En Sıcak Konular

Neden GDO'ya mahkum olduk?

16 Nisan 2013 10:14 tsi
Neden GDO'ya mahkum olduk? "Ya ‘bilim nerde olsa gidiniz’ emrine uyacağız ya da bizi tatlı yalanlarla ve GDO ile aldatan küresel şeytana… Karar sizin."

Doç. Dr. Kemal Yeşilçimen'in yazısı:

Acı gerçeklerle yüzleşelim: Küresel sistemin üyesi olan ülkeler, küresel sistemin koyduğu kurallara uymak zorundadır. Bu sistemin nimetlerinden yararlanma karşılığında da, küresel sistemin kural ve isteklerini kabul etmiş olurlar.

İnternetten yararlanıyor, e-postanıza giriyor, tweet atıyor, facebook’ta arz-ı endam ediyor, dev ekranı zevkle izliyor, uçakla geziyor, tıkanan damarınız stentle açılıyor… bilimsel tıp sayesinde hayata tutunuyorsunuz. Bunları siz mi keşfettiniz?
 
Küresel sisteme bağlananlar, sağlıktan ekonomiye, bilimden teknolojiye kadar onların koyduğu kurallara farkında bile olmadan harfiyen uyarlar. Hayatınız kökten değiştiğinde, GDO’lu pirinci ve şekeri bilmeden yerken, obes, diyabet, kanser olurken bu kuralları hatırlayın. Nedir bu kurallar;
 
Birinci kural; parayı veren kuralı koyar. Kural denilen şey, parayı verenin çıkar ve isteklerinin hukuki metinleridir. Yoksa parayı veren kaybeder. O zaman parayı niye versin?
 
İkinci kural; parayı veren düdüğü çalar, parayı alan dinler. Yani parayı verenin kural dışı isteklerini de parayı alan dinlemek zorundadır. Bu nedenle parayı verenin hukuku, bir gecede parayı alanın hukuku olur ve ‘nasıl bir gecede her şey değişti’ diye de hayret edersiniz. Başka ülkelerde kısıtlanan mısır şekeri kotasının her artışında bu kuralı hatırlayın.
 
Türkiye’ye GDO‘lu pirinç girdi mi girmedi mi tartışmaları sürerken, Şeker Kanunuyla GDO payının artması bekleniyor. Avrupa ülkelerinde kota 0 ile yüzde 2 arasındayken, Türkiye’de GDO kotası sürekli artıyor. Yani ne yapsanız boş, eliniz mahkum yiyeceksiniz, hem de bilmeden. İnancınıza göre günahmış, harammış adamlar zerre kadar takmıyor.
 
Üçüncü kural; Bir şeyler alan bir şeyler vermek zorundadır, verdiklerine yani faturaya sağlık ve hayatı da dahildir. Yani hastalanıyoruz, ölüyoruz diye boşuna acıklı hikayeler anlatmayın. Her şeyin bir fiyatı vardır, bedava konforlu hayat yoktur. Domates tohumundan bilgisayar programlarına, ilaçtan teknolojiye, onların payını lisans ve patent hakkı olarak zaten veriyoruz.
 
GDO’lu şeker ve pirinçle şeker hastası, hipertansiyon, kanser oluruz diye endişe etmeyin, zincir hastaneler hizmetinizde. ‘GDO istemiyoruz’ diye huysuzluk etmeyin veya aşırı vergi koyarak önüne geçmeye de kalkmayın. Millet ucuz diye bol bol yesin, şişmanlasın. Aksi halde bunca hastane nasıl dolacak? Nasıl olsa hastalıkların tedavi faturasını SGK ödüyor. Korkmayın, merak ve endişe etmeyin, küresel sistem, her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüş. Şişmanlığa karşı kampanyalar, koşu bantları, bitkisel ilaçlar, diyetler, daha neler neler… hepsi hazır, daha ne? Size düşen sadece, GDO’lu gıdaları tatlı tatlı yemek ve hasta olmak. Tedaviyi de kafaya takmayın. Hasta olurken de, tedavi olurken de her türlü yardım hazır, tabii parası mukabilinde.
 
Sadece 4 milyar doları şeker ilaçlarına ödüyoruz. Şeker hastalığının doğurduğu bir düzine hastalık ise promosyon. GDO ile ne ilgisi var demeyin, mısır şekeri iştah merkezini bozarak obesiteye  ve buna bağlı bir düzine hastalığa yol açıyor. Diyabet bunlardan sadece birisi. Matruşka gibi, açıyorsunuz içinden obesite çıkıyor, onun da içinden de diyabet dahil bir düzine hastalık daha çıkıyor. Diyabetin içinden de yine bir düzine hastalık daha çıkıyor. Bu oyunu farkedemediğimiz için, son 9 yılda sağlık faturamız yüzde 800 arttı, hala uyanamadık. Oyun içinde oyun. GDO’lu bilim adamlarına bakarsanız ilgisi yokmuş. Bunların aklına uyarsak küçük Amerika olacağız, yedikçe yiyen, doymak bilmeyen, kapılardan sığmayan, bütün parasını, zamanını zayıflamak için harcayan, ameliyat üstüne ameliyat geçiren şişmanlara hazır olun. Sektör, sektör yaratıyor. Aklını kullanmayan milletlerin işi zor. GDO’lu hayatın sonu bu.
 
Sağlıklı toplum olmak için, ya acı gerçeklerle yüzleşeceğiz, ya da tatlı yalanlarla tüketim toplumu olacağız. Ya enerji, aşı, cep telefonu… gibi cari açığı artıran on konuda bizi dünya devi yapacak ‘Bilim ve Teknoloji Merkezi’ kurarak kuralları koyan irade ve güce kavuşacağız, ya da futbol, televole ve dizilerle uyumaya devam edeceğiz. Ya tavuk ülke olup altımızdan alınan yumurtalardan habersiz başkaları için çalışacağız, ya da bilim ve teknoloji kanadını çırparak özgür ve sağlıklı uçacağız. Hangisini seçelim? Ya ‘bilim nerde olsa gidiniz’ emrine uyacağız ya da bizi tatlı yalanlarla ve GDO ile aldatan küresel şeytana… Karar sizin.



Bu haber 1,194 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,189 µs