler de onlara “Öf” kelimesini bile kullanmamak için itina göstereceksiniz."
Bunu anlatırken bir kız çocuğu, "Hocam biz şimdi yanlış mı yapıyoruz?" diye sordu.
"Niye yavrucuğum?" dedim.
“Anamız bize kızıyor, biz de ona kızıyor ve bağırıp çağırıyoruz!.” dedi.
"Ananıza babanıza kızma yetkiniz yoktur.” diyince çocuk şaşırıp kalıyor. Bu kızcağız şaşkınlık içinde “Öyle ise biz günah mı işliyoruz?” diye soruyor. “Elbette” diyorum. Sonra kızcağız hüzünle ağlamaya başlıyor. “Ben şimdi ne yapacağım” diye dertleniyor. Ben de İslâm’ın konu ile ilgili güzelliğini anlatıyorum. “Git annenden özür dile, ona hep güzel konuşup güzel söz söyleyeceğini söyle” diyorum. Çocuk o anda mutluluk duyduğunu seslendirmeye başlıyor.  
Bugünkü insan, İslam’ı duyup dinlediği zaman seviniyor. Bugün topluma baktığımızda insanlarımız, müslüman ama İslâm’dan uzak müslüman... İslâm’dan öyle bir kopmuş ki, neresinden tutunacağını kestiremiyor.

Samet Kuvel: 
Bu kopuşta tabi’i, çevrenin ve medyanın büyük rolü var...

İlhan Oral:  Yalnız çevre ve medya değil ki, bir de insanların cehaleti var. Cahillik başa belâdır. Çünkü cahilin sofusu, şeytanın maskarası olur derler... Bir insan eğer cahil kaldıysa, âlimler bütün güçleriyle insanları bilgilendirme mücadelesi vermediyse, bunu yalnızca çevre veya medyaya fatura etmek haksızlık ve ucuzculuk olur.
Bir zamanlar bir âlim Bağdat'a gidiyor. Ulema toplanıyor, bu zat çok meşhurmuş. Onlara bir şeyler anlatıyor. Diyor ki, bütün gıda maddelerinin, besin maddelerinin koruyucusu tuzdur. Düşünün, tuz bozulursa onu kim koruyacak, o gıda maddelerini kim koruyacak, diyor ve hemen ekliyor; “Siz, toplumun tuzu gibisiniz, siz bozulursanız, bu milletin hali ne olacak? Bu milleti kim koruyacak?” uyarısında bulunuyor.
Bütün her şey birbirine o kadar bağlı ki, birini diğerinden kopardığın zaman, zincir halkası kopuyor, ondan sonra işlevini yerine getiremiyor. Ne âlim ne de cahil…

Samet Kuvel
www.iyilikguzellik.com özel

Röportajın ilk bölümü olan ''İman etmemiş Müslümanlar'' haberini okumak için tıklayınız...

Röportajın ikinci bölümü olan ''Güven bunalımı ve çareler'' haberini okumak için tıklayınız...



Bu haber 3,260 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,244 µs