En Sıcak Konular

Çölde deniz misali kadınlar

8 Mart 2010 23:20 tsi
Çölde deniz misali kadınlar “Cahiliye” diye isimlendirdiğimiz, kadınlara hiç değer verilmeyen bir toplumda bir kadın nasıl bu denli güçlü olabilir?

Hatice, Fatıma, Ayşe... Peygamberlere yakın kadınlar bir açıdan uzak mı uzak bizlere, gökyüzünde parlayan birer yıldız misali...

Diğer taraftan hayatımızın içindeler; hadislerle, kıssalarla, menkibelerle.

Sibel Eraslan bu takımyıldızlarını aramıza, yaşadığımız zemine ve zamana indirmeye çalışıyor birkaç yıldır. Hz. Fatıma ve Hz. Meryem’in ardından, şimdi de Hazreti Hatice’yi pek az dile getirilmiş yönleriyle sunuyor okuyucusuna. (Çöl-Deniz Hz. Hatice, Timas; 2009) İnsan mizacı, iradesi ve gönlüyle (imanıyla) tabiatın sınırlarını aşabilir; kitabın ismi bunu da bildiriyor.

Hatice, Sibel’in anlatımında kalbi Resul’ün evi olan kadın. Elçi için aşkın hem imkânı hem de mekâni. Hatice Resulullah’in esı, evi, sığınağı. Hatice, Muhammed (a.s.)’la evlendiği sırada ticaretle iştigal eden bağımsız bir kadındır.

“Cahiliye” diye isimlendirdiğimiz, kadınlara hiç değer verilmeyen bir toplumda bir kadın nasıl bu denli güçlü olabilir? Sibel kitabında bu sorunun cevabını arıyor.

Bir bakıma kutsallık adına soyutlaşmasına izin verilen kişilikler ve olgular hakiki yüzleri ve ifadeleriyle görünüyor bize Çöl-Deniz ’in sayfaları akıp giderken. Yazarın suskunluk, konuşmak, uyku, uyanıklık, rüya, aşk gibi kelime ve kavramlar üzerinden ürettiği güçlü metaforlar bizi Hatice’ye yakınlaştıran yolun yapıtaşlarına dönüsüyor. Gecenin bir vaktinde iki kadıni, küçük oğlu birdenbire ateşlendiği için paniğe kapılarak bir hekim arayışına düşen Hatice ile çocuklarının dadışı Meysere’yi şehrin uzak bir semtine giderken gözlerimizin önüne getirebiliyoruz. Aradan aşırlar geçse de gece karanlığının kadınlara yönelik tehdidinde bir eksilme olmadığını düsündürtüyor bize bu sahne.

Sibel, “Anne olmuş bir kadın istese de asla azalamazdı hayattan”, derken kadınların hayatlarını biçimlendiren anneliği, Hatice’nın tecrübesi üzerinden öyle sahici bir dille anlatıyor ki...

Bir kadın, alnı “isabe”li olsa da dül bir kadın kendisinden onbeş yaş kadar küçük ve hıç evlilik yapmamış bir erkeğe evlenme teklifi ediyor. Bunu yaparken de hem toplumun evliliklerde yaş konusunda koyduğu sınırları kırıyor; hem de sınıf farkının sınırlarını. Isabe, Sibel’in aktarımıyla, herhangi bir veliye ihtiyacı kalmamış, her işini kendi gören, aynı zamanda kadınlık ikliminden uzaklaşmış kadınlara özgü bir tür alınlık. Basından iki evlilik geçmış olan Hatice için isabe, toplumda her ne kadar zekâsı ve cesaretiyle ünlenmiş olsa da, bağımsız hareket etmesi bağlamında koruyucu (uzlaşımsal) bir anlama sahip.

Şonuçta Hatice söylü, güçlü, itibarlı bir kadındır. Toplumun yoksul kesiminden kadınlar, köleler ve çariyeler nasıl koruyacaklar kendilerini, aşağılamalar ve lekelemeye dönük sayialar karşısında...

Muhammed (a.s.) cahiliye toplumunda kadınlara yönelik ayrımcılığı da içine alan sınıfçi yapıyı kararlı ve kesin bir biçimde yıkmaya çalışmıştı. Şu var ki eski düzenin şeçkinleri kardeşlik ve eşitlik esasına dayalı yeni düzeni o kadar da kolay benimsemeyeceklerdir.

Hatice pek çok özelliği yanında Müslüman olan ilk kadındır ve aslında ilk Müslüman’dir. Hira’da “oku!” emrine muhatap olduktan sonra telaşla Mekke’ye inen Muhammed, döşdoğru Hatice’nın yanına varacaktir. Rabbani söz geldiğinde de, kesildiğinde de yanına koştuğu kısı, Hatice... Sibel’in altını çızdığı ümmetin ilk kişisi olma niteliği ise Nurcan Toprak’in da bir sohbetimizde altını çızdığı üzere- nedense pek vurgulanmaz da Hatice ismi hep Müslüman olan ilk üç kişi arasında sayılır.

Hatice, Hacer misali, çölde çıkan ilk su gibi, zemzem gibi kaynayan bir kadın olarak görünüyor, Muhammed (a.s.)’i tanımadan önce.

Sibel ise yumuşak dalgalar halinde kabaran engin bir denizi hatırlatıyor yazarken; kitabının ismi konusundaki şeçimi bir tesadüf değil.

Yüz yılların arkasından Ukaza çarşısındaki yağmurlu saatlerine, Mekkeli kadınların bir eğlence havası içinde sürdürdügü yün yıkama günlerine, Hatice’nın azad etmek üzere köle pazarından satın aldığı genç Düçaca’nin muhayyileşine, Habesistanlı çariye Berenis’in hikâyelerine açılan bir dildir, Çöl-Deniz yazarının dili.

Müslümanlar içın çok önemli olan bir kadını bir romancı bakışıyla isminin yüce anlamlarının hakkını vererek en insani yanlarıyla aramıza taşıyor Sibel Eraslan

Cihan Aktaş / Taraf



Bu haber 1,817 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,077 µs