Derin Kyoto: Akaryakıt kaçakçılığı?

17 Haziran 2008 23:51 tsi
İki ‘tesadüfi’ çakışma var! Birisi 2005 tarihli TBMM Raporu’nun aradan geçen bunca zamandan sonra yeniden ve sık sık gündeme getirilmesi. Diğeri ise yine bu kadar yıldan sonra Kyoto Protokolü’nün imzalanması süreci.

Peki nerede çakışıyorlar? İç politik denklemin derin sorusu da bu zaten!

TBMM  22’inci döneminde (2005) bitirilen Akaryakıt Kaçakçılığı ile ilgili kapsamlı raporun, bugünlerde sık sık gündeme gelmesinin, daha doğrusu gündeme getirenlerin “bir bakılması” lazım diyerek ortaya atmasının çözülebilmiş iki “mesajı” var.

Bunlardan birincisi elbette tüm dünyada anormal rakamlara ulaşan petrol fiyatları. Doğal olarak “akaryakıt kaçakçılığı”na yönelik talebin ve bu pastanın hacminin iyice şişmesi.

İkinci konu ise, garip ama “net” değil. Burada sadece “imâ”lar var. O imâlar; Türkiye’de şu an yaşanan politik gerginliğin “bir tarafının tarafları arasında” yaşananların sırrının “burada saklı” olduğu gibi “karmaşık” bir kurguya sahip.

Yani aslında önemli bir iddia var (gibi) ortada! Fakat tam nedir kimse pek girmek istemiyor.

Kyoto nasıl "oluyor"?

Ancak, böylesi bir konuda taraflar varsa bu rekabet de var demek. Yani tarafların bu konu üzerinden de birbirlerini engellemeye çalışması normal sayılmalı! İşte bu noktada Kyoto Protokolü bir mihenk taşı sayılabilir.

Türkiye, dünya ülkeleri içinde ABD ile birlikte bu protokolü imzalamamakta ısrarla direnen birkaç ülkeden biriydi. Hep uzak durdu ve öteledi. Aslında son ana kadar Türkiye’nin gündeminde olduğunu söylemek de mümkün değil.

Ama ne olduysa, “küresel ısınma” söylemlerinin üzerine binen bir süreç aniden hızlandı e Türkiye bu protokolü imzalama noktasına geldi. Mesele Kyoto’nun iyiliği kötülüğü ile ilgili değil.

Daha çok “zamanlama”, “neden şimdi” ve “neden bu kadar hızlı” sorularıyla ilgili. Bu soruların yanıtları adına derinine bir şey söylemek için henüz erken. Fakat Kyoto’nun “faydaları”nın tek ve görünen biçimiyle olmadığı şüphesi taşınabilir!

Bu yüzden sadece çoktan unutulan, aslında yazanlar dışında kaç kişinin okuduğu bile şüpheli yüzlerce sayfalık eski bir raporun iki paragrafını aktaralım şimdilik.

Raporun kısa ismi: “Akaryakıt Kaçakçılığının Verdiği Zararların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Hazırlanan Meclis Araştırma Komisonu Raporu.”

Bu da 205 ve 206’ıncı sayfalarından minik bir bölüm; “İçinde yaşadığımız dünya sürekli olarak küresel ısınma sorunuyla yüz yüze kalmıştır. Nitekim bu sorunun çözülmesi amacıyla Japonya’nın Kyoto kentinde 1997 yılında 140 ülke tarafından onaylanan (bugün itibariyle rakam 169 olmuştur. İyibilgi) Kyoto Sözleşmesi 16.02.2005 tarihinde (raporun verilme tarihi ise 16.06 2005) tarihinde Rusya’nın da imzalamasıyla yürürlüğe girmiştir.”

“Ülkemizin henüz taraf olmadığı ancak AB sürecinde imzalamak durumunda kalacağı sözleşme, başta petrol olmak üzere atmosferdeki CO2 oranını artıran fosil enerji kaynaklarında sınırlama getirmektedir.”

“Petrol kirliliğinin neden olduğu çevresel etkilerden dolayı dünya ülkeleri, teknolojinin gerilemesi pahasına da olsa sözleşmeyi uygulamada büyük bir kararlılık içindedirler.”

“Ucuz olması nedeniyle başlangıçta gerek alıcısına ve gerekse satıcısına fayda sağladığı düşünülen hileli kaçak akaryakıt nihayetinde insan sağlığına ciddi manada tehtid oluşturmaktadır. Kaçak akaryakıtın kullanılması sonucu ileri derecedeki kirlilikler sera etkisi yaratarak küresel ısınmaya ve ozon tabakasının delinmesine sebep olmaktadır.”

Bu haber 915 defa okundu.