En Sıcak Konular

'Böcekleri öldüren insanları da öldürür!'

10 Aralık 2009 17:53 tsi
'Böcekleri öldüren insanları da öldürür!' Sizce bir Amerikan şirketinin karı mı önemli, yoksa halkın sağlığı mı?' Prof. Dr. Kenan Demirkol GDO'lar konusunda özel açıklamalar yapıyor...

Genetik Yapısı Değiştirilmiş organizmalarla ilgili sorularımızı cevaplayan Prof. Dr. Kenan Demirkol, 'GDO'lu tohumlara ya da ürünlere karşı çıktığınız için Amerikancılar tarafından 'Komünist'likle veya 'Ergenekoncu'lukla damgalanmaktan korkmuyor musunuz? sorumuza 'Birilerinin beni şöyle veya böyle damgalamasından korkmuyorum. Sizce bir Amerikan şirketinin karı mı önemli, yoksa halkın sağlığı mı?' sorusunu soruyor ve şu karşılığı veriyor: 'Benim için halkın sağlığı önemli' İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Kenan Demirkol ile söyleşimiz şöyle sürdü:

Sayın Hocam, GDO'nun açılımının "Bir canlının gen diziliminin değiştirilmesi ya da ona kendi doğasında bulunmayan bambaşka bir karakter kazandırılması yoluyla elde edilen canlı organizmalar, yani 'Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar' olarak biliyoruz. Sizce bu tarif doğru mu?

GDO'ların Avrupa Birliği Gıda Güvenliği Yasası'nda çok basit bir tanımı var. Doğal ortamda asla olamayacak, sadece laboratuar ortamında meydana gelecek emitasyonlara genleri değiştirilmiş organizma denir. Bu işi de Genetik mühendisleri yapıyorlar.

Organizmaların gen yapısı değiştirilince üretimin arttığı, ekonomik fayda sağladığı öne sürülüyor. Bu doğru mu? Siz bir hekim olarak bu GDO'lara niçin karşısınız?

Asla doğru değil, Örneğin 2008 yılında İstanbul Forum toplantısında Marc Klickner isimli Dünya Bankası mensubu "Dünyada 1,5 milyar insan açlıkla karşı karşıya bulunuyor. Bu tehlikeyi, yani açlığı gidermek için bu tohumlara gerek var" diyordu. Bugün artık bu yalan o kadar deşifre edildi ki; üretici firmalar bile "Ürünü arttırmak için, herhangi bir şey yapmadık diye itiraf ediyorlar. O halde niçin yapıldı bu? İki ana grup genetik yapısı değiştirilmiş bitkiler var: Bir tanesi: böcek ilacı üretmeye yönelik genetik yapı değişimi. İkincisi de tarım ilaçlarına dirençli bitki oluşmasına yönelik bir genetik değişimi. O kadar ilginç ki: dünyanın en büyük tarım ilacı üreticilerinin tarım ilacı üreten ve tarım ilaçlarına direnç kazanan tohum üretmesi; bu şirketlerin aslında yine tarım ilacı üzerinden ve tohum üzerinden birlikte para kazanmak istediğidir. Yani bir böceği öldüren ilaç bulunan bir mısırı yiyerek, insan olarak ne kazanmış oluyorsunuz? Sadece zehirleniyorsunuz.

Böcekleri öldüren insanları da öldürür
Yani böcekleri öldüren GDO'lu mısır tohumundan oluşan mısır, insanları da öldürür mü?

Evet, böcekleri öldüren genler, insanları da öldürebilir, kanser yapabilir, alerji yaptığı zaten tespit edildi. Hayvan deneylerinde organ yetersizliği yaptığı ortaya çıktı. Bu bilimsel olarak kanıtlandı. Tarım Bakanlığı Koruma Kontrol Genel Müdürü TV'de konuşurken "Bilgi kirliliği var" dedi. Esas bilgi kirliliğini bakanlık yapıyor. Çünkü defalarca yapılan bilimsel  araştırmalarda bunun süte geçtiği, kana geçtiği, organlara geçtiği, organ yetersizliği yaptığı, hayvan deneyleriyle bunlar kanıtlanmıştır.Bakanlık veya bu tohumların üretilmesine taraftar olan sözde bilim adamları diyor ki, "İnsanlarda hangi yan etkiyi gördünüz?" Peki insanlar ölsün, sonra mı aklınız başınıza gelsin? Margarin 100 yıldır insanlara yediriliyor, binlerce insan margarin yüzünden kalp hastalığından öldü. O halde margarinleri taze tutan maddeyi niye yasakladınız?

Bazı hekimlerde tere yağının kalp hastası yaptığını söylüyor. Buna ne diyorsunuz?

Şimdi bugünkü üretim modeliyle hayvana suni yem verirseniz, o hayvanın verdiği sütten elde edeceğiniz tere yağının, margarinden farkı olmaz. Ama sizin dedenizin yediği tere yağı ilaçtı. Merada otlayarak beslenen hayvanın iç yağı da ilaç gibidir. Ama biz hayvanı ahıra bağlar, bize dayatılan fenni yemler ile beslersek, iç yağının asit yapısı değişir ve insanı hasta yapar. İnek bize diyor ki: "Sen beni ahıra tıkarsan ben de senin çanına ot tıkarım." Mesela inekler zehirli ot olan sütlügeni yemezler

Emperyalizmin oyunu
GDO'lara karşı olmanızın öteki sebebi, emperyalizmin bir oyunu oluşu mu?

Evet, bu kesinlikle bir gıda egemenliği. Siz tohumunuzu her sene yeniden dışarıdan almak zorunda kalırsanız, bu emperyalizm değil midir? Çünkü bir bitkinin tohumunun genetik yapısı değiştirilirken ortaya çıkan bitkinin tohum vermemesi de planlanıyor. Siz sürekli bu genetik yapısı değiştirilen tohumları ekerseniz, sizin tabii olan tohumlarınızın da tozlanma yoluyla genetik yapısı bozulabilir. Sizin bio çeşitliliğiniz de zora girebilir. Çünkü GDO'lar tabiata zarar veriyorlar, insanları ve hayvanları öldürüyorlar. Çevreyi katlediyorlar. Yer altı sularımız ve toprağımız zehirleniyor.

Yasa çıkmadan, ithalata izin verdiler

GDO'ların girişi ne zaman serbest oldu?

Bundan 6 yıl önce bu iktidar "Bio Güvenliği Yasası" çıkartacaktı. Bu girişimden sonra  baktı ki bu çıkacak yasa birtakım emperyal şirketlerin zararına oluyor. Bunu hemen sümen altı etti. Dünyada hiçbir ülke yok ki; Bio GüvenlikYasası çıkmadan bu tür besinlerin ithaline izin versin. Hala Bio Güvenlik Yasası yok, ama genetiği değiştirilmiş gen ve gıda maddelerinin ithaline izin veren yönetmelik 26 Ekim 2009'da çıktı.

İktidarların ya da hükümetlerin asli görevi nedir?

Halkın sağlığını bu tür zararlara karşı korumaktır. Korumaya yönelik herhangi bir yasa çıkarmadan önce zaten ülkemize yasal boşluk dolayısıyla elini kolunu sallaya sallaya giren bu maddelerin yasal yolla girişinin yolunu açmış oldular.

Ama nasıl olur hocam, Saadet Partisi GİK Üyesi sayın Ertan Yülek'in gazetemizde yayınlanan açıklamasının ardından Bakanlık yazılı bir açıklama gönderdi gazetemize. 26 Ekimde çıkan yönetmelikle, bu tür GDO'lu ürünlerin ülkemize girişinin yasaklandığı belirtiliyor. Siz ne diyorsunuz?

Sayın Yülek haklı, Bakanlık yetkilileri doğrusunu söylemiyorlar. Bundan on yıl önce, bir genelge ile bu tür tohumların (Genetik Yapısı Değiştirilmiş Tohumların) Türkiye'ye girmesi yasaklandı. Bu yönetmelik (26 Ekimde çıkan) buna yönelik hiçbir yasak içermiyor. Tohumları dışarıda bıraktığını sadece tohumları kapsamadığını belirtiyor. Şimdi 10 yıl önce bir genelge ile yasaklanmış bir olayı, "Şimdi yasaklıyoruz" diye insanlara yutturmaya çalışıyorlar. Ama burada önemli olan başka bir şey var. Yani şimdiye kadar yasak olan tohumlar yasaktı. Yine yasak.

Yeni yönetmelik GDO'lu ürünlere yasak mı getiriyor, ithalatın yolunu mu açıyor?

Eskiden yurt dışından ithal ettiğiniz soya veya mısırın genetiği değiştirilmiş mi, değiştirilmemiş mi diye bizim gümrüklerde soran olmuyordu. Şimdi bu yönetmelik ile dışarıdan gelen mısır veya soya ile sizin herhangi bir bisküvi veya çikolata fabrikanız bir ürün üretirse, o üründe de binde 9'dan fazla GDO'lu ürün varsa o ürünün üzerine etiket yapıştırılacak. Ve yetkililer, ısrarla bunun Avrupa Birliği ile uyum içinde olduğunu söylüyorlar. Bu da asla doğru değil. Çünkü Avrupa Birliği'nde eğer bir şirket Genetik Yapısı Değiştirilmiş Soya veya Mısır'dan bir ürün elde etmişse, içindeki miktar on binde 1, hatta yüz binde 1 dahi olsa etikete yazmak zorundadır. Yani Avrupa'da miktarın az oluşu bir avantaj sağlamıyor. Ama Türkiye'de öyle binde 9 değil, binde 8 ise üretici etikete "Bu ürün GDO'ludur" diye yazmak zorunda kalmayacak. Yani yasak getirilmedi, GDO'lu ürün ithalinin yolu açıldı. Bu yönetmelik yasa olarak Meclise getirilmeyerek demokrasi by-pas edildi.  Ne yediğinizi ve içtiğinizi bilme hakkınız elinizden alındı. Mısır, Soya, Pamuk ve Kanola bir ABD şirketinin elinde. Bu şirket dünyadaki bu konudaki ticaretin yüzde 90'ını elinde bulunduruyor. Bu Amerikan şirketi de Amerikan devleti ile kol koladır. Dünyada tek bir şirketin karı için biz burada günlerdir uğraşıyoruz. Şimdi benim halkımın sağlığı mı önemli, yoksa o bir ABD şirketinin karı mı önemli? Tabii ki halkımızın sağlığı önemli.

İşte burada bazı basın yayın kuruluşları da "Efendim biz objektif kalmak zorundayız" diyorlar. Ben de diyorum ki sizin burada objektif kalmak istediğiniz unsur, bir tek ülkenin ve bir tek şirketin emperyal çıkarlarıyla insan sağlığı arasındaki bir objektifliktir. Böyle bir objektifliği ben kabul etmiyorum.

GDO'lu gıda maddeleri hangileri?

Şu anda bakkallarda ve marketlerde satılan hazır çorbaların içinde mısır veya soya varsa, o ürünlerin GDO'lu olma ihtimali çok yüksek. Gofret veya çikolata gibi paketlenmiş hazır bir gıdayı alıyorsanız, GDO'lu ürün alma riskiniz çok yüksek. Çikolatada soya lesitini var.

Sağlıklı tarım bir çift öküz ile yapılır
Sağlığımızı korumak için sizce nasıl bir tarım politikası izlemeliyiz?

İnsan sağlığı açısından en verimli tarım küçük çiftçi. Kimyasal madde kullanmayan küçük çiftçi. Yani bir çift öküz ile sürülebilen arazide yapılan tarım sağlıklı tarımdır. Çiftçilik bir çift öküz ile yapılan işin adıdır. Traktörle tarıma geçince belki Türkiye'de üretilen Ispanak miktarını arttırdık. Ama Ispanağın vitaminini öldürdük. Yani bizim ihtiyacımız olan küçük çiftçiliktir. Endüstriyel tarım değildir. Ama bunun için de toprak reformu yapılması lazım. Bunun için küçük çiftçiye devletin destek olmasına ihtiyaç var.

İlaca verilen paranın yarısına çiftçimize verelim
Çiftçiye destek verilse hastalıklar önlenir mi?

Bir araştırma  yaparak Türkiye'nin beslenme hatası sonucu hastalanan insanların tedavisi için harcanan para miktarını hesapladım. Bir yılda sadece beslenme hatasından meydana gelen kronik hastaları tedavi etmek için 15 milyar dolar masraf ediyoruz. 15 milyar dolar dile kolay. Çiftçiye bir yılda verilen destek 3 Milyar dolar. Türkiye'de sağlık maliyetinin yüzde 55'ini ilaç oluşturuyor. Hekim ücretleri asgari ücret düzeyindedir. Yani biz çok basit bir mantıkla yabancı ilaç şirketlerine bu kadar para kaptıracağımıza, çiftçimizi destekleyelim, sağlıklı, mutlu bir toplum oluşturalım. İlaca verilen paranın yarısı yeter buna. İşte bu insanı düşünmektir. İnsanı düşünen bir iktidar bunu yapar.

GDO'lar ürün artışı sağlamıyor
GDO'ları savunan bilim adamları ve yetkililer, ürünü arttırdığını söylüyorlar. Bu doğru mu?

GDO'ların ürünü arttırdığına dair pozitif hiçbir rapor yok. Bazı yörelerde yüzde 8, yüzde 10 gibi daha çok verim elde edilmişse de bunun özel sulama yapıldığından kaynaklandığı tespit edilmiş. Yani tohumdan dolayı bir artış söz  konusu değil. Ayrıca biraz önce size bahsettiğim iki nedenle tohum üretilir. Ya böcek ilacı için tohum üretilir. Ya da tarım ilaçlarına dirençli olsun diye üretilir. Tarım ilacından da kasıt, yabani ot ilaçları vardır. Halkımızın ayrık otu dediği otları öldürür. Bu yabani otları öldürürken bu ilaç, sizin mahsulünüze zarar vermesin diye. O ilgili ilaca karşı dirençli bir tohum üretilir. Şimdi bu tohumlar Arjantin'de kullanıldığından, tohumlar normal tozlanmayla çevreye yayıldığından, öyle ayrık otları, öyle yabani otlar oldu ki, binlerce hektar araziyi yabani otlar kapladı. Yani Arjantin bu tohumları kullandığı için çok ciddi oranda tarım arazisi kaybetti. Hani bu tohumlar ürünü arttırıyordu? Arazinizi kaybediyorsunuz, verimli topraklarınız verimsiz hale geliyor. Yer altı sularınız zehirleniyor. Türk Milletine bu tohumların hiçbir avantajı yok. Sadece bir Amerikan şirketine avantajı var.

Emperyal politikalara karşı çıkanlara, ya 'Komünist' veya 'Ergenekoncu' damgası vuruluyor. Siz Amerikancılar tarafından böyle damgalanmaktan korkmuyor musunuz?

Onlar istediği damgayı vursunlar. Bize damga ile hiçbir şey olmaz. Benim bir aydın namusuyla yurttaşımı uyarmak görevim. Ben hekimsem, koruyucu hekimlik diye bir kavram varsa, insanların hasta olmasını engellemek hekimliğin asıl görevidir. Ben de insanlarımın hasta olmasını engellemek için bu çalışmaları yapıyorum.

İnsana, çevreye, canlılara ve bitkilere bu kadar zararlı bir olayı önlemek aynı zamanda Sağlık Bakanlığı'nın sorumlulak alanına girmiyor mu?

Vallahi Sağlık bakanlığı bugüne kadar her hangi bir yorumda bulunmadı bu konuda. Ama biz Genetiği Değiştirilmiş Organizmalara Hayır Platformu olarak Ankara'da toplandık. Ben de o platformun basın toplantısına Türk Tabipler Birliği  temsilcisi olarak gittim. Yani Türk Tabipler Birliği de Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmaların ülkemizde bu şekilde pazarlanmasına kesinlikle karşı. Tek kaygısı var: İnsanlarımızın sağlığı. Bizim herhangi bir ticari kuruluşla bağlantımız olamaz. Biz kimseye bir şey satmaya çalışmıyoruz. Şunu yiyin, bunu yemeyin demiyoruz.

Milli Gazete



Bu haber 5,320 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,797 µs