En Sıcak Konular

Erkeklerin kıymetini bilelim!

4 Mart 2010 14:47 tsi
Erkeklerin kıymetini bilelim! "Hiç şaşırmayın, yüz yıl sonra bu gün bildiğimiz anlamda erkek kalmayacak. Ve maalesef bu değişime hiç kimsenin engel olamayacak. Bu nedenle; ey günümüzün şanslı kadınları, elinizdeki erkeklerin kıymetini bilin..."

Erkekliğin son yüzyılı!

Dr. Murat Kınıkoğlu'nun yazısı...

Erkeklik; 3 milyon yıllık insanlık tarihinde şimdiye kadar hiç olmadığı kadar tehlike altında. Kıllı, sert bakışlı, her an kavga edecekmiş gibi duran, kaslı, sağlam yapılı, kavgaya hazır, ürkütücü erkek tipinin yerini kibar, masum, nazik, ince parmaklı, zarif, efemine erkekler almaya başladı. Eskiden erkek ve kadınların hem kıyafetlerinde, hem de toplum içindeki vazifelerinde büyük farklılıklar var iken şimdi her iki cins de aynı işi yapıyor, benzer şekilde giyiniyorlar. Resimlerini hatırlayacağınız, kuşaklarında silah takılı palabıyıklı o babayiğit Anadolu erkekleri nereye gittiler dersiniz? Adına ister kibarlık ister metroseksüellik deyin, ortada inkar edilemeyecek bir dönüşüm var; biz erkekler bizi erkek yapan temel özelliklerimizi kaybediyoruz ve maalesef “kaybetmeye de devam edeceğiz....” 

İngiliz The Sundey Times’a konuşan farklı kliniklerden doktorlar İngiltere’de “Göğüsleri büyüdüğü için göğüs küçültme ameliyatı yaptırmak isteyen erkek sayısında geçmişe göre büyük artış var.” diyorlar.. Ben de muayene ettiğim hastalar içinde “jinekomasti” adını verdiğimiz erkek meme büyümesine eskiye göre çok daha fazla rastlıyorum. İşin enteresan tarafı bir kısım erkekler bu durumu kanıksamış durumda, memelerinde ki büyümeyi normal bir değişiklik olarak kabul ediyorlar. Yakında erkeklere özel sütyenler piyasaya verilirse şaşmayın.

Bir diğer bilimsel gerçek şu; iktidarsızlık sorunu olan erkeklerin sayısı gittikçe artıyor. 40 yaşın üstündeki erkeklerinin yarısının sertleşme sorunu olduğunu duymuşsunuzdur..

Erkekliğin eskisi gibi olmadığının bir diğer göstergesi de “metroseksüel” erkekler. Tırnaklarını yaptıran, kıllarını aldıran, manikür, pedikür salonlarından ve solaryumdan çıkmayan erkeklerin sayısı her geçen gün daha da artıyor. Etrafınıza bir bakın kadın kuaföründe saç kestiren ne kadar çok erkek olduğunu görüp hayret edeceksiniz. Modern çağın erkekleri için kadın kuaföründe saç kestirmek artık “racona ters düşmüyor”. 

En önemli işaret de şu; erkeklerin kadınları hamile bırakma oranı gittikçe düşüyor. Bir diğer deyimle korunmadan yapılan cinsel ilişkiler sonucunda kadınların hamile kalma oranı gittikçe azalıyor. Bu nedenle de çocuk sahibi olamamak artık eskiye göre daha çok ailenin sorunu. Araştırmacılar, erkeklerdeki ortalama sperm sayısının eskiye göre azalmasının bu durumun sorumlusu olabileceğini söylüyorlar...

İngiliz doktorlara göre bu durumun nedeni fast-food restoranlar için yetiştirilen hayvanlara verilen hormonlu yemler. Zaten bu sorunu en yoğun yaşayan milletin İngilizler olduğu konusunda dünyada bir fikir birliği var. Bilim adamları, besi hayvanlarına ve sebzelere çabuk gelişmeleri için hormon verildiğini ve bu kimyasalların eti tüketenlerin vücuduna geçtiğini düşünüyorlar. 

 Amerikalı bilim adamları kimyasal maddeleri sorumlu tutuyorlar. Örneğin New York Rochester Üniversitesi’nden Shanna Swan ve arkadaşları, plastikleri daha esnek hale getirmek için kullanılan “ftalat” maddesinin erkeklerde östrojen reseptörlerini aktif hale getirerek kadınlaşmaya neden olduğunu düşünüyor. 

 Bir diğer suçlanan etken; ilaçlar...      

Türkiye’de çok yaygın kullanılan tansiyon ilaçlarından birisinin en önemli yan etkisinin “memeyi büyütmesi” olduğunu biliyor musunuz?. (Buna rağmen pek çok erkek hastaya bu ilacın verilmesi nedeniyle tansiyonu düşük ama büyük memeli erkeklerimizin sayısı artıyor.) 

Bir diğer etken bizi kadınlardan ayıran en önemli fark olan kaslarımıza artık eskisi kadar ihtiyaç duymamamız. Artık bir erkek olarak savaşmak, avlanmak veya yük taşımak için kuvvetli kaslara ihtiyacımız yok. Bu nedenle de güçlü kuvvetli olmak Eminönü’ndeki hamallar dışında kimsenin işine yaramıyor. Modern çağın insanı kavgadan da kaçınıyor. Kasların gelişmemesi somatotropik hormonu ve bağlı olarak bizi erkek yapan testesteron hormonunu düşürüyor. 

 Modern hayatın stresli yaşam tarzı erkeklerin sekse olan ilgilerini azaltıyor. Ekonomik sorunlar ve çeşitli dertleriyle kafası meşgul olan erkeğin aklına seks eskisi kadar çok gelmiyor. İstatistikler işten yorgun argın eve gelen erkeklerin yemekten sonra güzel bir uyku çekmeyi seks yapmaya tercih ettiğini gösteriyor...

Testesteron seviyesi düşük olan erkekler 40 yaşına geldiklerinde ölüm riski testesteronu normal olanlara göre daha yüksek. Araştırma Washington üniversitesi tarafından 40 yaşın üzerinde ki 850 amerikalı üzerinde yapılmış. Testesteron seviyesi düşük olanlar da normal olanlara göre ölüm oranı %85 daha yüksek bulunmuş.

İngiliz çevre ajansının yaptığı açıklamaya göre ingilterede bulunan nehirlerdeki balıkların üçte biri kirlilik nedeniyle cinsiyet değiştirmiş durumda. Balıkların %33 ü suya karışan östrojen hormonu etkisi yapan kimyasallar nedeniyle dişileşiyorlar. Endüstriyel bölgelerde bu oran %80 e çıkıyor. Exter Üniversitesinden Prof. Tyler, kadınların idrarıyla kanalizasyona karışan doğum kontrol hapları ve diğer ilaçların suda östrojen yoğunluğu yarattığını söylüyor. Günlük hayatımızda kullandığımız bazı kimyasallarda aynı etkiyi gösteriyor. Plastikler, yiyecekler, jelatinler, şampuanlar, deterjanlar, zirai ilaçlar, boyalar. Bunlar erkek seks organının küçülmesine ve seks güdüsünün azalmasına yol açıyorlar.

Bu günkü hızlı değişim devam ettiği takdirde önümüzdeki yüz yıl içinde günümüz erkeğinden çok farklı, kadın gibi özenli giyinen, bakımlı, elleri manikürlü, kibar, kuaförden çıkmayan kılsız, tüysüz, dölleme kabiliyeti çok azalmış erkeklere dönüşeceğimizi söylemiştim. İlerde, torunlarımızın torunları albümdeki resimlerimize bakıp, “vay be ne erkek dedem varmış” diyecekler...

Salı günü bahsettiğim gıdalarımızda ki hormonlar, yiyeceklerimizi ve çevreyi etkileyen kimyasal katkı maddeleri ve kullandığımız ilaçlar bu değişimde çok önemli ama bana göre erkeklerde ki kaçınılmaz değişimin esas nedeni, modern yaşam tarzının bir sonucu olarak, erkeklerdeki en temel duygulardan biri olan “kızgınlığın” bastırılmasıdır.

İlkel insan Homo Sapiens’den bize genlerimiz vasıtası ile gelen ve pek çok davranışımızın temelini oluşturan üç temel duygu vardır. “Negatif duygular” adını verdiğimiz bu üç duygu;
1.      Tehlike hissi esnasında ortaya çıkan “Korku duygusu”
2.      Bir kayıp sonrasında oluşan “Üzüntü duygusu” ve
3.      Haklarımıza tecavüz ile ortaya çıkan “Kızgınlık duygusu” dur.

Kendinizi milyon yıl önce bir ormanda veya dağda ki bir mağarada yaşayan bir insan olarak düşünürseniz bu duyguların yaşamın devamında ki önemini anlarsınız. Erkekler avlanmaya gidip düşmanlara karşı güvenliği sağlarken kadınlar çocuklara bakıyorlar. İlkel bazı silahların dışında tamamen savunmasızlar. Tek güvendikleri şey yukarda saydığım “negatif duyguları”. “Korku ve üzüntü” duyguları sayesinde tehlikeden uzak durmaya çalışıp saklanıyorlar. “Kızgınlık duygusu” ise onlara yaşamın devamı için son derece önemli olan vahşi hayvanlara veya rakip topluluklara saldırma dürtüsünü veriyor. Evrim, bu üç duygunun ilk ikisini kadında yoğunlaştırmıştır. Üçüncü duygu “kızgınlık” ise daha çok erkek yoğun bir duygudur. Kadın; korkar, uyarır, saklanır, üzülür; erkek ise daha çok kızar, savunur, saldırır ve öldürür. 

 Neticede,  insanoğlu 3 milyon yıldır böyle mutlu mesut yaşarken son birkaç bin yılda işler değişti. Artık birbirinden uzak küçük yerleşim birimlerinde rakiplerimizle didişerek değil, milyonluk dev şehirlerde iç içe yaşıyoruz. Bu nedenle modern toplumun yasa koyucuları,  atalarımızdan bize intikal eden en önemli duygu olan “Kızgınlık duygusunu” artık istemiyor. Genleriyle kendisine intikal eden bu duyguyu kontrol edemeyen, baskı altına alamayan erkekler ayıplanıyor. Trafikte ilerlerken “güdüleriyle hareket eden bir erkek” direksiyonu aniden önümüze kırdığında veya kuyrukta sıra beklerken önümüze geçtiğinde içimizde beliren “kızgınlık duygusunu” frenleyip, bir “erkek gibi” değil “medeni bir insan gibi” reaksiyon vermeye, daha doğrusu reaksiyon vermemeye çalışıyoruz. Çünkü toplum, yeni yaşam şekli gereği bu şekilde davrananları tercih ediyor, diğerlerini dışlıyor. Bizde aferin almak, toplumda kabul görmek ve makbul insan olmak için güdülerimize uymak yerine onları bastırmayı ve değişmeyi tercih ediyoruz. Sonuçta medeni insan öyle bir hale geliyor ki karısını aşığı ile yakalayınca kızmıyor, “avukatım sizi arar” diyerek kapıyı arkasından çekip çıkıyor...

Futbol maçlarında ki tüm bu olayların boşuna mı çıktığını sanıyorsunuz? Maçlarda karşı tribünlerdeki rakip taraftarlara büyük bir nefretle küfür eden, tehdit eden, saldırmak için aradaki tel örgülere hamle yapan erkekler esasında içlerindeki en doğal duygu olan “kızgınlık” duygusunu, en zararsız haliyle sergilemeye çalışan erkeklerdir. Bu yolla farkında olmadan erkeklik için ihtiyaçları olan “testosteron” hormonlarını da yükseltiyorlar. Ama gördüğünüz gibi yasalar buna bile izin vermiyor. Erkeklerinde illa kadınlar gibi oturup çekirdek çitleyerek maç seyretmesini istiyor. 

 Erkeklerdeki bu değişimin önümüzdeki yıllarda çok daha hızlanmasını bekliyorum. Sebebi de büyük kozmetik şirketlerinin artık erkekleri de tüketici kabul etmeleri. Bizlerin, klasik erkeklikten ne kadar fazla uzaklaşırsak o kadar daha çok güzellik ve makyaj malzemesi kullanacağımızı biliyorlar. Kuaförler, makyaj, cilt bakım ve güzellik malzemesi üreticileri bu değişimin biran önce tamamlanması için ellerinden geleni yapıyorlar. Geçen hafta ünlü bir futbolcumuzun kadın parfümü kullanması herkesi hayrete düşürdü. Alışmaya başlasak iyi olur yirmi yıla kalmaz hepsi epilasyon yaptırarak sahaya çıkacaklar. Üstelik adı geçen futbolcuda olduğu gibi muhafazakârlar da bu değişimden kendilerini kurtaramayacaklar. 

Hiç şaşırmayın, yüz yıl sonra bu gün bildiğimiz anlamda erkek kalmayacak. Ve maalesef bu değişime hiç kimsenin engel olamayacak. Bu nedenle; ey günümüzün şansı kadınları, elinizdeki erkeklerin kıymetini bilin...

drmurat.net



Bu haber 2,326 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,118 µs