En Sıcak Konular

Prof. Dr. Küçükusta'dan önemli hatırlatma

12 Aralık 2011 09:31 tsi
Prof. Dr. Küçükusta'dan önemli hatırlatma "Kolesterol ile ilgili tartışmaları iyi anlamak için bazı temel bilgileri hatırlatmak istiyorum."

Ahmet Rasim Küçükusta / Zaman 

Bu hafta kolesterol tartışmalarıyla geçti. Medyada, "kolesterol savaşları, 30 milyar dolarlık kolesterol tartışması, kolesterol ilaçları kavgası, bunlar kolesterol mafyasının işi" gibi başlıklarla pek çok haber ve köşe yazısı yer aldı.

Bir tarafta 'kolesterol hastalıktır mutlaka ilaçla tedavi edilmelidir' diyenler, diğer tarafta buna şiddetle karşı çıkıp 'kolesterol vücudun damarda meydana gelen iltihaba karşı bir savunma tedbiridir; tedavi edilmesi gerekmez' diye itiraz edenler var. Bu tartışmaları iyi anlamak için bazı temel bilgileri hatırlatmak istiyorum.

Kolesterol damarı tıkamaz: Ateroskleroz yani damar sertliği, damar cidarında kolesterolün basitçe birikmesiyle oluşan bir depo hastalığı değil süregiden "düşük yoğunluklu bir enflamasyon"dur. Son senelerde yapılan araştırmalar olayın en başından damarı tıkayan pıhtı oluşumuna kadar tüm evrelerinde enflamasyonun rolünün olduğunu göstermiştir.

Aterosklerozun ağırlığıyla kan kolesterol düzeyi arasında da kalp krizi geçirme riski arasında da bir ilişki yoktur. Kolesterolleri normal hatta düşük olan kişilerde ileri derecede ateroskleroz gelişebileceği gibi kalp krizi geçirenlerin yarısında kolesterol yüksek yarısında ise normaldir.

Nitekim aterom plağının lipitten ve enflamasyondan zengin bir plak olması durumunda 'yeniden daralma' riskinin azaldığı ortaya konulmuştur. Aterom plağı ile ilgili kalp krizi, felç ve ölüm olaylarında en önemli sebebin plaktaki kanama ve plak içinde damar oluşumu olduğu belirlenmiştir. Bu bulgular kolesterolün aterom plağında bulunma sebebinin koruyuculuk olduğunun bir kanıtı olarak görülebilir.

Zaten kalp krizlerinde, felçlerde ve bunlara bağlı olarak gerçekleşen ölümlerde damarı tıkayan kolesterol değil, kan pıhtısıdır. Başka bir deyişle kandaki kolesterol, kurumun soba borusunu tıkanması gibi damarı tıkamaz; kolesterol aterom plağının elemanlarından sadece biridir.

Damar sertliğinin sebebi nedir?: Ateroskleroz damar cidarında damarı koruyan faktörlerin yetersiz kalması sonucu bir 'hasar' oluşmasıyla başlar. Bu hasarı takiben iltihap hücrelerinin damara yapışması ve birikmeleri mümkün olur. Bunlardan salgılanan pek çok madde ile damar cidarında 'mikropsuz iltihap' olarak da bilinen 'enflamasyon' meydana gelir. Bu enflamasyonun elemanları arasında iltihap hücreleri, kalsiyum, kolajen, kolesterol, fosfolipitler, hücre artıkları, yeni damar oluşumu, kanama, düz kas hücreleri vardır.

Bu iltihabın amacı damarda oluşan hasarın damarın delinmesini önlemek için bu kısmı enflamasyon sayesinde kalınlaştırmasıdır. Bu oluşuma aterom plağı diyoruz. Damardaki hasarı ve vücudun bunu tamir etmesini bir çeşit 'yara iyileşmesi' gibi de değerlendirebiliriz.

Damar iç yüzeyindeki hasarı ortaya çıkaran etkenlerin başlıcaları diyabet, obezite, yüksek tansiyon, hareketsizlik, sigara ve alkol, stres ve beslenme hatalarıdır. Bazı hastalarda kanda kolesterolün artmış olmasına bakarak damar sertliğine kolesterol yol açıyor demek doğru değildir. Bu, tıpkı zatürree olan bir hastada kanda iltihap hücrelerinin artması gibi vücudun bir savunma tedbiridir. Zatürree olan bir kişide kemik iliğinde iltihap hücrelerinin yapımını önleyen bir ilaç vermek ne kadar yanlışsa damar sertliğinde de olay yerine oradaki hasarı tamir için gelen kolesterolü olayın suçlusu ilan etmek de yanlıştır.

Son senelerde sayısız araştırma, enflamasyonun oluşumunda ve sürdürülmesinde ensülin direnci ve serbest oksijen radikallerinin çok önemli olduğunu göstermektedir.

Kalp krizi geçirenlerin yarısının kolesterolleri normal: Kalp krizi geçirenlerin yarısının kolesterolleri yüksek, diğer yarısının ise normal ve hatta bazılarınınki normalin de altında olabilir. Buna göre kanlarında kolesterolleri yüksek olanların da düşük olanların da kalp krizi geçirme ihtimalleri farklı değildir. Böyle bir durumda da kolesterol yüksekliğini kalp krizleri için bir risk faktörü olarak göstermenin bir mantığı yoktur.

Kolesterolün aterosklerozun sebebi olduğunu ileri sürenler kanda kötü kolesterolün (LDL-kolesterol) yüksek ve iyi kolesterolün (HDL-kolesterol) düşük olması durumunda kalp damar hastalıkları ve bunlara bağlı sorunların daha fazla görüleceği kanaatindedirler. Oysa son senelerde yapılan birçok araştırma yüksek dozda veya iki farklı ilaç kullanılarak kötü kolesterolün daha fazla düşürülmesi veya iyi kolesterolün artırılmasının bu problemleri önlemediğini gösterdi. Hatta bunların bazılarında ortaya çıkan komplikasyonlar sebebiyle araştırmalar yarıda kesildi.

Kolesterolsüz yağlar işe yaramadı: Hatırlarsanız, damar sertliğini önleyeceği iddiasıyla insanlara senelerce kolesterol ihtiva etmeyen margarin ve sıcakta preslenmiş bitkisel yağlar yedirildi; yumurta, kırmızı et, yağlı süt ürünleri yasaklandı ama nihayet bunların hiçbir işe yaramadığını kavrayan kolesterol lobisi 'yumurtadan özür diliyoruz' demek zorunda kaldı. Bugün kalp damar hastalıklarındaki artışta sağlıklı yağlar diye dayatılan trans yağların çok büyük etkisi olduğunu kimse inkâr edemiyor.

Damar sertliği nasıl tedavi edilmelidir?: Damar sertliğinin oluşumunun ve kalp krizi, felç, ölüm gibi olaylara sebep olmasının önlenmesi için esas yapılması gereken şey damar cidarındaki bu enflamasyonun baskılanmasını sağlamaktır. Bugün için elimizde bu enflamasyonu önemli bir yan etkiye yol açmadan baskılayabilecek bir ilaç mevcut değildir.

Yukarıdaki bilgilere göre kolesterol düşürücü ilaçların bu hastalıkların önlenmesinde kullanmanın haklı bir gerekçesi mevcut değildir. Yapılması gereken şey öncelikle, varsa diyabet ve yüksek tansiyonun tedavi edilmesi; obez olanların ideal kilolarına getirilmesidir.

Bu kişilerin mutlaka egzersiz yapmaları (günde en az 5 bin adım atılması veya 30-40 dakika yürümek, bisiklete binmek, jimnastik hareketleri) sağlanmalıdır. Sigara ve alkol kesinlikle sakıncalıdır; buna ikinci ve üçüncü el duman da dâhildir.

Beslenme de çok mühim; mutfağımızın temel yağları tereyağ, zeytinyağı ve fındık yağı olmalı! Unlu gıdaları, hamur işlerini mutlaka azaltmamız gerekiyor. Şeker ise kesinlikle yasak; mısır şurubu ve suni tatlandırıcıların adının bile ağza alınmaması gerekiyor. Temel yiyeceklerimiz makul miktarlarda hayvansal besinler, yeşil sebze ve meyveden oluşmalı. Balık, yoğurt ve aşırıya kaçmamak kaydıyla ceviz, badem ve fındık da sağlılığımızın dostu besinler.



Bu haber 1,679 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,815 µs