En Sıcak Konular

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta



Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
27 Temmuz 2010

Çevredeki şiddet olayları astım riskini arttırıyor



European Respiratory Journal dergisinde yayınlanan bir araştırma, astımın çevrelerinde şiddet olaylarına şahit olan çocuklarda daha çok görüldüğünü ortaya koydu. Araştırma, 6 sene boyunca yüzde 80’ den fazlası zenci veya İspanyol kökenli olan 2.071 Chicago’ lu çocuğun anne ve babalarıyla görüşülerek gerçekleştirildi.


Bu görüşmelerin ikincisinde çocuklarının çevrelerinde kaç kere fiziksel veya silahlı saldırıya uğrayan kişi gördükleri veya kaç kere silah sesi duydukları belirlendi. Üçüncü görüşmede ise çocuklarına astım teşhisi konup konmadığı soruldu. Çocukların üçte ikisinin en azından bir kez çevresel şiddet olayı ile karşılaştıkları ve yüzde 19’ unda ise astım olduğu belirlendi.


Araştırmanın sonunda, orta veya ileri derecede şiddet olaylarına şahit olan çocuklarda ileriki senelerde astım görülme riskinin daha sakin bir çevreleri olan çocuklara göre yüzde 60 daha fazla olduğu ortaya çıktı. Bu risk artışının ırk, sosyo-ekonomik durum veya diğer çevre faktörlerinden etkilenmediği de belirlendi.


Araştırmayı yapan uzmanlar, çevrelerinde şiddet olaylarıyla karşılaşan çocuklarda astımın daha çok görülmesini kronik stres ile açıklıyorlar. Kronik stresin astım gibi enflamatuar hastalık riskini artırabileceğini öne sürüyorlar. Çevredeki şiddetin annenin ruhsal sağlığını etkilemesinin; bunun da annenin çocuğuna ilgisinin azalmasına yol açmasının da astım oluşumunda etkili olabileceğini öne sürüyorlar.


Çevredeki şiddet sonucu çocukların dışarı fazla çıkamamaları ve yeterli egzersiz yapamamalarının da obeziteye yol açarak astım riskini artırabileceği iddiasını da dile getiriyorlar.


Astımın özellikle hava kirliliği ve ev içi alerjenlerin daha çok olduğu şehir merkezlerinde daha çok görüldüğü biliniyor. Araştırmayı gerçekleştiren Dr. Strenthal ve arkadaşları, eğer çevredeki şiddet olaylarının astım için risk yarattığı doğruysa, bu şehirlerde astımın neden daha çok görüldüğünü de açıklar diyorlar.


YORUM

Psikolojik faktörlerin astımdaki rolleri çok eskiden beri bilinir. Thomas Willis, daha 1672’ de ‘heyecanların astım krizine sebep olabileceğini’ yazmıştı. Geçen yüz yılın başında ise ‘Astımlıların çoğunda kuvvetli nörotik bir öge olduğu ve hatta bu hastalığın bir nöroz, yani sinir hastalığı sayılması gerektiği’ ne inanılıyordu.

Astımlarının, bir yakınlarının ölümü, eşleri tarafından terk edilmeleri gibi ağır ruhsal sıkıntı yaratan durumlardan hemen sonra başladığını bildiren hastalar vardır, ama bu durum bence tamamen tesadüfidir.

Stres ve psikolojik sıkıntılar, astımı olan bir kişide tek başına astım krizine yol açabilir, mevcut bir astım krizini ağırlaştırabilir veya krizin düzelmesini geciktirebilir. Uygun ilaç tedavilerine rağmen astımları bir türlü kontrol altına alınamayan hastalarda psikolojik problemlerin olup olmadığı araştırılmalı, gereğinde bir psikoloğun yardımı da istenmelidir.

Çok ağır astım krizi geçirenlerde ve astım krizinden ölen hastaların yüzde 60-80 kadarında depresyon, kişilik bozuklukları gibi çeşitli psikolojik faktörlerin bulunabileceği belirlenmiştir. Bunların bazıları trankilizan veya sedatif ilaç kullanan, bazıları ise alkol ve ilaç bağımlısı kişilerdir.



Bu yazı 2,888 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 19 Mart 2015 Karatay'ın askerleriyiz!
    • 31 Ekim 2014 Günde 3 bardak süt kemik kırığı ve ölüm riskini artırıyor
    • 10 Haziran 2014 Kimi kime şikayet edelim?
    • 16 Mayıs 2014 Akademik sahtekarlık geleneğinin kime ne zararı var
    • 21 Şubat 2014 Antibiyotikler meme kanseri riskini artırıyor
    • 4 Aralık 2013 Damacana mı musluk suyu mu?
    • 20 Kasım 2013 Yakında ruh hastası olmayan kalmayacak
    • 13 Şubat 2013 Bir Türk tıp alanında Nobel alabilir mi?
    • 10 Ocak 2013 Yakında ruh hastası olmayan kalmayacak
    • 1 Ekim 2012 Türkiye'de mamografi taramaları rezaleti
    • 14 Eylül 2012 İlaç tanıtımında bundan iyisi Şam'da kayısı
    • 9 Temmuz 2012 Bir sağlık haberi skandalı
    • 17 Mayıs 2012 Coca-Cola'nın reklam yüzü olabilirim
    • 8 Mayıs 2012 FDA şaşırma, sabrımızı taşırma
    • 27 Nisan 2012 Sönmez gene döndü
    • 5 Nisan 2012 Şampuanlar da bozuk çıktı
    • 12 Mart 2012 Dokunan değil içen yanıyor!
    • 12 Mart 2012 Meyve suyu değil boyalı su bunlar
    • 8 Mart 2012 Amerikalılar çiğ sütü akladı
    • 21 Şubat 2012 Hasta memnuniyeti neyi gösterir?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,617 µs