GDO’nun sattığı hastalıklar! | " /> GDO’nun sattığı hastalıklar! | "/>

En Sıcak Konular

GDO’nun sattığı hastalıklar!

20 Nisan 2010 13:53 tsi
GDO’nun sattığı hastalıklar! Uluslararası Biyolojik Bilimler Dergisi’nin Şubat 2010 sayısında yayınlanan sonuçlara göre, Monsanto’nun genetiği değiştirilmiş mısırlarından elde edilen yiyeceklerin nelere sebep olduğunu öğrenmek ister misiniz?

19 Nisan 2010'da www.iyibilgi.com sitesinde yayınlanan bir haber GDO'nun ürkütücü sonuçlarını ortaya koydu. Haberde, Rus biliminsanlarının gerçekleştirdiği 'bağımsız' çalışmalara göre, genetiği değiştirilmiş organizmaları tüketen memelilerin, üreme özelliklerini yitirdiklerinin kanıtlandığı bildirildi.

Evet, sonunda GDO'nun kısırlığa sebep olduğu bilimsel olarak kanıtlandı ama sonucu bu kadarla kalmıyor! GDO'lu gıdaları tüketen insanlarda ortaya çıkan hastalıklar saymakla bitmiyor. Bu konuda Kemal Özer'in yazdığı Deccal Tabakta kitabı, aslında GDO hakkındaki tüm gerçekleri ortaya çıkardı.

Özer, siyasi, dini ve vicdani açıdan GDO'nun ne olduğunu anlattığı kitabın 5.bölümünde GDO'nun sattığı hastalıkları çok anlaşılır bir dille özetlemiş. 

İşte GDO’nun sattığı hastalıklar!

Neredeyse dünyanın tamamına yakınının üyesi olduğu bir örgütün, özellikle de sağlık alanında faaliyet gösteriyorsa tarafsız olması ve insan sağlığını öncelemesi beklenir. Ancak bu örgüt, özellikle de BM’ye bağlı ise kuruluş amacına uygun olmayacağı için; böyle bir objektiflik varlık sebebine aykırıdır.
Bunu beklemek galiba örgüte yapabileceğimiz en büyük haksızlık olacaktır.

Dünya Sağlık Örgütü’nden, GDO konusunda olumsuz yargı beklemesek de ne düşündüğünü merak da etmiyor değiliz.

Örgüt bu konudaki görüşlerini resmi web sitesindeki GDO ile ilgili 20 soru ve 20 cevap başlıklı bölümünde şu şekilde vermiş: “GDO’lu gıdalar tüketici ve üreticiye belirli avantajlar sunmaktadır. GDO, ürünü daha az maliyetle daha fazla besin değeri ve dayanıklılıkla elde etmek demektir. GDO’lu tohum üreticileri, ‘tüketiciler tarafından onaylanan’ ve üreticilere yarar sağlayacak ürünlere yoğunlaşmışlardır. GDO’lu ürünün temel hedefi, ürünün dayanıklılığını sağlamaktır. Bitki hastalıklarına
direnç ve herbisitlere olan toleransın artması hedeftir. Genellikle tüketiciler doğal gıdaların daha güvenilir olduğunu düşünmekteler.

Yeni (endüstriyel) gıdalar, doğal metotlarla oluşturulduklarında, mevcut karakteristikler negatif veya pozitif yöne kayabilirler. Ulusal gıda otoriteleri, geleneksel gıdaların denetimini her durumda yapmamaktadır (sanki diğerlerini yapıyormuş gibi!). Çok büyük ‘kapsamlı etkileri olmamasına
karşın’ üç ana sorun söz konusudur. Bunlar: (a) alerjilere sebep olma, (b) bitki ve hayvanlardan insana gen transferi, (c) doğal bitkilere ve oradan insanlara gen kaçışı ve geçişleri.”

Görüleceği üzere Dünya Sağlık Örgütü, açık bir şekilde kurumsal anlamda GDO taraftarıdır. Bu son derece doğal bir durumdur. İnsanların ezici çoğunluğunun güvenilir bulmadığı BM’ye bağlı bir örgütün güvenilir olması mümkün olabilir mi? Üstelik hiçbir fikirleri alınmaması bir yana tüketicilerin
GDO’ya karşı yükselen isyanını yok sayarak “tüketiciler tarafından onaylanan” şeklinde alaycı ifadelere yer veren bir örgüte kim neden güvensin ki?

Bu örgütlerin yöneticileri, çoğu kez dünya politikalarında son derece etkin olan, HİBRİT ve GDO’lu tohum üreticilerinin etkileri ile belirlenmektedir. Bu örgütlerin politikalarının bu küresel güçlerin çıkarları doğrultusunda oluşturulduğu özellikle de domuz gribi senaryosunda bir kez daha görülmüştür.
GDO’cuların her biri, birer kimya devi olup insanî (beşeri) ilaçların yanı sıra, hayvanî ve bitkisel ilaç üreticisidirler.

GDO’lu ürünleri tüketen insanlar hızla kısırlaştırılsın ya da GDO ve HİBRİT ürünlerin neden olduğu (a) alerji, (b) kanser, (c) fizyolojik bozukluklar, (ç) bağımlılık, (d) gen ve DNAyapısı bozuklukları, (e) immün sistemi sorunları, (f) mikro organizmaların mutasyonuyla yeni hastalıkların ortaya çıkması
gibi hastalıklara yakalanarak bu dünyayı acele terk etsinler!

WWF (World Wildlife Fund) adlı kuruluşun Ekim 2004’te yaptığı araştırmada AB’li 13 Çevre Bakanı’nın kan örneklerinde 55 çeşit kimyasal madde tespit edilir. Bunlar içerisinde böcek öldürücü ilaç kalıntıları da vardır.

Rusya Bilim Akademisi görevlilerinden Dr. Irina Ermakova’nın 2005 yılında yaptığı fare deneyi GDO konusunda oldukça önemli bir sonucu ortaya çıkarır. Denek farelerden 1. grup doğal gıdalarla, 2. grup GDO’suz soyayla, 3.grup GDO’lu soyayla beslenir.

3 kez tekrarlanan fare deneyinin sonucunda denek farelerden 3 hafta içerisinde:
(a) Doğal gıdalarla belenenler farelerin yüzde 6,8’i ölür.
(b) Normal soya ile beslenen farelerin yüzde 9’u ölür.
(c) GDO’lu soya ile beslenen farelerin yüzde 55’i ölür!

Ayrıca GDO’lu soya ile beslenen fakat ölmeyen farelerin yüzde 36’ı olması gereken ağırlığın altındadır. 2008 yılında Viyana Üniversitesi’nin, Avusturya Tarım ve Sağlık Bakanlığı’nın katkılarıyla yaptığı bilimsel çalışmada ise GDO’lu gıdalarla beslenen farelerin, ilk neslinden başlayan fakat 3. ve 4. nesillerde büyük ölçüde artan şekilde üreme yeteneklerini kaybettikleri tespit edilir. 2009’a gelindiğinde bu etkilerin doğruluğu bir kez daha test edilir. Uluslararası Biyolojik Bilimler Dergisi’nin Şubat 2010 sayısında yayınlanan sonuçlara göre, Monsanto’nun genetiği değiştirilmiş mısırlarından elde edilen yiyeceklerin, memelilerde organ yetmezliğine neden olduğu bir kez daha tespit edilir. Dergide yer alan makalede; “Etkiler kendilerini genel olarak yiyeceklerin toksinsizleştirmesinin yapıldığı iki ana organ olan böbrek ve karaciğerin işlevlerinde gösteriyor. Buna ek olarak GDO’ların kalp, böbrek üstü bezleri, dalak ve kan hücrelerinin çalışmaları üzerinde de etkileri olduğu gözlendi. Genleriyle oynanmış ürünler hiçbir zaman insan ve hayvan beslenme düzeninin bir parçası olmamalı. Bu ürünlerin tüketiciler üzerinde uzun vadede ne gibi etkilerinin olacağını henüz net olarak bilemiyoruz”deniyor. Araştırmaya tepki gösteren dünyanın en büyük GDO’cusu Monsanto ise çalışmanın hatalı olduğunu iddia ederek güvenilir bulmadığını belirtiyor.

Sorunun bir başka boyutu ise sayısız bilinmezler arasında yer alan ve nasıl bir netice vereceği kestirilemeyen insan hayvan karması çalışmasıdır. Bazı batılı ülkelerde, hayvan hücrelerinin insana ilkah edilmesi suretiyle insan hayvan arası bir varlık yaratma çalışmaları yapılmaktadır. Bu çalışmalar, 1940’ta Rockefeller’in New York’taki laboratuvarlarında fareler üzerinde yapılan deneylerle başlamıştır. Mesela şu anda Çinliler domateslere ve yeşil biberlere çabuk büyüsün diye insan geni yerleştirmekteler. İnsan spermi üretebilmeleri için farelere genetik mühendislik uygulanmaya başlanmıştır.

İnsanların, zaman içinde kendi babalarının genetik hırdavatçılardan beş dolara alınan bir laboratuvar faresi olduğunu düşünmesi hissi bile ürkütücüdür. Charles Eric Maine’nin 1958’de kaleme aldığı Erkeksiz Dünya adlı romanı hatırlatan bu çalışmalar başta insan olmak üzere, canlı türlerini nasıl
bir felaketin beklediği sorusunun cevabını bulmaya itiyor. İnsanın, bu fesat girişimi yani haddi aşması fıtrata ihanettir. İnsan bu ihanetin ve ihanete sessizliğin bedelini elbette ödemek zorunda kalacaktır.

Hiçbir hastalık söz konusu olmasa bile, farelerin çocukları olmak insan onurunu zedeler. Bunun düşüncesi bile gayri insanî, gayri dinî ve gayri ahlakîdir. Olup biteni bir kez daha düşünmek ‘insan’ın en büyük bir vecibesidir.

Kaynak: Deccal Tabakta/ Kemal Özer

www.iyilikguzellik.com özel Nihal Doğan



Bu haber 2,699 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    9,007 µs