En Sıcak Konular

Çevre ve çiftçi dostu tarım!

10 Mayıs 2010 10:29 tsi
Çevre ve çiftçi dostu tarım! Türkiye’de gerçekten üreticiye dayalı bir ekolojik tarıma ihtiyaç vardır. Bu tarım hem çevre hem de çiftçi dostu olmalıdır. Tayfun Özkaya yazıyor...

ÇEVRE VE ÇİFTÇİ DOSTU BİR TARIM GEREKLİ

Tayfun Özkaya

 Dünya’da ekolojik bir tarımın mümkün olmadığını ileri sürenler açlık olayını öne sürüyorlar. Halbuki eğer dünya’daki tahıl üretimi eşit olarak dağıtılırsa, kişi başına 300 kilonun üzerinde tahıl düşer. Bu enerji ihtiyacını karşılamak için yeterlidir.  Problem, zengin kuzey ülkelerinin kişi başına 600 kilo tahıl tüketmeleridir.  Bunun önemli bir kısmı hayvan yemi olarak kullanılmaktadır. Aşırı hayvansal gıda tüketimi sorun olmaktadır. (Bkz: FAO (2000). Agriculture: Towards 2015/30, Technical Interim Report, April, 2000’den aktaran: Buckland, J. Ploughing Up the Farm (2004) Zed Books, Manitoba. 44–45.)

Açlığın temel nedenleri eski tip emperyalizmin özellikle Afrika ülkelerinde kahve, pamuk gibi ürünlerin ekilmesini zorunlu tutması, yeni tip emperyalizmin ticaret yoluyla yarattığı sömürme, savaşlar, çatışmalar ve hastalıklardır. Örneğin kahvede tüketicinin ödediği fiyatın sadece %2’sinin kahve üreticisi köylülerin eline geçmesi ilginçtir. (Bkz: Oxfam (2006). www.maketradefair.com) Kakao üreticisi köylerde çocuklar çikolatayı tanımamakta ve bu köylerde açlıktan insanlar ölebilmektedir. Rekabet denilen (aslında olmayan) şey bunları doğuruyor, üreticilere hiçbir şey getirmiyor. Türkiye’ye de böyle; bir şey getirmeyecek, o yüzden tabii ki biz tarımımızı şöyle bir üçgen içinde yapılandırmamız gerekir: Bir tarafında biyoçeşitlilik olmalıdır, biyoçeşitliliği koruyacak politikalar olmalıdır. Rekabet buna izin vermiyor diye biyoçeşitliliği yok etmeyi kabul edemeyiz. İkincisi; bölgesel yeterlilikler olmalıdır, yani bir bölge öncelikle orada üretilen ürünleri tüketmelidir. Gıdaların seyahatine bir kısıtlama olmalıdır. Bu sonuna kadar götürülmez, örneğin elbette Türkiye kahveyi ithal edebilir. Üçüncüsü ise; sürdürülebilir ve ekolojik tarım seçeneklerini güçlendirmemiz lazım. Bunlar kendiliğinden olmaz, bir politika gerektirir. Bu gün de tersi bir politika işlemektedir. Örneğin şu anda Türkiye’de organik tarım nerede ise tamamen ulus ötesi büyük firmaların ellerindedir. Dünya ticareti 1970’li yılarda başlayan organik tarım, Türkiye’de Avrupa kökenli firmaların talebiyle 1984–1985 yıllarında başlamıştır.  Ancak son yıllarda İç pazarda kıpırdanmalar görülebilmiştir.

Bu firmalar organik tarım üreten çiftçileri tam anlamıyla kıskaç altına almışlardır ve sömürmektedirler. Mesela; endüstriyel ürüne göre verdikleri fiyat farkını (yani primi) sıfıra kadar indirmişlerdir. Sadece bazı yeni ürünlerde fark vermeye yanaşmaktadırlar. Türkiye’de etkinlik gösteren sertifikasyon kuruluşundan çok azı Türkiye kökenlidir. Avrupa’da genellikle üreticiler ve kooperatifler organik tarım üreticisi sertifikası almaktadırlar. Türkiye’de ise sertifika alan üretici ve kooperatif sayısı çok azdır.. Sertifikaları ihracatçı firmaları üreticiler adına almaktadır. Sertifika çıkarmak için gereken masraflar küçük üreticilerin kaldıramayacağı boyutlardadır. Günlük harcırah için elemanlar 200–250 Euro almakta, bir üreticinin sertifika almak için 1000–2000 YTL masrafı göze alması gerekmektedir. Organik ürün ihracat firmaları üreticilere eğitim getirdiklerini iddia etseler de bu daha ziyade organik tarıma başlarken ikna amacıyla yapılmakta, daha sonra bu eğitimler çok yetersiz düzeylerde, sorun çıkarsa çözmek amacıyla yapılmaktadır. Bazı köylerde yaptığımız görüşmelerde 15 yıla yakın süredir organik tarım yapan köylerde yeşil gübrelerin bilinmediği, bazı üreticilerin gizlice kimyasal gübre kullandığı, birçoğunun da bitkilerini iyi besleyemeyerek verim kaybı ile karşılaştıklarını öğrendik.

   Organik tarımda temel hedef olarak girdilerin işletmeden veya köy içinden sağlanması gerekirken organik gübre, organik ilaç adı altında çeşitli ticari markalarla yeni bağımlılıklar yaratılarak organik tarımın ilkelerine ters bir yöneliş de bir süredir başlamış bulunmaktadır. Ulusötesi tohum ve ilaç şirketleri organik tarım bölümleri açmışlardır. Bu alana da hâkim olmak istemektedirler. Böylece büyük işletmelerin de ağırlıklı olarak yer aldığı, ticari organik gübreler, organik ilaçlar kullanarak yapılan bir organik tarım sistemi gelişmeye başlamıştır. Bu sistem “endüstriyel organik tarım” şeklinde adlandırılmaktadır. (Bkz: Manuel, Jose, 2007, Bildiri, “Tohum ve Yaşam Forumu”’ 21–22 Nisan 2007, basılmadı, Ziraat Mühendisleri Odası ve GDO’ ya Hayır Platformu, İstanbul. http://gdoceviri.blogspot.com/2007_05_01_archive.html ,sonuç bildirisi)

   Türkiye’de TUSİAD tarım raporunda da görüldüğü gibi başka bir yanılgıya da düşülmektedir. IMF, Dünya Bankası, Avrupa Birliği ve Dünya Ticaret Örgütünün önerdiği politikaların sonucu başta hayvansal ürünler, buğday, şeker pancarı vb. birçok ürünü üretemez hale geldiğimizde organik tarımda çok avantajlı olduğumuzdan dolayı kayıplarımızı bu alandan telafi edebileceğimiz zannedilmektedir. Türkiye’de temel birçok tarım ürününün üretilemez hale gelmesi, ülkenin birçok yerinde tarım sistemlerinin çökmesi anlamına gelir. Bu çöküş kabul edilemez. Kaldı ki organik tarım hayvancılık olmadan yapılamaz. Diğer yandan organik tarım şu anda tarım ürünleri ihracatımız içinde çok küçük bir yer tutmaktadır ve birçok üründe endüstriyel ürüne göre organik ürüne verilen sıfıra yaklaşmış primler nedeniyle üreticiye fazla bir avantaj da getirmemektedir. Birçok şeyde olduğu gibi organik tarım da ülkemizde dışa bağımlı yapılmaktadır ve üreticiye dayanmaz. Ülkemizde köylüden gelen bir organik tarım hareketi yoktur, gelişme büyük yabancı şirketlerin kontrolü altındadır. 

 

   Türkiye’de gerçekten üreticiye dayalı bir ekolojik tarıma ihtiyaç vardır. Bu tarım hem çevre hem de çiftçi dostu olmalıdır. Tarım Bakanlığı başta, ziraat Fakülteleri, veteriner fakülteleri, orman fakülteleri bunu desteklemeli, tarım politikası bu gelişimi hızlandıracak şekilde değiştirilmelidir.

 



Bu haber 1,235 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,162 µs