En Sıcak Konular

İnsanlık için büyük tehlike: Toksinler

24 Ağustos 2012 10:04 tsi
İnsanlık için büyük tehlike: Toksinler Çocuklarımız, torunlarımız ve hatta daha sonraki geleceği çok büyük tehdit altında!


Prof. Dr. Ahmet Aydın, Ekotetnik ISG dergisinde yayınlanan toksinler ile ilgili yazısı:


İNSANLIK İÇİN BÜYÜK TEHLİKE: TOKSİNLER
 
Üzerinde yaşadığımız gezegeni yaşanamaz hale getirmek için elimizden geleni ardımıza koymuyoruz. Daha fazla kar için her şeyin sentetiğine yönelerek doğal ürünlerden uzaklaşmak, üzerinde yaşadığımız dünyayı geleceğimizin umutları çocuklarımız için daha da yaşanmaz duruma getirmektedir. Bugün, 1940’larda olmayan/bilinmeyen, yaklaşık 80.000 sentetik kimyasal madde dünyada bulunmakta/kullanılmaktadır. Her yıl 1.500 kadar yani kimyasal madde piyasaya sürülmektedir.
 
Bugün vücudumuzda 60 yıl önce bilinmeyen/bulunmamış yaklaşık 400-500 kimyasal madde taşıdığımız tahmin edilmektedir. Kimyasal maddeler dünyanın aynı zamanda her yerinde bulunabilmekte ve yapımı kimyasalların izlerine/kalıntılarına insanlar, hayvanlar, bitkiler, toprak ve havada rastlanabilmektedir.
 
DDT yıllar önce yasaklanmasına karşın hala çevrede ve insan vücudunda tespit edilmektedir. Bazı kimyasallara maruz kalındığında kalıcı ve geri dönüşümsüz hasarlar doğabilmektedir. Zehirli kimyasalların etkileşimi ve ortamda yoğunlaşması ile ortaya çıkan çevre kirlenmesi ile ekolojik dengenin bozulması telafisi çok zor sonuçlara yol açmaktadır. Çocuklarımız, torunlarımız ve hatta daha sonraki geleceği çok büyük tehdit altındadır.
 
Kimyasal maddeler dünyanın aynı zamanda her yerinde bulunabilmekte ve kimyasalların izlerine/kalıntılarına insanlar, hayvanlar, bitkiler, toprak ve havada rastlanabiliyor. Mesela DDT ve hekzoklorobenzen yıllar önce yasaklanmasına karşın hala doğada ve insan vücudunda tespit edilebiliyor.
 
Bu toksinler her yerde bulunabiliyor; havada, badanada, panjurlarda, halıda, mobilyada, temizlik araçlarında, deterjanlarda, makyaj malzemelerinde, pişirme kaplarında, elektronik eşyalarda, giysilerde, aşılarda, gıda katkılarında, sebzelerde, meyvelerde, ette, sütte, oyuncaklarda...
 
Bu toksinler hücre zarını hasara uğratıyorlar, serbest radikal aktivitesini arttırıyorlar, enzimleri tahrip ediyorlar, kanser yapıyorlar, bağışıklık sistemini çökertiyorlar; vitamin ve mineral eksikliklerine, doğuştan organ ve iskelet anormalliklerine, davranış, algılama, bilişsel ve motor fonksiyonlarda değişik şiddetlerde bozukluklara yol açıyorlar (Tablo 1)
 
İşin kötüsü bu toksinler kişinin detoksifikasyon yeteneği ile ilişkili olarak çok düşük düzeylerde bile etkili olabiliyor. Yaş da önemli. Yaş ne kadar küçük ve beyin ne kadar az olgun ise zarar da o oranda artıyor. En büyük hasara anne karnındayken maruz kalınıyor.
 
Bu toksinlerin birikici etkileri de var. Yani çok düşük dozda alınsalar bile sinsice ilerliyor ve yıllar sonra etkileri ortaya çıkıyor. Bazı kimyasallara maruz kalındığında kalıcı ve geri dönüşümsüz hasarlar doğabiliyor. Bu nedenle çocuklarımız, torunlarımız ve hatta kendi geleceğimiz çok büyük tehdit altında.
 
Tablo 1. Toksik maddelerin oluşturduğu hastalıklar
 Kansızlık
 Kanser
 Beyin hasarı
 Hormonal bozukluklar
 Hiperaktivite
 Otizm
 Bağışıklık yetersizliği
 Alerji, astım
 Kalp hastalıkları
 Felçler
 Kronik yorgunluk
 Doğumsal anomaliler
 Gelişme geriliği
 Depresyon
 Konsantrasyon eksikliği
 Karaciğer yetersizliği
 Sinir ve kas hastalıkları
 Egzama ve deri tahriş bulguları
 Hazımsızlık
 
İnsan vücudunda biriken başlıca kimyasal toksinler
 
İnsan vücudunda biriken başlıca kimyasal toksinler aşağıdaki gruplara ayrılabilir;
 Dioksalat ve furan bileşikleri: PVC, endüstriyel beyazlatma ve yakma yan ürünleri
 Fitalat: Kozmetik malzemeler
 Uçucu organik kimyasallar: Ksilol, etil benzen vb.
 Ağır metaller: Kurşun, cıva, kadmiyum vb.
 PCB (Poliklor bifenil): Havuz somonları
 Böcek ilaçları
 
1. Organoklorinler: DDT, aldrin (kanser, genetik bozukluklar, nöropati)
 
2. Organofosfatlar
 
3. Karbamatlar
 
Tarım ilaçları

Tarım alanlarında her yıl İngiltere 30 bin tonun, Amerika ise 200 bin tonun üzerinde pestisit kullanılmaktadır. Organik tarım yönetmeliklerinde sadece 4 çeşit kimyasal maddenin oldukça sınırlı koşullarda kullanımına izin verilirken, konvansiyonel tarımda yaklaşık 450 farklı kimyasal ilaç kullanılmaktadır. Sözde kimyasal savaşa karşı çıkan ABD 1990 yılının Mart ve Mayıs aylarında dünya çapında 60 bin ton zehirli zirai ilaç ihraç etmiş ve en çok ilaç ithal eden ülkeler sıralamasında Türkiye altıncı sırada yer almıştır (1,2).
 
Tabii bu kadar fazla tarım ilacı niçin kullanılıyor? diye akla gelebilir. Yeşil Devrim’in babası Profesör Norman Borlaug, yüksek verim getiren alanların tarımsal olarak geliştirilmesi üzerine çalışmaları için 1970’te Nobel Barış Ödülü almıştı. “Devrim”den kasıt, tarımda yapay gübrelerin, yabani ot ve böcek ilaçlarının ve tarım makinelerinin kullanılması sayesinde elde edilen rekor üretim artışlarıydı. Amaç çok masumdu; hızla artan dünya nüfusunun aç kalmasını engellemek.
 
Yeşil devrimle birlikte ürün miktarında gerçekten de rekor artışlar oldu. Bunun yanı sıra, tarım makinesi, kimyasal ilaç ve girdi satan şirketler de paraya para demediler. 1970’li yıllarda başlayan “Yeşil Devrim”le birlikte önce küçük firmalar yok oldu. Çünkü fakir çiftçiler gübre ve ilaçları alamadılar. Daha sonra da büyüyen firmalar birbirlerini yutarak tekellere dönüştü. Tek tip ürün tarımsal zararlıların artmasına yol açtı. Yerli tohumlar yok olmaya ve tarımsal genetik çeşitlilik azalmaya başladı. Aşırı üretim, aşırı sulama gibi nedenlerle topraktaki besleyici maddeler azaldı, toprak yoksullaştı ve üretim düştü. Sonuçta eski verimi de almak mümkün olmadı ve çevre bu ilaçlarla zehirlendi (3).
 
II. Dünya Savaşı'nda yüz binlerce kişi tifustan öldü. Amerikan askeri birlikleri ancak ağır temizlik koşulları altında korunuyordu. Şubat 1944'te 1 milyon 300 bin Napolili ve kent sokakları DDT tozuyla ilaçlandı. Tifüs salgını başladığı hızla yok oldu. Buna DDT mucizesi dendi! DDT özellikle kadınlarda pek çok deri hastalığının yanı sıra meme kanseri riskini artırdığı da ortaya çıkarılmıştı. 1970'lere gelindiğinde DDT Avrupa'da yasaklandı. DDT kullanımı Türkiye'de 1980'lerin sonlarına kadar yasaldı.
 
1954 yılında Birecik’te 600 çiftten fazla kelaynak vardı. O yıllarda çekirge salgınlarına karşı yaygın olarak DDT kullanılmış ve kelaynaklar DDT’den etkilenmişlerdir. 1962 yılında toplam kelaynak sayısı 130 çift kalmıştı ve 1973 yılına geldiğimizde, sadece 26 çift kelaynak kalmıştı. Azalış devam ediyordu: 1982 yılında sadece 17 tane kuş Afrika’dan geri dönmüştü ve 6 çift doğal ortamında üremişti. Günümüzde 83 Kelaynak olmakla beraber 13 tane de yavru bulunmaktadır.
 
1955-1959 yılları arasında Güneydoğuda hekzoklorobenzen ile ilaçlanmış tohumluk buğdayın ekmeğinin yenmesinden ile en az 5000 vatandaşımız etkilenmiştir. Karaciğer yetersizliği ve deride döküntülerle seyreden bu hastalığın adı porphyria cutanea tardadır. Türk porfiryası olarak da bilinmektedir. Halk arasındaki adı pembe yaradır. Bu buğday ekmeği yiyen emzikli annelerin bebeklerinin hemen hemen hepsi (500 kadar) ölmüştür. Ankara Üniversitesinin yaptığı araştırmalara göre birkaç nesil geçmesine rağmen bu bölgede yaşayan insanların vücut sıvılarında hala toksine rastlanmaktadır (4).
 
Ot ilaçlarından (herbisid) dünyada en çok kullanılanı glifosattır. Gliofosat, geniş etkili bir ot ilacıdır (5). Çiftçiler glifosatı "ot yakıcı ilaç" olarak adlandırıyor. Özellikle gübrelemenin yapıldığı dönemlerde, otlar da coşmasın diye gübreye karıştırılarak veriliyor. Gliofosat endüstriyel tarımda özellikle soya, mısır, kanola ve pamukta kullanılıyor. Çünkü bu bitkiler, genleriyle oynandığından glifosattan etkilenmiyorlar.
 
GDO’lu soya ilaca duyarlı değildir, ama ilacı içine alır. Bunlar bizim Biyogüvenlik Kurulu kararıyla hayvanlara yem olarak veriliyor. Dolayısıyla o soyanın yedirildiği hayvana da geçiyor, etine, yumurtasına ve sütüne de bulaşıyor.
 
Eminim aranızda “Artık bu kadarı da fazla, eğer bir madde gerçekten böyle zararlar içeriyorsa devlet ya da devlet daireleri bunun kullanımına izin verir miydi?” ya da “Hem sonra yönetmelikler var, insan sağlığına zarar oluşturacak üst limit sınırları var…” diye isyan edenleriniz olacaktır. Ancak üzücü gerçek şu ki eğer doğru kişiye yeterince para ödüyorsanız açılmayacak kapı yok gibidir (6).
 
Tarım ilacı kalıntıları-Doku örnekleri
 
Adana Adli Tıp Morgu'ndan 82 vakadan alınan doku örneklerinin yüzde yüzünde (%100) tarım ilacı kalıntısı bulunmuştur (7). Kadınlardaki tarım ilacı kalıntısı erkeklere göre daha yüksek bulunmuştur. Yani kadınlar erkekler kadınlardan daha çok zehirlenmektedir. Bu zehirler kadınların doğurduğu bebeklere de geçmektedir.

Gıda katkı maddeleri
 
Günümüzde binlerce gıda ya raf ömrünü artırmak, tatlandırmak ve göze hoş görünmek amacı ile binlerce katkı maddesi ilave edilmektedir (8). Bu maddelerin bazıları güvenli olsa da birçoğunun güvenliliği kuşkuludur ya da tamamen güvensiz ve tehlikelidir (Tablo 2, 3, 4).
 
Tablo 2. Güvenli katkı maddeleri
 Alginat ve propilenglkolalginat
 E vitamini (alfa-tokoferol)
 C vitamini(askorbik asit)
 Bata-karoten
 Ca ve Na propionat
 Kazein ve sodyum kazein
 Sitrik asit ve sodyum sitrit
 Ferröz glukonat
 Fumarik asit
 Jelatin
 Gliserin
 Guar gum
 Gum arabik (arap zamkı)
 Gum tragacanth
 İnvert şeker
 Karaya
 Laktik asit
 Lesitin
 Mannitol
 Potasyum sorbat
 Sodyum benzoat
 Sorbik asit
 Sorbitol
 Vanilya
 
Tablo 2. Güvenliği kuşkulu katkı maddeleri
 Suni lezzetlendiriciler
 Carrageenan
 Mısır şurubu
 CMC
 EDTA
 Fosfat
 Fosforik asit
 Green number 3
 Hepatil paraben
 Modifiye nişasta
 Monogliserid ve digliserid
 Yellow number 5
 
Tablo 4. Güvensiz katkı maddeleri
 Aspartam
 BHA
 BHT
 Blue number 1
 Brominated vegetable oil (BVO)
 Citrus red number 1
 Mono sodyum glutamat
 Propil gallat
 Red number 1
 Red number 40
 Sakkarin
 Na nitrit
 Sülfit
 TBHQ
 Yellow number 6
 Kinin
 
Niçin Çocuklar Zehirli/Tehlikeli Maddelere Özellikle Daha Hassastır?
 
Çünkü çocuklar vücut ağırlıklarına oranla gelişmiş insanlardan daha fazla yer, içer ve nefes alır. Çocuklar önce böcek öldürücüler veya diğer kimyasal maddelerle maruz kalmış zemin veya yer döşemelerinde daha fazla zaman harcamaktadır. Çocuklar aynı zamanda daha çok el-ağız transferi yaparlar. Çocuklar 5 yaşına kadar, besinler yoluyla yaşam süreleri boyunca alacakları toksik maddelerin yarısını alırlar. Bazı toksinlerin küçük tek dozunun kritik gelişme evresinde alınması öğrenmeden üreme sorununa kadar kalıcı gelişim bozukluklarına sebep olmaktadır.
 
Birçok toksin vücut yağlarında biyolojik olarak birikir ve anneden çocuğa emzirme ile geçebilir. Bir araştırmada göbek bağından alınan örneklerde ortalama 287 toksin saptanmıştır (9). Bu toksinlerden 180’i kansere sebep olurken, 217’si beyin ve çevresel sinir sistemi için toksik olmakta, 208’i doğumsal anomaliler yapmaktadır. Uzmanlar ‘idiopatik’ denilen (nedeni belli olmayan) yüzlerce hastalığın çoğunun bu toksinlere bağlı olduğunu ifade etmektedirler.
 
Bir çocuk günde ortalama 61 kimyasala maruz kalmaktadır (10). Bunlardan 27 tanesi sağlığa uygun değildir. Örneğin bebek şampuanladığında çok sayıda toksine maruz bırakılmaktadır. Buradaki toksinler düşük miktarlarda olsa da zaman içinde birikerek tehlikeli düzeylere erişmektedir.
 
Prof. Dr. Mine Yurttagil beslenme dengesizliği bulunan İzmir bölgesinde alınan 30 anne sütü örneğinde inek sütüne göre daha fazla pestisit çözeltisi saptamıştır (11). Bu nedenle özellikle bebek emziren annelere organik gıdaları önermektedir.
 
2003 yılında yayınlanan bir araştırmada Kahramanmaraş bölgesinde yaşayan kadınların sütlerinin üçte birinde tarım ilacı artığı saptanmıştır (12).
 
Çok ve arkadaşları Ankara bölgesindeki kadınların sütlerinde yaptıkları 1984’den 2002’ye kadar yapılan analizlerde, azalmakla birlikte hala DDT türevleri saptamışlardır (13). (DDT 80’li yılların sonunda tamamen yasaklanmıştır).
 
Kanada'da hamile ve hamile olmayan kadınların kan örnekleri ve bebekleri glifosat, glufosinat ve bunların yıkım ürünleri (metabolitler) olan AMPA ve 3-MMPA açısından araştırılmışlardır (14). Glifosat ve glufosinat hamile olmayan kadınların kan örneklerinde saptanmıştır. Buna karşılık 3-MMPA ve bir başka GDO teknolojisi göstergesi CryAb1 ise hem hamile olmayanlarda, hem hamilelerde ve hem de bebeklerde kalıntı olarak belirlenmiştir (15).
 
Toksinlerden korunmanın yolları

Toksinlerden korunmak için en büyük görev devlet teşkilatlarına düşmektedir. Ama her vatandaş da kendini korumak için elinden geldiğince gayret sarf etmelidir.
 
Neler yapmalısınız?
 Hiçbir şekilde tatlandırıcı ve tatlandırıcı içeren ‘light’ hafif yiyecek ve içecek tüketmeyin.
 Katkı maddesi ilave edilmiş, paketlenmiş gıdaları yemeyin.
 Bol taze sebze ve meyve yiyin
 Her sebze ve meyveyi mevsiminde yiyin.
 Yeterli omega-3 alın; ayçiçeği, mısır, soya, pamuk ve margarin gibi yağları diyetinizden çıkartın. Bunların yerine zeytinyağı ve doğal hayvani yağları (tereyağı, iç yağı ve kuyruk yağı) yiyin.
 Kefir, yoğurt, turşu, sirke, nar ekşisi ve boza gibi probiyotiklerden (faydalı mikroplar) zengin gıdalarla beslenin.
 Özgür dolaşan hayvanların etini, sütünü ve yumurtasını yiyin.
 İçtiğiniz suyun ayrıntılı analizini öğrenin. Bu özellikleri olmayan suyu tüketmeyin.
 Suların eskiden olduğu gibi cam damacana ve şişelerde satılması için mücadele edin.
 Pastörize sütlerden mümkün olduğunca kaçının. UHT’li kutu sütü tüketmeyin.
 Mümkünse mandıra sütü, yoksa günlük şişe sütü tüketin.
 Küflenmiş gıdaları yemeyin.
 Beyazlatılmış un mamüllerini tüketmeyin.
 Şampuan, deterjan, parlatıcılardan toksin içermeyenleri kullanın, bunların yerine doğal ve eski seçenekleri kullanın.
 Pencerelerinizi sık sık açın, ahşap çerçeveleri ‘pen’lerle değiştirmeyin.
 Evinizin duvarlarını, su bazlı boyalarla, en iyisi kireç boya ile boyayın
 Lavabolarınızı pompa ile açın
 Klorla beyazlatılmış kağıt ürünlerini (peçete, tuvalet kağıdı, çocuk bezi, mendil, süt ve meşrubat kartonu vb) kullanmayın.
 Çocuklarınıza flor tableti vermeyin ve eğer yutacaklarsa florlu macun kullandırtmayın.
 Amalgam diş dolgusu yaptırmayın.
 Yiyeceklerinizin büyük bir bölümünü çiğ olarak tüketin. Eğer pişirecekseniz yavaş pişirme şekillerini (buğulama, güveç vb) tercih edin.
 Teflon, aluminyum ve kalaysız bakır kaplar kullanmayın.
 Sıcak yemeklerin alüminyum folyo ve streç ile temas etmesine izin vermeyin.
 Kızartmalardan ve tütsülerden mümkün olduğunca kaçının.
 Mikrodalga fırın yerine turbo fırın kullanın.
 
KAYNAKLAR
 1.http://www.soilassociation.org
 2.http://epa.gov/etop/forum/problem/progressreports/Action%20Team%20-%20Pesticide%20Spray%20Drift%20-%20Report%20-%209-16-06.pdf
3.Gıdalar Ambalajlar Silahlar ve Açlar: Mebruke Bayram· HayyKitap, 2008
 4.Gocmen A,Find all citations by this author (default).Orfilter your current search Peters HA, Find all citations by this author (default).Orfilter your current search, Cripps DJFind all citations by this author (default).Orfilter your current search, Morris CR. Hexachlorobenzene Episode in Turkey, Biomedical Environmental Science 1989; 2(1): p. 36-43.
 5.Pline-Srnic WA, Edmisten KL, Wicut JW et al. Effect of glyphosate on fruit retention, yield, and fiber quality of glyphosate resistant cotton. Journal of Cotton Science 2004; 8: 24-32.
 6.http://beslenmebulteni.com/bes/index.php?option=com_content&view=article&id=165%3Aneden-organik--&catid=87%3Atarm&Itemid=269&limitstart=1
 7.Daglioglu N, Gulmen MK, Akcan R, Efeoglu P, Yener F, Unal I. Determination of organochlorine pesticides residues in human adipose tissue, data from Cukurova, Turkey. Bull Environ Contam Toxicol. 2010;85(1):97-102.
 8.Mennan Aysan Kuzanlı, Nasıl Zehirleniyoruz? Nasıl Korunuruz, Dharma Yayınları, 2008
 9.http://www.ewg.org/reports/bodyburden2/execsumm.php
 10.http://www.ewg.org/reports/bodyburden2/execsumm.php
 11.http://www.bugday.org/article.php?ID=227
 12.Erdoğrul O, Covaci A, Kurtul N, Schepens P. Levels of organohalogenated persistent pollutants in human milk from Kahramanmaraş region, Turkey. Environ Int. 2004;30(5):659-66.
 13.Cok I, Dönmez MK, Karakaya AE. Levels and trends of chlorinated pesticides in human breast milk from Ankara residents: comparison of concentrations in 1984 and 2002. Bull Environ Contam Toxicol. 2004 Mar;72(3):522-9.
 14.Benachour N, Seralini GE. Glyphosate formulations induce apoptosis and necrosis in human umblical, embryonic, and placental cells. Chemical Research in Toxicology 2009; 22: 97-105).
 15.Aris A, Leblanc S. Maternal and fetal exposure to pesticides associated to genetically modified foods in Eastern Townships of Quebec, Canada. Reproductive Toxiclogy 201
 
 
Prof. Dr. Ahmet AYDIN
 
İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD, Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı
 
(www.beslenmebulteni.com)( besahmet@yahoo.com)



Bu haber 2,655 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,833 µs