En Sıcak Konular

200 milyon solucanım var

10 Ocak 2012 08:29 tsi
200 milyon solucanım var Burçin Karababa kırmızı solucanlardan gübre üretmeye evinin mutfağında başlamış.

TÛBA KABACAOĞLU / Aksiyon

                                                                                                
Burçin Karababa kırmızı solucanlardan gübre üretmeye evinin mutfağında başlamış. Mucizevi hayvanların sayısı zamanla 500’den milyonlara ulaşmış. Başarı, sevgi ve özveri dolu hikâyesi şimdi büyük bir tesiste devam ediyor...

‘Huzuru çok seviyorlar. Gürültü onları olumsuz etkiliyor. Yaşam alanlarına çok saygılılar. Sevgiye, ilgiye ihtiyaçları var. Beni hiç yalnız bırakmadılar. Zor zamanlar yaşarken bana güç verip sürprizler yaptılar hep. Rahat, sağlıklı ama konforsuz bir yaşamı tercih ediyorlar. Sessizler. Sevginize muhakkak karşılık veriyor, sizi üzmüyorlar.” Sizce bu cümleler kimden ya da neden bahsediyor olabilir? Bu sorunun cevabı sizi şaşırtsa da söylemek durumundayız. Zira haberimizin konusu tam da bu kahramanlar. Kırmızı solucanlar…

Burçin Karababa, İstanbul Çekmeköy’de yaşıyor. Organik gübre üreten Ekosol firmasının sahibi. Onu benzerlerinden ayıran ise bu kıymetli hayvanlardan gübre üretmesi. Bir de solucanları çok çok sevmesi… Yıllardır onlarla birlikte. İyi günde de kötü günde de onu hiç yalnız bırakmamışlar. Ne zaman gücünün azaldığını hissetse onlardan güç almış. Burçin Hanım’la yola çıkış hikâyesini, solucanlardan dünyanın en verimli gübresini nasıl ürettiğini, solucan gübresinin diğerlerinden farkını konuştuk…

Burçin Karababa 1968’de dünyaya ‘merhaba’ der. Ziraat mühendisi bir babanın ve zirai ilaç eczanesi bulunan bir annenin ortanca çocuğudur. İlk orta ve liseyi Ankara’da okur. İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Bölümü’nü bitirdikten sonra yine aynı üniversitenin İşletme Fakültesi’nde İşletme İktisadı Bölümü’nü tamamlar. Borsada, ithalat-ihracat firmalarında ve kendine ait turizm işletmesinde çalışır. Aynı zamanda dalış eğitmenliği yapar. Kızı Derinsu’yu 2000’de dünyaya getirir. Bu tarihten sonra da hayatı daha önce hiç düşünmediği, planlamadığı şekilde değişmeye başlar. Bir nevi, annelikle birlikte hayata tekrar ‘merhaba’ der. Kızı ek gıdalara geçer. Zararlarını bildiği için hormonlu, sağlıksız gıdalarla bebeğini beslemek istemez. Bu konudaki hassasiyetini ‘öncelikli vazifem’ diye nitelendirir hep. Organik balkon bahçeciliği yapar önce. Ancak organik tohuma, gübreye ulaşmak günümüz şartlarına göre çok zordur. Çiçeği burnunda anne zaten organik yetiştiricilik bilgisinden de hayli uzaktır. Ama her daim araştırmaları devam eder. Amacı çok sevdiği kızına en sağlıklı, en doğal yiyecekleri yedirebilmektir. Moldova’dan gelen arkadaşının bir sepet dolusu sebze-meyve getirmesiyle de değişimin ilk ışıkları kendini gösterir. Çünkü bu kıymetli hediyelerin özelliği, solucan gübresiyle yetiştirilmeleridir.

Burçin Hanım ilk kez duyduğu bu kıymetli bilgi karşısında oldukça şaşırır. Ve ‘daha’sını öğrenmek için araştırmalar yapıp literatür taramalarına koyulur. Fakat ulaştığı bilgiler çok kısıtlıdır. Hatta birkaç büyük üniversitede de istediği ayrıntılara ulaşamaz. Ziraat mühendisi babası Necdet Bey ve samimi arkadaşları bu işin imkânsızlığına vurgu yapsa da kimse onu ikna edemez. Tatmin olmayınca da düşer yollara. Tam yedi ülkeyi sırf bu sebeple dolaşır. Artık kafasına koymuştur. Solucandan gübre üretecek ve kendi gibi düşünen, bunun ihtiyacını hisseden insanlara yardım edecektir. Yani bu işi ya yapacak ya da yapacaktır. 

Yurtdışından canlı hayvan girişi Türkiye’de yasak olduğu için Batı ülkelerinden solucan temin edemez. İş başa düşünce kollarını sıvar. Orman tabanından solucan toplayabilmek için Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Orman Bakanlığı ve muhtarlıktan izin alır. Diğer solucan türlerine göre daha az bulunan kırmızı solucanları topraktan ayırmaksa aylarını alır. Ve 500 adetle işe koyulur. Evinin her bir köşesine âdeta laboratuar kurar. Akvaryumlarda solucanlar neyle beslenir, ne kadar yaşar, nasıl ürer, kaç yumurta bırakır ve bu yumurtaların kaçı yaşar türünden bir dizi amatör çalışma ve gözlem yapar. Sonuç onu her geçen gün biraz daha memnun eder. Solucanlarla kurduğu bağ ise artarak devam eder…

Ekosol, Beykoz’un Hüseyni köyündeki tesislerinde solucan gübresini üretiyor. Tesiste yaklaşık 200 milyon solucan mevcut. Oldukça geniş arazinin açık ve kapalı hemen her köşesi bu iş için değerlendiriliyor. Ortamda insanı şaşırtan büyük bir sessizlik hâkim. Kırmızı Kaliforniya solucanı; hayvan dışkısı, ev atıkları ve tarla döküntüsü karıştırılarak yapılan özel bir mamayla besleniyor. Burçin Hanım muz kabuklarına da bayıldıklarını söylüyor. Kadıköy Moda’da restoran işleten bir hanımın her hafta onlara muz kabuğu getirdiğini anlatıyor.

Solucanların bulunduğu tekne görüntüsündeki kapların en altına solucanlar, üstüne mama konuluyor. Nem ve karanlığı sevdikleri için de üzerleri örtülüyor. Solucanlar mamayı yiyor, dışkılayarak yavaş yavaş yukarıya çıkıyor. Eğer solucanlar üstte görünüyor ve gübre de çiğ köfte kıvamına geldiyse sürüngenler vazifesini tamamlamış sayılıyor. Ondan sonra da gübreler makinelerde elenip paketleniyor.

6 kişiden oluşan Ekosol ekibi solucanlara şefkatle muamele ediyor, onların her türlü ihtiyacını vakit kaybetmeden karşılıyor. Bakımları bir hayli meşakkatli. Ortam sıcaklıkları, mama kalitesi ve nem en temel gereksinimleri. Bu üçünü çok doğru şekilde organize etmek gerekiyor. Çok sıcağı da çok soğuğu da sevmiyorlar. Ortamları 10–20 derece arasında olursa yiyecek tüketimleri hızlanıyor. Sıcaklık 5 derecenin altına indiğinde ise uykuya dalıyorlar. Sıfırın altında da ölebiliyorlar. Gürültü de onları olumsuz etkileyen faktörler arasında. Hatta bu sebeple toplu intiharlar bile görülüyor. Başlarından geçen üzücü bir olayı Burçin Karababa şöyle anlatıyor: “Yuvalarının bulunduğu yerde çelik konstrüksiyon çalışması vardı. Hem gürültüden hem de çıkan dumandan etkilenerek toplu şekilde intihar ettiler. Çok üzüldük. Daha hassas davranmamız gerektiğini anladık.”

Her hayvan gibi kırmızı solucanların da belli karakteristik özellikleri var. Burçin Hanım bu konuda da onlardan çok etkilendiğini gizleyemiyor: “Solucanlar geçmişi dinazorlar kadar eski. Yani benim öpüp sevdiğim solucanlar aslında tam bir mucize ve sevgiyi fazlasıyla hak ediyorlar. Basit gibi görünen karmaşık canlılar. Onlardan öğrendiğim çok şey var. İçgüdüleri çok kuvvetli. Örnek verecek olursam; belli bir alanda belli sayıda solucan bulunmalı. Geçmişte ‘Sayıyı arttıralım, daha çok üretim yapalım’ dedim. Ama olmadı. Kendi nüfuslarını aşkın bir sayıya sahip olduklarında ergin olanlar yavrulara besin kalması için intihar etti. Çok duyarlılar.”

Solucan gübresi Türkiye için çok yeni ve orijinalliğini korusa da 50 yılı aşkın bir süredir Amerika’da, 10 yıldır da tüm Avrupa ülkelerinde üretiliyor. Meyve, sebze, ağaç ve bitki türlerinin yetiştirilmesinde de yaygın şekilde kullanılıyor. Solucanlar cinsiyetsiz hayvanlar arasında. Belli dönemlerde birbirlerini döllüyor ve kokon adı verilen yumurtayı bırakıyorlar. Oldukça hassas bu yumurtadan 8 yavru çıkıyor ve ancak birkaçı hayatta kalıyor. Bir solucan ancak yılda 7 katı sayıya ulaşıyor.

 

Solucanlar mucizelerle dolu

En uzun yaşayan hayvanlar arasında solucanların da ismi anılıyor. Sindirim sistemlerinde bulunan ve onları koruyan vücut sıvıları (sölom sıvısı) sayesinde bağışıklık sistemleri çok güçlü. Solucanlar hareket kolaylığı sağlamak ve toprakta bulunan milyonlarca zararlı bakteriden korunmak için, yani hastalanmamak için sölom sıvısı salgılıyorlar. Sölom sıvısının zararlı organizmalara karşı baskılayıcı tutumu bilimsel anlamda da kanıtlanmış. Hatta omurgalı canlılarda kanser hücreleri üzerindeki etkileri de gözlemlenmiş. Tabii kırmızı solucanların mucizeleri bunlarla da sınırlı değil. Çünkü onların sindirim sisteminde, çok sayıda mikroorganizma taşıyan, azot fikse eden bakteriler, antibiyotik etki, doğal büyüme hormonları ve enzimler bulunuyor. Solucanların sindirim sistemlerinde rhizobium (azot biriktirmeye yarayan bakteriler) azoto bakteriler, nitrosomonas (amonyağı nitrata nitratı nitrite çeviren bakteriler) ve mikorizal mantarlar (bitki korteksinde yaşayan, alımı yavaş besinleri alınabilir forma getirmekte yardımcı bakteriler) mevcut. Bu bakteri ve mantarları solucanlar sindirim sisteminden geçirerek yiyeceğe karıştırıyor, oradan da gübreye enjekte ediyor ve vermikest adındaki dışkı ortaya çıkıyor. Buna sölom sıvısı da eşlik ediyor.

Peki, önemli bir başka soru da kırmızı solucan gübresini Türkiye’de kim ya da kimlerin kullandığıyla alakalı. Burçin Hanım, ilk çıkış noktalarının organik sebze-meyve üreticileri olduğunu söylese de zamanla tam tersi bir durum yaşadıklarından bahsediyor. Meğer talebin büyük bir bölümü kimyasal gübre kullanan üreticiler ile peyzajcılardan gelmiş. Bu iki grubun hedefleri birbirinden farklıymış. Sürekli kimyasal gübre kullananlar artık verim ‘dur noktası’na geldiği için topraklarını bu yolla iyileştirmek istiyormuş. Diğer kesim de solucan gübresinin yüksek su tutma-besleme kapasitesi, toprak yapısını düzenleme gibi özelliklerinden faydalanmak, sölom sıvısı nedeni ile kök gelişimi artırmak, dayanıklı, doğal aromalı ürünler üretmek için kullanıyormuş.

Solucan gübresinin Türkiye’de tanınması için Ekosol ekibi bir dizi çalışma yapıyor. Tesis içinde kurdukları laboratuar da yeni araştırmalara ev sahipliği yapıyor. Kendilerinden bilgi almak isteyen üreticilerin, çiftçilerin ayağına giderek elde ettikleri verileri aktarıyor,  ürünlerini tanıtıyorlar. Bu vesileyle binlerce kilometre yol yaptıklarını söylüyorlar. Burçin Hanım bulunduğu her ortamda solucanlardan nasıl gübre üretileceğini ayrıntılarıyla anlatıp herkesi geri dönüşümün bir parçası yapmak istiyor. Bundan dolayı da ekip arkadaşlarının sıklıkla eleştirisine maruz kalıyor. Karababa ise bilgi ve deneyimlerinin paylaştıkça artacağına inanıyor... 

 Solucan gübresinin faydaları

 Ayrım gözetmeksizin her türlü tarım kültüründe uygulanır.  Gübrenin kullanıldığı alanda topraktaki zararlı patojenleri (gıda kaynaklı enfeksiyona veya gıda zehirlenmesine neden olan bakteriler) baskılamak sureti ile bitkiyi koruyup direnç sağlar.  Bitki daha hızlı, güçlü büyür.  Toprağın yapısını organik maddece zenginleştirir.  Toprağın verimliliğini yüzde 30 arttırır. Bu verimlilik ürüne yansır.  Yapısı gereği toprağın PH, strüktür (ana yapı) ve nemini düzenler.  Havalanmayı sağlarken, su tutma kapasitesinin arttırır. Topraktaki su stresini minimize eder.  İçeriğindeki bitki besin maddeleri makro ve mikro elementler suda yavaş çözülerek bitkilerin uzun zaman beslenmesini sağlar.  Özellikle kimyasallarla kirlenmiş, kuvvetini ve canlılığını yitirmiş, yorulmuş toprakların ıslahını sağlar. Bu sayede kimyevi gübre kullanım ihtiyacı zaman içerisinde azalır.  Yapısında bulundurduğu çok sayıdaki bakteri sayesinde topraktaki zararlı bakterilerle rekabet eder ve onların zararlı etkilerini ortadan kaldırır.  Yabani ot tohumu içermediğinden ürün, besin değerini yabani otlarla paylaşmaz.  Solucan gübresinde bulunan makro ve mikro elementlerin, bakterilerin bitkiye verdiği direnç, bitkiden ürüne geçeceğinden kaliteli, bol verimli ve dayanıklı ürün hasadı sağlar.  Asitli, kumlu toprakların parçacıklarını birbirlerine bağladığı gibi ağır killi topraklarda parça bağlılığını gevşeterek gözenekli yapıyı artırır. Toprakların bitki gelişimine daha uygun bir yapı kazandırır.  Tohumların erken filiz vermesini sağladığı gibi güçlü (gövde kalınlığı, yaprak yeşil oranı, yaprak sayısı, çiçek miktarı ve ürün miktarı ) ve önce verim (erkencilik) sağlar.  Solucan gübresi kullanılan topraklarda uzun süre humusun toprakta parçalanması devam ettiğinden, oluşan karbondioksit ve organik asitler, bitki besin maddelerinin bitkiler için faydalı hâle geçme süresini uzatır.  Yüzde yüz ekolojiktir ve toksik (zehirli) madde içermez.  Kokusuzdur ve bu sebeple gerçek lezzet ve aromaya sahip ürünler yetiştirilmesini sağlar.  Yetiştirilmiş bitkilerde nitrat kalıntısı bulunmaz.  Suyu, havayı ve toprağı kirletmez.

 

Evde solucanlarla kompost nasıl üretilir?

Burçin Karababa: “Evlerde solucan yetiştirmek ideal ortamı ve mama kalitesini sağladıktan sonra aslında kolay. Çocuklarına sağlıklı, temiz ve yaşanabilir bir dünya bırakmak isteyen herkes bunu yapmalı bence. Öncelikle onların barınma alanlarını doğru hazırlamak veya kompost box (kompost kutusu yani solucan evi) alarak işe başlanabilir. Ya da üst üste konabilecek 4 kap satın alınmalı. Biri hariç hepsinin alt kısımları matkapla delinmeli. En alta delinmemiş kap konmalı. (Orada su toplanacak. Elde ettiğiniz sıvıyı bitkilerinize kullanabilirsiniz.) Nem ve ışıktan korumak için de ya kalın bir bez ya da birkaç yerden delinmiş kapakla kutunun ağzı kapatılmalı. 1’inci kata evsel atıklarınızı koyabilirsiniz. O kat dolup üst kat ile boşluk kalmadığında bir üst katı kullanmaya başlayabilirsiniz. Tabanına açtığımız delikler vasıtası ile solucanlar bir üst hazneye yavaş yavaş çıkmaya başlar. Eğer önceki kapta tam bir oluşum olmadı ise üst kata mama koymayın. Bir süre ara verin ki solucanlar yeni mamaya gelerek eskisini kompostlaştırmayı bırakmasın. Alttaki haznede kompostun olduğunu gözlemlediğinizde üst kata yeni atık atmaya başlayın. Üst kata çıkan solucanlar orada da çalışır. Ancak alt katta solucanların yavruları kalmıştır. Bütünü ile çıkmaları zaman alacaktır. Siz bu arada 2’nci ve 3’üncü katı da doldurabilirsiniz. İlk kapta solucan kalmadığını gördüğünüzde artık kompostunuz hazırdır. O katı alıp gübrelemek istediğiniz alanlar için kullanabilirsiniz. Başlangıç için 100 solucan yeterli. Ama unutulmamalı; ne kadar çok solucan o kadar çok gübre demek. Hızlı kompost elde etmek istiyorsanız mutfak atıklarını parçalayıcıdan geçirerek solucanlara verin. Solucanlar kutularını her şey yolunda gidiyorsa terk etmezler. Eğer yaşadıkları ortamdan uzaklaşmaya çalışıyorlarsa muhakkak yolunda gitmeyen bir şeyler vardır. Eğer kompost kutunuzda sinek ve koku oluşuyorsa az miktarda yaprak, toprak, kâğıt parçaları ve yumurta kabuğu kullanarak pH dengesini ayarlayabilirsiniz.”

 Solucanlar hangi besinleri yememeli?

Solucanların sindirim sistemi asidik besinlere karşı duyarlı. Portakal, limon, mandalina (narenciye türleri), soğan sarımsak, et ve süt ürünleri, sirkesinden ve limon suyundan arındırılmamış salata çıktısı, bütün suyu alınmamış karpuz ve kavun kabuğu, ağaç yapraklarından iğne yapraklı olanlar (çam, servi ve çabuk dönüşmeyen meşe yaprağı) kesinlikle verilmemeli.

Kompost nedir?

Kompost çeşitli bitki ve hayvan atıklarının belirli bir metoda göre çürütülmesi ile elde edilir. Bilinenin aksine gübre değildir. Toprağın yapısal düzenini sağlar, gübrenin etkinliğini artırır. İçeriğine azot, fosfor ve potasyum eklendiğinde gübre işlevi görür.

 



Bu haber 1,822 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,360 µs