koruma kalkanı! | " /> koruma kalkanı! | "/>

En Sıcak Konular

Hastalıklara ve GDO'lara karşı koruma kalkanı!

11 Kasım 2009 12:47 tsi
Hastalıklara ve GDO'lara karşı koruma kalkanı! GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizma)’lara karşı size kalkan olacak, yapay gıda katkı maddelerinden uzak bir beslenme şekli ile yaşamayı ve alışverişlerinizde hangi gıdaları alıp hangilerini almamanız gerektiğini öğrenmek istemez misiniz?

26 Ekim 2009 tarihinde yürürlüğe giren GDO Yönetmeliği beraberinde büyük tartışmaları getirdi. Artık hepimiz biliyoruz ki GDO’lar insan ve çevre sağlığı açısından büyük tehdit oluşturuyor. Peki, biz GDO’lu gıdalardan nasıl korunacağız?

Hem hastalıklardan kurtulmak hem de hastalıklara karşı korunmak aynı zamanda ince, düzgün, sağlıklı ve dinç bir vücuda sahip olmak ister misiniz? Bitmedi!

GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizma)’lara karşı size kalkan olacak, yapay gıda katkı maddelerinden uzak bir beslenme şekli ile yaşamayı ve alışverişlerinizde hangi gıdaları alıp hangilerini almamanız gerektiğini öğrenmek istemez misiniz?

Prof. Dr. Ahmet Aydın bilimsel araştırmalardan yola çıkarak yıllardır yaptığı incelemeler sonucunda “doğru beslenmenin başucu kitabı”nı yazdı. Hem de GDO Yönetmeliğinin onaylanacağından habersiz olarak!

Evet, GDO Yönetmeliğinden habersiz olarak diyorum çünkü GDO haberlerinin gündemi sardığı ve şimdi biz sağlıklı olarak ne yiyeceğiz diye düşünürken  “Taş Devri Diyeti” karşıma çıktı. Kitabı okuyunca, Türk halkı yapay gıdaların hücumuna uğramışken bu kitap Yaradan’ın bir lütfü diye düşündüm. Evet, neden ve sonuçları ile şekerden, una, yağdan, yoğurda, etten, süte ve suya kadar neyi nasıl tüketmemiz gerektiğini, yani beslenmenin temel ilkelerini öğreten “Taş Devri Diyeti” bugüne kadar duyduğunuz diyetlerden çok faklı! 7’den 70’e herkesin uygulayabileceği ve 1 kibrit kutusu beyaz peynir + bir dilim ekmekle başlayan listelerle kalıplaşmış diyetlerle alakası olmayan bir diyet bu.  

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Beslenmesi ve Metabolizması Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Aydın “Taş Devri Diyeti” hakkında sorularımızı cevapladı.

Doğru beslenmenin başucu kitabı, genç yaşlı herkes bu diyeti uygulayabilir diyorsunuz. Peki, ama nasıl?

“Taş Devri Diyeti” insanların hastalıktan korunmasını, daha iddialı söylersek kurtulmasını sağlayacak bir diyet şekli. Anlatmak istediğimiz şey mekanizma. Mekanizmalar üzerinden giderek doğru beslenme ilkelerini açıklıyoruz. Yoksa "bu buna iyi gelir" vs. (bazılarının söylediği gibi) demiyoruz.

Biz diyoruz ki, "bu iyi gelir, çünkü şu sebeplerden dolayı…".  Bu bağlamda ilk aklıma gelen örnek, spor ve beslenme üzerine. Şu an sporcu beslenmelerinde uygulanan aslından doğru beslenmenin yüzde yüz tersi. Bu konuda yeni bir yazı hazırlıyorum. Orada da taş devri diyetinin yapılması gerektiğini örnekleriyle anlatıyoruz. Ama bunu anlatırken bir yığın şeye müracaat etmek zorundasınız. Yüzde seksen, yüzde yüz ters gelen düşünceler var ama görüyoruz ki doğrusu böyle. Eski insanların hiç biri şeker yemiyordu fakat gerekiyorsa günde 40 -50 km yürüyorlardı. Günümüzde hala böyle yürüyen insanlar var, örneğin Afrika'da. Onların yediklerinde unlu-şekerli gıda yok. Tamamen yağ ve et üzerine kurulu bir beslenme alışkanlıkları var. Ve ötekilerden daha az antrenmanlılar belki de. Beslenme tarzı gücünüzü kuvvetinizi kullanmanızı çok ciddi bir şekilde etkiliyor.

Taş devri diyeti GDO'lu gıdalara karşı bir koruma kalkanı olabilir mi?

"GDO'lu gıdaları farkında olmadan yeseniz bile, bu diyet sizi koruyacak" Bunu mu kast ediyorsunuz?

Evet

Doğal bir gıdayı aldığınız zaman, tabii ki bu GDO’lara karşı koruyucu bir kalkan olacak. Bizim iddiamız bunun bütün hastalıklara karşı koruyucu kalkan olacağıdır. Tedaviyi de bununla sağlıyoruz ama esas itibariyle koruyuculuk ön planda.

Yeni çıkan GDO yönetmeliği sizce neyi ifade ediyor?

Bir kere 2 yaşın altında kullanılmasın dendiğinde, bir şey itiraf edilmiş olunuyor. Üzerine GDO'lu değildir gibi yazıları kabul etmiyor, bu da suçluluğun telaşı ile söylenmiş şeyler. Güya, dünya ticaret kanunlarına aykırıymış... Bu hiç kabul edilebilir bir şey değil. Millet zaten hırsızlık yapıyordu, bunu yasal olarak gösterelim düşüncesi de doğru değil. GDO’ ya karşıymış gibi durup, onu destekleyen bir yönetmelik. Mutlaka değişmesi gerekiyor.

GDO yönetmeliği genetiği değiştirilmiş mısırdan elde edilen “mısır şurubu”nun önünü resmi olarak açmış oluyor. Bugüne kadar gayri resmi olarak tüketilen “mısır şurubu” insan vücudunda ne gibi tahribatlar yapıyor?

İş orada daha da çetrefilleşiyor. Genetiği değiştirilmiş bu şeyler, ileride nelere sebep olacak? Kimse bunu düşünmüyor mu? Biz mısır şurubuna karşıyız. Mısır şurubu, Türk değil, Amerikan mısırından elde ediliyor, daha ucuz olduğu için. Oradan ithal edilen mısırların GDO’lu olduğu da zaten biliyor.  İleride vücutta neye sebep olacaklarını net olarak bilemiyoruz ama yakında neler olacağını çok net söyleyebiliriz. Mısır şurubu dediğiniz zaman bütün tatlılarda ucuz diye kullanıldığını biliyoruz. Metabolik sendrom zaten salgın, bu durum salgının daha çok yayılmasına yol açıyor. Kanserden tutun, birçok hastalığın arkasından bu çıkıyor ve bunu gösteren birçok dolaylı çalışma var. Eninde sonunda, kanser gibi bir hastalık diyelim ki 20 yılda meydana geliyorsa, siz birebir "buna bağlıdır, şuna bağlıdır" diyemezsiniz. Ama şunu söyleyebiliriz, insülin *** artıyorsa, büyüme faktörünüz de artıyor demektir. Sadece süreyi hızlandırmak açısından değil, hiç kanser olmamanız gerekirken, olmanıza sebep olabilir. Ama geleneksel doğal gıdaları yerseniz, hiç kanser olmayabilirsiniz.

Yemeklerimizin temel malzemelerinden yağlar da ayrı bir konu. Margarin, ayçiçeği, soya, mısır, kanola yağında yıllardır GDO’lu ürünler kullanıldığını biliyoruz. Bunlara karşı nasıl bir yol izleyebilirsiniz?

Bizim yapmamız gereken şey, küçük çiftçiyi kollamak. Onların mallarını burada sattırma imkânını sağladığımız zaman, ki kısmen bu başarılıyor, mesele zaten çözülecek. Biz diyoruz ki, yağ yiyeceksiniz, katıysa hayvani, sıvıysa zeytinyağı olsun. Bunlar küçük üreticinin yapabileceği şeyler, büyük üreticinin değil. O zaman ne olacak? Şehirdeki bir yığın insan bile, köyüne dönüp, orada yetiştirip, satacak. Bunu gayet güzel yapan köyler var. Sayıları gittikçe artacak. Doğu Anadolu'da öyle köyler var ki, el değmemiş gibi, her şey organik. Getirilecek, burada satılacak. İnsanlar da bilecek. Falanca hayvan yeşil ot yemiştir. O zaman biz yeşil ot yemiş hayvanın etine beş lira daha fazla veririz, diyecekler. Yani bu gibi tedbirler alırsak, açlık tehlikesi gibi insanların gözünü korkutan o şeylerin tamamen palavra olduğu ortaya çıkacak. “Gıdalar Ambalajlar Silahlar ve Açlar” kitabında Mebruke Bayram bunu çok net ve çok güzel bir şekilde söylüyor. İnsanların elinden toprakları nasıl gitmiştir? Sonunda hep açlık tehlikesi diyorlar. Hani yeşil devrim bunu sağlayacaktı? Hiçbir şeyi sağlamadı. Yeşil devrim insanları aç bıraktı. Bir de üstüne Barış Nobeli verdiler. İnanılmaz bir şey! Ne oldu? Tek elde toplandı her şey. Köylüler topraklarını satmak zorunda kaldılar, dedelerinden kalan tohumlarla işi yürütüyorlardı. Ama birisi malı sizden yarı yarıya daha ucuza satıyorsa, siz bir yıl dayanabilirsiniz, ikinci yıl dayanamazsınız. O köylü ucu ucuna geçinebiliyordu. Ondan sonra da elindeki her şeyi aldılar. Sistem bu şekilde işliyor.

Aynı şey GDO’nun önünün açılması ile Türkiye’de de olacak. Buradaki esas durum, bütün tohumları tekeline almak. Bazılarını zaten almışlardı, şimdi hepsini almayı planlıyorlar.

Buradan çıkan sonuç için şunu söyleyebilir miyiz: Sağlıklı, Mutlu ve Huzurlu yaşamanın sırrı “Taş Devri Diyeti”nde. Ata usulü, geleneksel hayata dönersek birçok maddi-manevi sorunu aşmış olacağız.

Tabii ki. Mutlaka bazı hastalıklar olacak ama hiç biri bu kadar ağır olmayacak, sağlıklı beslendiğiniz sürece…

— “Taş Devri Diyeti”ni uygulamak isteyenler ilk adımı nasıl atabilirler?

Taze sebzeleri, yani mevsim dışı olmayan, o mevsimin mahsulünü kullanmakla başlayabilirler. Mümkünse yağlarını düzgün bir şekilde kullanmalarını öneriyoruz. Ve dışarıda yemek yememelerini tavsiye ediyoruz. Çünkü dışarıdaki yağların yüzde doksan dokuzu makine yağı gibi şeyler. Dışarıda çalışanlar evlerinden getirsinler yemeklerini. Sefer tası kullanırdı atalarımız onu hatırlasınlar! Paketlenmiş gıdaları mümkünse hiç almasınlar. Yoğurdu kendileri yapsınlar, mümkünse. Bu da tabii çok zor gelecek onlara. Eskiden kolay gelen şeyler, şimdi çok zor. Ama eninde sonunda insanlar kafa yordukları zaman mutlaka bir çaresini buluyorlar. Çünkü kendinize vakit ayırmıyorsanız, hiç kimseye yaramazsınız. O zaman neden yaşıyorsunuz?

www.iyilikguzellik.com özel Nihal Doğan



Bu haber 4,263 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,220 µs