Doğadan gelen doğal defterler

23 Aralık 2009 12:55 tsi
"Defterlerimizin sırrı içeriğinin doğayla dost olmasında saklı. Malzeme olarak yalnızca kağıt, iplik ve doğal reçine kullanıyoruz ve bunları mümkün olduğunca yerel kaynaklardan temin etmeye özen gösteriyoruz."

"Bizim hayatımızdaki köşe taşlarında hep özel defterler oldu, yolculuklara yarenlik ettiler, önemli anların kayıtlarını tuttular, sırlarımızı kimseye vermediler, tutkuyla sevdik hepsini.... Bu yüzden önemsiyoruz defterleri..."

Bu sözler Sinek Sekiz Yayınevi'nin kurucularına ait... Yayınevinin listesindeki kitaplar, insanın doğayla kurduğu ilişkinin yıkıcı bir süreci değil sürdürülebilir bir hayatı oluşturabileceğinin altını çizen eserlerden oluşuyor.

Sinek Sekiz'in ürünleri sadece kitaplar değil. Yayınevi üyeleri el yapımı defterler de üretiyor.

Bunun nedenini ise şöyle anlatıyorları: "Yazı ve çizgiyle uğraşıp, basılı malzeme üretmenin bilgisine mazhar olmuş olsak da, endüstriyel süreçlerinin birçok üründe olduğu gibi defter ya da kitap yapmanın zanaatine dair incelikleri de içermediğini ve hatta onları yokettiğini görüyoruz.  Bu yüzden inandığımız kitapları var etmenin yanında, üzerinde usta parmakların hareketlerinin sezilebileceği defterler de yapıyoruz penceresinden içeri mandalina dalları giren atölyemizde.

Defterlerimizin sırrı içeriğinin doğayla dost olmasında saklı. Malzeme olarak yalnızca kağıt, iplik ve doğal reçine kullanıyoruz ve bunları mümkün olduğunca yerel kaynaklardan temin etmeye özen gösteriyoruz.

Burada  malzemeler arasında da, besinlerde olduğu gibi üretim süreciyle bağlantılı farklar olduğunu söylemekte fayda var.  Defterlerimizin sayfaları, geri dönüştürülmüş kaynaklardan gelen, kimyasallarla ağartılmamış, asit içermeyen kağıtlardan oluşuyor. Bu kağıtlarla alışılmış beyaz renktekilerin ya da parlak kuşelerin arasında “tam un” ile “beyaz un” arasındakine benzer bir fark var: Kimyasal işlemlerle beyazlamış, dokusunu yitirip neredeyse plastikleşmiş kağıtlar bu süreçte yazma-çizme hissi yaratan özelliklerini de yitiriyorlar aynı buğdayın beyazlatılıp ve liflerinden ayrıştırılarak besleme özelliğinin çoğunu kaybetmesi gibi. Özellikle dokunduğunuzda plastik hissi veren kuşelerde bu durumun kolaylıkla farkına varabilirsiniz.

Gelelim her bir defter için ortalama 2 gün süren üretim süreçlerine… İşe önce yapacağımız defterin boyutuna göre kağıtları kesip ölçülendirmekle başlıyoruz. Sonra bu güzelim kağıtlar, elde teker teker katlanıp deliniyor ve iğneye geçirilmiş pamuk ipliklerle dikilmeye hazır hale geliyor. Her bir sayfayı binlerce yıllık geçmişe sahip dikiş tekniklerini kullanarak birbirine tutturuyoruz. Bu yöntemi, estetik özelliği yanında kimyasal yapıştırıcı gerektirmemesi yüzünden de tercih ediyoruz.Gerek duyulduğunda kullandıklarımız ise ya doğada çözünen su bazlı yapıştırıcılar ya da kiraz ve kayısı ağaçlarının reçinelerinden ürettiğimiz karışımlar oluyor. Kapaklarda kullandığımız dekoratif kağıtlara çok titizlik gösteriyoruz. Çoğunlukla elde üretilmiş, desenleri ahşap kalıplarla tek tek basılmış pamuk oranı yüksek kağıtları tercih ediyoruz."

Yayınevi'nin kurucularından İrem Çağıl'ın "peki ama neden kimyasal yapıştırıcı kullanmıyorsunuz?" diye sorduğumuzda verdiği cevap çok net:

"Kimyasal yapıştırıcılar pek iyi şeyler değil aslında tahmin edersiniz. Bir kere defterlerin cildini yaparken o kimyasal kokuyu solumak hoşuma gitmiyor, elimin değmesini istemediğim birşeyin başkalarının da kullanacağı, hep yanında taşıyacağı  bir nesnede olmasını tercih etmiyorum. Ayrıca yapım süreci de doğaya oldukça zararlı. O yüzden zaten dikişli, katlamalı defterler yapıyoruz. Ve yapıştırıcı gerektiren modellerde, asit içermeyen suda çözünebilen "daha az zararlı" yapıştırıcıları ya da doğal reçine karışımlarını kullanıyoruz."

ntvmsnbc

Bu haber 1,221 defa okundu.