En Sıcak Konular

DNA ve RNA'larımızla oynuyorlar!

18 Haziran 2008 21:22 tsi
DNA ve RNA'larımızla oynuyorlar! DNA ve RNA’larımızı nasıl kontrol altına alıyorlar, bizlerin kendi istedikleri gibi bir toplum olmamızı nasıl sağlıyorlar? Yani bencil, tepkisiz, duyarsız ve umursamaz bir toplum haline nasıl getiriliyoruz?''

Günlerdir, Rusya’nın ilaç kalıntı bulgularına ulaştığı gerekçesi ile beş çeşit sebze ithalatını durdurması tartışmaları devam ediyor. Peki, hayatımızın tamamını tehdit altında tutan genetik yapıları ile oynanmış gıdaların, hormon takviyesi yapılmış gıdaların, hibrit tohumların ve katkı maddelerinin ithalatı konusu neden gündeme gelmiyor?

GDO'lu ürünler sağlığımızı nasıl etkiliyor?

GM gıdalarının güvenirliliği üzerinde yoğun araştırmalar sürdürülmektedir.
a. doğrudan sağlık üzerindeki etkiler,
b. alerjik reaksiyonları provake eğilimleri,antibiyotiklere karşı direnç oluşturması
c. zarar vericilik veya beslenme değeri üzerindeki özel etkenler,
d. eklenen genin kararlılığı,
e. genetik değişiklikle ilgili olarak beslenme değerlerine etkiler,
f. gen girişinden dolayı oluşan istenmeyen etkiler.

İnsan sağlığı için başlıca endişe verici sorunlar neler?
Üç konuda insan sağlığının tehdit edildiği tartışılmaktadır.
1.Alerjik reaksiyonları tetiklemesi,
2.Genlerin insan vücuduna transfer olması,
3.GM’ li fidanlardan,doğal ortamda geleneksel ürünlere gen hareketi ( OUTCROSS)”

“Gıda Katkı Maddelerinde Durum Nedir?"
Gıda Katkı maddelerinden: E101Riboflavin, E150Karamel, E153Carbon black, E160Lycopene, E161Cryptoaxanthin, E306Tocopherol, E307Alpha-tocopherol, E308Gamma-tocopherol, E309Delta-tocopherol, E322Lecithin, E415Xanthan gum, E471Mono ve diglyceridler, E472Mono ve diglyceridlerin asetik asid esterleri, E473Yağ asitlerinin sucrose esterleri, E475Yağ asitlerinin polyglycerol esterleri, E476Polyglycerol polyricinoleate, E479, E491Sorbitan monostearate, E620Glutamic asit, E621 Monosodyum glutamat, E622 Monopotasyum glutamat, E623Calcium diglutamat, E624 Mono amonyum glutamat ve E625 Magnezyum diglutamat’ın çoğunluk GDO'lu olarak üretildiğini ithalatçılarımızdan, gıda üreticilerimizden ve denetimle yükümlü insanlarımızdan kaç kişi bilmekte ve dikkat etmektedir? İthal edilen GDO’lu peynir mayaları, yoğurt enzimleri ne derece kontrol edilebilmektedir?

Konu üzerinde araştırmalarını sürdüren Bilim Kurulları, GDO’lu ürünlerin insanların bağışıklık sisteminde, santral sinir yapısında tahribatlar yapabileceği, mikroplu hastalıklara karşı kullanılacak antibiyotiklerin etkinliğini azaltabileceği, kanser ve allerjik reaksiyonlara neden olabileceği üzerinde ısrarla durmaktadırlar.

Bir ilacın bile insanlar üzerinde yaygın kullanılabilmasi için 20-25 yıllık çalışmalar gerektirdiği halde, henüz 1996'larda ortaya çıkan ve beraberlerinde pek çok riski taşıyan GDO’lu ürünleri insanlara, bilgilerinin dışında kullandırmak için gösterilen bu aceleci tavır bütün tüketicileri, sağlık ve denetim birimlerini düşündürmelidir.

"GDO’lu bitkiler, doğada yetişen diğer bitkilerden farklı olarak, genomlarında kendi türlerine ait olmayan genleri taşıdıklarından, bu bitkilerin yetiştirildiği ülkelerde, başta sağlık olmak üzere, çevre ve sosyo-ekonomik yapı üzerinde önemli riskler söz konusu olmaktadır.”

 “İnsanlığın gelişimi için yürütülen tüm çabalar egemen güçlerin ellerinde tutulduğu için bu gelişimi egemenler yani kapitalist’ler kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışmaktadırlar."

DNA ve RNA'mız nasıl etkileniyor?

Bedenlerimizde bulunun DNA ve RNA’ları nasıl kontrol altına alıyorlar da bizlerin kendi istedikleri gibi bir toplum olmamızı sağlıyorlar. Yani tepkisiz vurdumduymaz ve sadece kendisi için yaşayan çevresine bakmayı bile unutan bir toplum haline nasıl getiriliyoruz?''

Tabiî ki genlerimizle oynayarak bizleri yaşama sağırlaştırdılar. Şimdi soracaksınız genlerimizle yani DNA’larınızla nasıl oynuyorlar? Ülkemizin insanlarından alınan kan örneklerindeki hücreleri inceleyerek DNA’larımızı yanıltacak virüsler üretiyorlar ve bunları bize paramızla satıyorlar, nasıl mı? Sokaklarımızın en ücra köşelerine kadar giren İngiliz firmasının ürettiği cipsleriyle, Fransız firmasının patentli yoğurtları ile, Alman patentli yumuşak şekerlemeleri ile ve süpermarketlerden mahalle bakkalına kadar ücretsiz stantlar kurarak ve stantları bir kereye mahsus ücretsiz ürünleriyle doldurarak, daha sonra damağa bıraktıkları tatla kendini arattıran pekçok ürünleri ile, rahatlıkla bedenlerimizi kontrol altında tutabilirler.

Sadece cipslerle mi, yoğurtlarla mı, şekerlemelerle mi bu işi yapıyorlar? Hayır! Mesela kola, enerji içecekleri gibi birçok sıvı içeceklerle de DNA’larımızı yanıltarak asıl üretici olan RNA’ya yanlış bir hücre göndermesi sağlanabilir ve RNA, DNA’dan onay alan hücrelerin yararını zararını düşünmeden sürekli yanlış hücreyi üretmeye başlar . Aynı şu an bize ne derlerse kabullenip yaptığımız gibi.”

“GDOl'u tarıma ve gıdalara gosterilen tepkilerin giderek arttığı, diğer yandan ekolojik üretim süreçlerinin kalkınmada öncelikli faaliyet alanları olarak dile getirildiği bu günlerde, konuya bilimsel ve teknik açıdan yaklaşmak zorundayız."

Yapılan araştırmalar dünya piyasalarındaki ilgili gıda ürünlerinin %70’nin GDO veya GDO’dan elde edilmiş yan ürünlerle bulaşık olduğunu işaret etmektedir. Daha endişe verici olan, daha önce de bahsettiğimiz gibi tam segregasyon sağlama zorluğundan doğan “istenmeyen bulaşmadır”. İngiltere’de sağlık ürünleri satan mağazalardan alınan numulerle yapılan bir incelemede, ‘GDO içermez’ veya ‘Organik’ etiketi taşıyan ürünlerin %40’ında GDO kalıntısı tespit edilmiştir. Uzmanlar, AB’nin ürünlerde eşik değer olarak belirlediği %0.9 luk oranın mevcut üretim yöntemlerinde bir iyileştirme yapılmaz ise tutturulamaz olduğuna dikkat çekmektedirler. Diğer yandan tohumlar için belirlenen eşik değerler daha da düşük ve öyle görülüyor ki biyogüvenlik tedbirleri sadece ülkeler değil bölgeler ve hatta dünya ölçeğinde yürürlüğe sokulmaz ise bu oranlar da tutturulamayacaktır.

Bu ne demektir? Gerekli tedbirler alınmaz ise siz isteseniz de istemeseniz de, izin verseniz de vermeseniz de GDO’lar konvansiyonel ve organik üretim kanallarınıza bulaşacak demektir! Avrupa’da bu tartışmalar yaşanırken, ülkemizde konu tamamen sahipsiz ve alabildiğine karanlık bir uygulama içerisinde gözükmektedir.

Neden ABD'den mısır alıyoruz?

Dünyada üretilen soyanın %80'i GDO’lu, mısır, kolza, kanola, yem, pamuk ve pek çok gıda katkı maddelerini ithal ettiğimiz ülkeler dünyanın en büyük GDO üreticileri olduğu bilindiği halde, ülkemiz bu ürünleri kontrol edebilecek altyapıdan yoksun.

Türkiye’de tüm ürünlerin dışalımı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’ndan kontrol belgesi alınması koşuluyla serbesttir. Türkiye ABD ve Arjantin’den gıda ve yem amaçlı kullanılmak üzere önemli miktarda mısır ve soya fasulyesi dışalımı yapmaktadır. 2003-2004 sezonunda sadece ABD’den alınan mısır bir milyonyüzbin tonu geçmiştir. Toplam ithalat ise bir milyon beşyüz bin tona yakındır. Soya dışalımı ise 800.000 tona yakındır. 2003 yılı rakamlarına göre dışalım değerleri mısırda 277 milyon USD, soyanın ise tamamı 227 milyon USD olarak belirlenmiştir. Türkiye’de bu iki bitkiye ilişkin alım değerlerinin son yıllarda önemli düzeyde arttığı görülmektedir. Öte yandan, dış ticaret verilerinde, başta mısır ve soya olmak üzere, GDO’lu ürünlerin dış alımına ilişkin herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak, bu ürünlerin alındığı ülkelerde GDU’lu bitki üretiminin çok yaygın olması, dışalımı yapılan bu ürünlerin de GDO’lu olabileceğini akla getirmektedir. Ülkemizde GDO’lu ürün analizi yapabilecek laboratuarların bulunmaması ve dışalımın satan ülkenin bildirimine göre yapılması, dışalımı yapılan, özellikle mısır ve soya başta olmak üzere bazı ürünler hakkında kuşkulu bir ortam oluşturmaktadır.”

Kapitalist sermaye çevrelerinin dayatmaları ile uluslararası büyük bir felaket olarak gelişen hormonlu ve GDO’lu ürünleri tüketmeye devam eden insanlarda baş gösteren cinsel sapmalar dikkat çekmeye başlamıştır. Bu gıdaların erkeklerde kadınlık, kadınlarda da erkeklik hormanlarını artırarak, toplumda kadınsı erkeklerin ve erkeksi kadınların sayılarında gittikçe artış meydana getirdiği ifade edilmektedir.

Dünya, daha çok kazanma hırsı ile gözü dönmüş uluslararası çetelerin doğayı zorlayan, ekolojik dengeyi altüst eden bu genomik macerasının kurbanı olmaya daha ne kadar devam edecek?

gidaraporu



Bu haber 1,912 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,793 µs