Kilim | " /> Kilim | "/>

En Sıcak Konular

Sabrın dokuduğu sanat: Kilim

30 Temmuz 2009 17:02 tsi
Sabrın dokuduğu sanat: Kilim Kilimde ilmeklerinin renklerini, şekillerini belirleyen yüreklerin sesi var. Okuyabilen nefeslerle aralarında özel bir dilleri var… Bir incelik, bir kültür, bir ortak dil var…

Fatma Beyza Tütüncüoğlu'nun yazısı...

Kilimler Ne Söyler?

Sabrın dokunduğu sanat: Kilim

Kınalı ellerin özen, emek ve sabırla ilmek ilmek ördüğü Anadolu kilimlerini sadece bir ürün olarak görmemek gerekir. Bazen hasretle atılan düğümler, kimi zaman aşkı, kızgınlığı, hüznü, neşeyi, umudu anlatan mektuplar gibidir. Kilimde ilmeklerinin renklerini, şekillerini belirleyen yüreklerin sesi var. Okuyabilen nefeslerle aralarında özel bir dilleri var… Bir incelik, bir kültür, bir ortak dil var…

Yıllar önce çalışmaya başladığımda elime geçen ilk doğru düzgün maaşla, Horhor Caddesi’ndeki antikacılar çarşısına gidip kendime bir kilim almıştım. Onu hâlâ saklıyorum. Bu ilk kazanılan maaşla alınan şey ya da şeylerin yeri başka oluyor insan hayatında. Belki de o güne kadar istenmiş, özlenmiş fakat bir şekilde yapılamamış olmasının etkisi vardır, kim bilir…

Odaya kattığı sıcak havadan mı, tarihi oluşundan mı yoksa desenlerinden midir bilinmez hep sevdiğimi hatırlıyorum kilimleri. Hatta ilk radyoculuk deneyimlerimi yaşadığım zamanlarda yaptığım programın adı “Haliçe” idi. Aklınıza hemen Haliç gelmesin. Bu kelimeyi Risale-i Nur okurken yakalamıştım ve anlamına hayran olmuştum. Farsça bir kelime ve “küçük halı, kilim, seccade” anlamlarına geliyor. Bir radyo programı adı için çok ideal olmasa da ben bu kelimeyi pek sevmiştim o zamanlar… Haliçe, tüm yeryüzünü örtebilen yeşil zemin üzerinde sarı, kırmızı, mor ve bütün renkleri taşıyan, üstelik desenleri sürekli değişen bir halı demek. Üstelik kelimenin bir başka anlamı daha vardı: Seccade. Yani halı öyle bir halı ki, üzerinde devamlı ibadet yapılıyor. Çimenlerin, çiçeklerin ve üzerinde yaşayan canlıların Allah’ı zikrettiğini hatırlatan bir kilimdi aynı zamanda…

Böyle düşününce kilimleri daha bir sevdim. Üstelik sadece ben değil hepimiz seviyoruz onları. Çünkü dünya ile kilimi tanıştıran biz Türkleriz. En önemli sebebi göçebe Türklerin kilimi pek çok yerde kullanabilmesi, kolay taşınması, dokumasının her yerde yapılabilmesiymiş. Yine dünyanın en eski kilimi de M.Ö. 5. yüzyıla ait bir Türk kilimi.

İlmek ilmek kilim

Kilim deyince aklımıza Anadolu geliyor. Kınalı ellerin özen, emek ve sabırla ilmek ilmek ördüğü Anadolu kilimleri… Bazen hasretle atılan düğümler, kimi zaman aşkı, kızgınlığı, hüznü, neşeyi, umudu anlatan mektuplar gibi… Anadolu kilimlerinin özellikleri saymakla bitecek gibi değil aslında…

Bir kere kilimin Türk dokuma sanatında çok önemli bir yeri var. Döşeme, sedir, divan gibi yerlerde de rahatlıkta kullanılıyor. Türk kültürünün ayrılmaz bir parçası olması ise ona ayrı bir önem kazandırıyor. Az önce de belirttiğim gibi kilim ilmek atılarak örülüyor. Asıl malzemesi yün ve pamuk ipi. Kök boyalarla yapıldığı için renkleri yıllarca solmadan kalabiliyor. Kilim aynı zamanda ince bir halı tipi. Tamamen ağaçtan yapılan el tezgâhlarında dokunuyor. Fakat tezgâhın kurulduğu yerin bile önemi var. İyi ışık alan, havadar ve tezgâhın iyi oturtulabileceği zeminlere kurulmalı. Anadolu kilimleri; kilimin dokunduğu bölgelere, kullanılan bitkisel boyaların rengine ve en çok kullanılan motiflere göre Türkmen, Yörük, Kürt ve Türk kilimleri diye dört sınıfa ayrılıyor.
Yıllarca bozulmayan renkler

Kilimlerin renklerinin yıllarca bozulmadan kalabilmesinin sırrı tamamen doğal olmalarında gizlenmiş. Sarı kimyon ve hardal otundan, unutmabeni çiçeği ile dağ lavantasının demir kazanlarda günlerce kaynatılmasıyla oluşan yeşil, taze ceviz kabuğundan kızıl kahverengi, sumak otundan alınmış morumsu kahverengiler, pelit ile servi kozalaklarının kaynatılmasıyla bulunmuş parlak siyahlar…

İletişim aracı olarak kilim

Dünya üzerine yayılan o büyük kilim bize nasıl bir şeyler anlatıyorsa, Anadolu insanı için kilimi kilim yapan en büyük özellik onun duvarları süslemesi, döşeme ve sedirlere yayılması değil, onun bir “iletişim aracı” olmasıdır belki de. Çünkü kilim o günlerin ve günümüzün kullanım alanları dışında bir başka vazifeyi de saklamış ilmekleri arasına. Orada gözyaşı, aşk, nefret, hasret ve dilekler var… Onu dokuyan, onunla saatlerini geçiren, ilmeklerinin renklerini, şekillerini belirleyen yüreklerin sesi var. Motiflerin alfabesi var. Okuyabilen nefeslerle aralarında özel bir dilleri var… Bir incelik, bir kültür, bir ortak dil var…

Desenlerin alfabesi

‘Eli belinde’ diye isimlendirilen motiflerle dokunmuş kilimler; anneliği ve bereketi ifade ediyor. Saç bağı ve küpe motifleri, onları dokuyan kızın evlenmek istediğini anlatıyor. Koçboynuzu; yiğitliği, erkekliği ve savaşı tasvir ediyor. Aynı zamanda bereket, uğur, kısmet, mutluluk, neşe, uzun ömür dileklerini anlatıyor. Çengel ise, kötü bakışları uzaklaştırma çabalarının neticesi. Hayat ağacı motifi, o ailenin ya da aşiretin varlığının sonsuza kadar sürmesini istemenin bir işareti. Ünlü ressam Picasso bile, “Benim resimlerim kadar güzel bir şey arıyorsanız o da kilimlerdir” demiş.

Kilimlerde kullanılan diğer desenlerin ifade ettiği anlamlar ise şöyle:

Muska ve nazarlık: Bazı insanların bakışlarında bir güç olduğuna, bu bakışların kötülüğe, zarara, şansızlığa ve hatta ölüme bile sebep olduğuna inanılır. Nazarlıklar işte bu kem bakışların etkisini azaltan çeşitli nesnelerdir. Böylece onu taşıyanları korur. Muska ise sahibini tehlikeli dış faktörlerden korumak için, sihirli ve dini bir güce sahip olduğuna inanılan yazılı bir tılsımdır.

Sandık: Bu motif genelde genç bir kızın çeyiz sandığını simgeler. Bu sandığın içindeki nesneler, eşinin evinde kullanılmak için olduğundan genç kızın beklentileri ve ümitleri dokuduğu, ördüğü ve üzerine nakış işlediği parçalara yansıtılır.

El, parmak: El, parmak motifi, parmakların kem gözlerden koruduğunu temsil eden beş çizgi ve beş noktayı kapsar. El motifi, verimlilik ve iyi şansı birleştirir.

Yıldız: Yıldız motifi, Türk halılarında üretkenliği temsil eder. Yıldız ışığın sembolüdür. Işık ise aklı simgeler.

Kuş: Türk halılarında görülen kuş motifleri çeşitli anlamları ihtiva eder. Baykuş ve kara karga gibi kuşlar kötü şans anlamına geldiği gibi; kumru, güvercin ve bülbüllerde iyi şansı simgelemeleri için kullanılır. Kuş; mutluluk, keyif ve sevginin sembolüdür. Güç ve kuvveti simgeler.

Pıtrak: Pıtrak, insanların giysilerine ve hayvanların tüylerine yapışan pamuksu bir bitkidir. Onun, kem bakışları savuşturmaya gücünün yettiğine inanılır. Diğer taraftan çiçeklerle dolu anlamına gelen “pıtrak gibi” deyimi, bu motifin bolluğun bir sembolü olarak un torbaları üzerinde kullanılmasını açıklar.

Kilimlerde kullanılan motiflerin isimleri

Gülsarya: “Sarya’nın gülü” anlamına geliyor. Eli belinde veya gelin kız motifi denen motif diyagonal şekilde dokunuyor.

Lüleper: Hakkari'nin Yüksekova ilçesi civarında sulak ve bataklık yerlerde sarı, beyaz, kırmızı renklerde açan ve nilüferi andıran bir tür çiçeğe yörede “Lüleper” denilir. Kilim üstündeki desenler bu çiçeğin kesitini andırdıkları gibi ismini de bu çiçekten aldığı tahmin ediliyor.

Keskener: Nazik, ince desenlerden oluşan "Kimse yapamaz, kimse yapmadı" anlamına gelen, bir desen türü. Enine ve kenarları kesik 5'li, 6'lı göbeklerden oluşan kilimin kenar bordürleri genellikle 2'li ve 3'lü baklava dilimi sıralardan oluşuyor.

Çılgül: "Kırkgül" manasına geliyor. Koçboynuzu motifinden tasarlanarak sekiz ayaklı örümcek şeklinde kompozisyon edilmiş ve testere motifiyle çerçevelenmiş. En dış kenara kontür çekilerek düzgün altıgen oluşturulmuş.

Gülçin: "Gül derleme, gül desteleme" anlamına geliyor. Genelde değişik renklerden oluşan bal peteği gibi altıgen motiflerin birbirlerine bir çizgi ile bağlanmak suretiyle her biri değişik renklerden oluşan bir desen türü oluşturuyor.

Gülhezar: "Binbir çiçek" anlamına geliyormuş. Gülşivan ise kenarları sağ ve sol tarafta yukarıdan aşağıya zikzak çizerek orta yerdeki koç boynuzlarını bölümler veya guruplar halinde ortaya topluyor ve "çoban gülü" anlamına geliyor.

Herki: Hakkari yöresinde gül ve çiçeklerle isimlendirilen kilimlerin yanında aşiret isimleri ile tanınan kilimlere de rastlamak mümkün. Bunlardan biri de “Herki kilimi”dir. Herki kilimi genelde değişik renklerden oluşan yatık çizgili desenlerden oluşur. Bu çizgiler arasında çiçekleri andıran baklava dilimi ve altıgen motifler yerleştirilir. Herki kilimlerinde gri siyah ve lacivert renk hâkimdir.

Hevçeker: "Nadide, kendine özgü, özenilen" anlamına geliyor. Kilimlerde genellikle, örümcek motifi yer alıyor.

Şamari: "Arındırılmış, saf" anlamına gelmektedir. Desenler "Gül" adı alan formlar enine tarak motifi fon üstünde değişik renklerle yer alıyor. Ve bu desen genellikle Hakkari’nin güneyindeki Çığlıca Köyü civarında sıkça dokunuyor.

Şimkubik: "Güzel topuk", "gelin topuğu" veya "gelin pabucu" anlamına gelmektedir. Kilim gül adı verilen sıraların arasına "Şimkubik" adı verilen motif sırasının işlenmesiyle dokunmaktadır.

Gülgever: Desenli kilimlerden bir form işlenerek dokunmuş ve “yayla gülü" anlamına gelmekte. Gül ismi alan dörtgenler, "nehrek" adı da verilen çengel motifi dizisiyle çevrelenmektedir.

Canbezar: Hakkari yöresinde dokunan kilimlerden. Motiflerin meydana getirdiği ahenk ve simetriden dolayı titizlik ve üstün beceri gerektiren bir dokuma örneği sayılıyor. Yörenin geleneksel motiflerinin başında geliyor. 

Kilimdeki mesaj

Kilimin ortak bir özel dil olduğuna dair anlatılan bir de hikâye var.

Bir gün Anadolu'dan devrin padişahına katırlar yüklü hediyeler, eşyalar gönderilir. Hediyeler arasında bir adet köyde dokunmuş kilim de vardır. Padişah kilime bakınca gözleri dolar, içi sızlar. Sonra yaverlerine,

"Tez gidin, bu kilimi dokuyan kızın babasını bana getirin" der.

Adamları birkaç gün sonra kilimi dokuyan kızın babasını da yanlarına alıp saraya dönerler. Padişah ihtiyara adama:

- Kızın çok üzgünmüş bu aralar, yoksa onu sevmediği biriyle mi evlendiriyorsun, diye sorar. Adam bundan padişahın nasıl haberi olduğunu anlayamadan, düşünceli bir hal ile:

- Evet padişahım. Fakir bir genci istemişti evvelinde. Ama ona değil de zengin bir delikanlıya vermeyi daha uygun gördüm, hem kızım rahat eder diye... İyi de siz bunu nereden biliyorsunuz?

Padişah önündeki kilimi göstererek:

- Bak! Bunu senin kızın dokudu değil mi?

- Evet padişahım, bu onundur.

- Kızını sevdiği gençle evlendir. Giderken de iki eşekle bir katır dolusu yük hazırlattım. Onları da beraberinde götür belki lazım olur... Ha bir de unutmadan kızına söyle, kırmızıyı yeşile az çalmış, meramını anlamakta zorlandım, haberi ola!
Haydi sağlıcakla...  



Bu haber 3,082 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,909 µs