En Sıcak Konular

Hasetlik duygusu ve insan

9 Temmuz 2012 12:19 tsi
Hasetlik duygusu ve insan Haset duygusunun ortaya çıkmasına zemin hazırlayan çeşitli sebepler vardır:

Dr. Arslan MAYDA / Sızıntı
amayda@sizinti.com.tr
  
Yaratılışta fıtratımıza başkalarının sahip olduğu güzel şeylere alâka ve onları edinme arzusu konmuştur. Bu arzunun ifadesi, gıpta ve haset olarak iki şekilde karşımıza çıkar. Bunlardan gıpta pozitif, haset ise son derece negatif bir duygudur. Haset, karşısındaki kişinin sahip olduğu servet, şöhret, makam, güzellik gibi geçici değerleri kaybedip muhtaç ve zelil duruma düşmesini şiddetli bir şekilde istemektir. Gıpta ise, başkalarının sahip olduğu güzel şeylerin kendisinde de olmasını arzulamaktır. Dolayısıyla gıpta insan fıtratına uygun, başkalarına zarar vermeyen ve insanı motive eden bir duygudur. Haset ise, insan münasebetlerini bitiren, tüketen ve insanları birbirine düşman yapan son derece sakıncalı bir duygudur. Haset; kıskançlık ve çekememezlik duygusunun en ağır şeklidir. Haset konusunda Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi, haset de iyilikleri yer bitirir." buyurmuştur.

Haset duygusunun ortaya çıkmasına zemin hazırlayan çeşitli sebepler vardır:

Servete, şöhrete ve yüksek makama sahip olma tutkusu
Güzelliğe, mülkiyete, şöhrete ve yüksek makamlara sahip olma arzusu, insan tabiatında vardır. İnsanlar bunlara sahip olmak için kendi aralarında büyük bir yarışa girerler. Yarışın sonunda insanlar servete, şöhrete ve yüksek makamlara bazen ulaşırlar, bazen de ulaşamazlar. Açarsak yarışı kaybedenler ve kazananlar vardır. Bu da bir imtihan sırrıdır. Kaybedenlerin gönül dünyaları imar edilmiş değilse, haset duygusuna kapılma ihtimalleri yüksektir. Bu yüzden haset eden insanlar, çeşitli manipülasyona girerler. Ne pahasına olursa olsun, serveti, şöhreti ve yüksek makamları elde etmek isterler. Haset eden kişiyi ancak tek isim olma tatmin eder. En iyi futbolcu, en güçlü yazar, en iyi başrol oyuncusu, en ünlü komedyen, en iyi programcı, unutulmaz mucit, cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, genel müdür, rektör, ülkenin veya dünyanın en zengin kişisi olma gibi. Haset eden kişi, yıldız olma basamaklarını çıkarken, rakiplerinin elenmesi için oluşan olumsuz her hareketi içten alkışlar ve sevinir.

Kendini övme ve beğendirme isteği
Kişilerin iç dürtülerinden olan övünme dürtüsü, ben merkezli olup, narsizmin yapıtaşlarındandır. Kişi, önemli veya önemsiz bir özelliği sebebiyle kendisinin yüceltilmesini ister. Abartılı bir şekilde kendinden söz ettirmek, kendisiyle iftihar etmek arzu eder. Neticede ilgi uyandıracak şekilde kendini anlatır. Kendini öven kişide mutlaka zirvede olma arzusu vardır ki, kişi baskılayamadığı aşağılık kompleksini, kendini övme ile tatmine çalışır. Oysaki dinimiz kendini övgüyü hoş görmez. İyi, sevimli, güzel, yetenekli göstererek kendisini beğendirme maksadıyla gayrete girenleri hoş karşılamaz. Çünkü karşı cinslere, parti liderine, topluma, işverene, bir yol gösterici mürşide kendini övüp beğendirme gayretleri, kişide rakiplerine karşı haset duygusunu tetikleme riski taşır. Teveccüh edilenler arasında gerçekten takdire layık biri varsa, onu çekemediğinden ve narsist yapısından dolayı, kişinin içinde bir haset duygusu oluşabilir.

İnsan bazen mütevazı gibi görünerek de, kendini beğendirmeye çalışabilir. Bu da kibrin bir başka çeşididir. "Ben aciz bir kulum; fakat Allah'ın verdiği zekâ ile bu işi en iyi ben yaptığım için bana layık gördüler, acizane, fakirane bu işleri biz yapıyoruz, bu da fakire Allah'ın bir lütfu, ihsanı.." gibi.

Dünya sevgisi
Hasetliği insanlarda tetikleyen unsurlardan biri de, dünya sevgisidir. Dünyayı aşırı derecede seven kişi, kalbini, düşüncesini, hareketlerini, bütün zaman ve enerjisini dünyaya ayıracak kadar, dünyaya muhabbetle bağlıdır. Bu yüzden dünyevî her şeyi, büyük bir tutkuyla sever ve ona sahip olmak ister. Kendisi sahip olmayıp, başkaları sahip olunca da, hasetlenir. Kendisinin sahip olamadığı servet, şöhret, makam-mevki karşısında, büyük bir kıskançlık duyar. Bu kıskançlık, bir süre sonra bunlara sahip olanlara karşı kin ve nefrete dönüşür. Karşısındaki kimsenin servet, şöhret ve makam sahibi olmasını hazmedemez. Âdeta onların düşmanı kesilir.

Zenginin fakire yardımı kesmesi
Toplum hayatında birlikte yaşamak, vazgeçilmez bir gerçektir. Aramak, sormak, ziyaret etmek olan sıla-i rahim, akraba bağlarını korumanın yanında, insanın yakın çevresiyle empatik münasebetler kurması demektir. Günümüzde zenginlik; şatafat, gösteriş, lüks ve israfı beraberinde getirmekte ve bu da yoksul birçok insanı, hasetlik noktasında tahrik etmektedir. Zengin-fakir, işçi-işveren, akrabalar ve konu-komşu arasında ziyaretler, ilgi, sevgi ve yardımlaşma sürekli olmalıdır. Zîrâ, ziyaret ettiğimiz insanların ihtiyaçlarını, beden ve ruh hâllerini yakından görürüz. Bu durum bizde insanî duyguları uyarır. Mağdur insanların bulunduğu menfî durum rikkatimize dokunur. Bu insanlara, gücümüzün yettiği kadar yardım etmeye çalışırız. Bu sayede, fakirlerdeki yalnızlık ve itilmişlik duygusunun oluşması önlenir. Akrabalar ve insanlar arasında paylaşım ve yardımlaşma hissi doğar. İşçi işverenin, zengin fakirin hâlinden anlar. İşverenle işçi arasında içtimaî emniyet, sosyal dayanışma artar. Ziyaretlerde kalbler yumuşar; kin, nefret, hasetlik azalır.

Din, mezhep ve cemaat mensupları arasında haset
Bazen fertteki haset duygusu, ferdin mensubu bulunduğu topluluğa da yansır. Meselâ, kitap ehlinin, mezhep mensuplarının ve cemaatlerin birbirine karşı hasedi tarihte yaşanmış hâdiselerdir. Yahudiler; Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ve ashabının inkârcı olmalarını dilemiştir. Farklı dinlerin mensuplarının birbirlerine hasetlerinden dolayı, tarihte dinler arası savaşlar çıkmış, haçlı seferleri düzenlenmiş; bazı din mensuplarınca, maalesef, kin, nefret, haset duyguları körüklenmiştir. Çekişme, mezhepler arası savaşlarda, aynı dinden binlerce kişinin ölümüne sebep olmuştur. Hattâ aynı dinin cemaatleri arasında birbirine karşı hasetlik duygusu oluşmuştur. Peygamberlerin ümmetlerinden bir taife, hasetlik sebebiyle diğer taifenin tebliğ vazifesine engel olmaya çalışmıştır. Oysaki ehli imanın beklediği neticeler, ahirete yönelik olduğundan hasetlik olmaması lâzımdır. Olsa, olsa gıpta olur. Ayrıca cemaatin bütün fertleri, bir şirketin mânevî ortağı gibi olduğundan, her birinin yaptığı ameller, diğer kişilere hisse olarak verileceğinden, kardeşlerinin meziyetlerine karşı haset edilmez. Eğer ehli iman bir kişi, haset ediyorsa, o kişi dünyevî neticeler bekleyen sâdık bir cahildir. Günümüzde başlatılan her seviyedeki dinler ve cemaatler arası diyalog hizmetleri ve herkesi kendi konumunda kabul etme anlayışı, bu hastalığın şifa verici ilâcıdır.

Hasetliğin belirtileri
Münakaşa: Haset eden kimse, sataşmak; haset edilen kişi de, haklı yanını savunmak için sık sık münakaşa eder. Hâlbuki Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem): "Münakaşa etmeyen, kimseyi incitmeyen kişi Cennet'e girer." (Tirmizi) buyurmuştur.

Gözü dönmüşlük: Haset eden kimse, dünyayı ateşe verebilecek kadar maksadına ulaşmaya yoğunlaşmıştır. Adeta gözü dönmüştür. Haset; hırs ve öfke ile büyüdüğü zaman, kişi ne yaptığını bilmez. Doğru düşünüp doğru karar veremez. İstediklerinin bir ân önce gerçekleşmesini arzu eder. Bu uğurda her şeyi göze alır.

Düşmanlık: Düşmanlığın kaynağında haset duygusu varsa, bundan haset eden kimse daha fazla zarar görür. Haset eden kişi, istediğine kavuşamadıkça, kendini yer bitirir, psikolojik olarak çöker. Aklını, kalbini yakıcı bir meşguliyetin içinde bulur. Haset ettiği kişinin elindekiler kaybolmadıkça, kendi içinde ruhî ve bedenî travmalara maruz kalır. Oysaki haset ettiği kimsenin bundan haberi bile olmaz. Haset eden kimse, elinden bir şey gelmeyince, hırs, kin, intikam, düşmanlık duygularıyla dolar.

Fakir halk tabakasının ihtilâl sesleri ve intikam çığlıkları: İnsanlar çok ağır şartlar altında çalışıp emeğinin karşılığı olarak karnını dahi doyuramıyorsa, zenginler fakirin hakkını zekât olarak vermiyorsa, faiz büyük sermaye sahiplerine kazandırıyor, yükü fakirlerin üzerine yüklüyorsa, yoksul insanlar isyan etmeye ve kullanılmaya uygun bir hâle gelir. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Meselâ, Bolşevik İhtilâli'nden (1917) önce Rusya'da çok ağır şartlar altında yaşayan geniş kitleler huzursuzdu. 1905 yılındaki ayaklanmalar ihtilâlin ilk ayak sesleriydi. Yoksulluk içinde kıvranan insanlar, nefret, kin, kırıp dökme ve gasp duygularıyla doluydu. Bu durum zenginlerin hiç umurunda değildi. 1917 yılında ekmek kıtlığı, diğer ekonomik sıkıntılar, köylülerin, işçilerin ayaklanmasını fırsat bilen komünist organizatörlerin ekmeğine yağ sürdü ve sonunda komünist ihtilâl gerçekleşti. Toplumda sosyal adaletin ortadan kalktığı, zekâtın verilmediği, faiz ve tefeciliğin yaygınlaştığı bir ülkede, ihtilâl hayalleri, intikam sesleri bitmeyecektir.

Karalama, aşağılama: Haset eden kimse, haset ettiği kişiyi yıpratmak için dedikodu, iftira ve yalana başvurur. Bu kişiler, insanlığın ortak değerlerinden çıkmaya başlar; dinin, vicdanın, aklın, kalbin kabul etmediği karakterleri ikinci kişilik edinme yoluna girerler.

Netice
Dünya geçicidir. Ölümle birlikte işlediğimiz ameller dışında, her şey dünyada kalır. İnsan ebede uygun yaratıldığı için, içinde bulunan ölümsüzlük duygusuna aldanır. Ölüm kendine gelmeyecek sanır. Bu yüzden haset duygusuna kapılır. Hâlbuki dünya ve dünyadaki her şey gelip geçicidir, fânîdir. Hakiki imanı elde eden insan, hiçbir zaman, servete, şöhrete, yüksek makam ve mevkilere başkalarına haset edecek kadar âşık olmaz. Mümin kardeşini kıskanmaz. Onun kötülüğünü istemez. Hayattaki gayesi, kulluk ve Rıza-ı İlâhî'dir. Bu yüzden hiçbir zaman, haset etmez. Etse etse bazen gıpta eder. Onu da ihlâsına mâni olmaması için, terk etmeye çalışır. Böyle olunca da, ideal bir sosyal yapı ortaya çıkar. Bu da insanı, iki cihan saadetine götürür. 


Bu haber 1,693 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,657 µs