En Sıcak Konular

Normal mi, sezaryen mi?

8 Haziran 2008 15:16 tsi
Normal mi, sezaryen mi? Bebek bekleyen kadınlar doğum anına kadar “doğumun nasıl olması gerektiği” konusunu düşünüyorlar. Biz de kadın doğum uzmanı Prof. Dr. Tarık Altınok’a sorduk: Hangisi daha iyi?

Bebek bekleyen kadınlar doğum anına kadar “doğumun nasıl olması gerektiği” konusunda çeşitli tesirler altında kalıyorlar. Kimi ‘youtube’dan normal doğum görüntülerini izliyor, “ben böyle doğuramam” diyor. Kimi normal doğum yapmak istiyor ama doktoru istemiyor. Kimi, çocuğunun belli bir burçta veya tarihte doğması için sezaryen yaptırıyor.

Peki, doğumun nasıl ve ne zaman olacağına ilişkin keyfi karar vermek doğru mudur yoksa bunu doğal akışına bırakmak mı daha iyidir? Bu sorularımızı konunun uzmanı Prof. Dr. Tarık Altınok’a yönelttik.

Prof. Dr. Tarık Altınok Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi. Yurtdışında hastanelerde uzun yıllar tecrübesi var. Şu anda hem hocalığı, hem de klinik doktorluğu bir arada yürütüyor. Özellikle menopoz ve cinsel hastalıklar konusunda çalışmaları var. “Kadınlarda Cinsel İlişki ile Bulaşabilen Hastalıklar/ Nobel Tıp Kitabevleri” kitabının yazarı. Ve hepsinden önemlisi, normal doğumu teşvik ediyor. Hastaları ona büyük saygı duyuyor.

Doğum muhteşem bir olay. Siz de uzun meslek yaşamınız boyunca birçok bebeğin doğumunda bulundunuz. Günümüzde normal doğumla doğmuş bebek oranı giderek azalıyor; ama siz anneleri doğal doğuma teşvik ediyorsunuz. Biraz normal doğumdan ve sezaryenden, aralarındaki farklardan bahsedelim mi?
Tabii, önce normal doğum nedir, onu anlatalım. Bebek miadında doğacak, yani 37 ila 40 haftalık olacak. Ritmik kasılmalar (kontraksiyonlar) kendiliğinden başlayacak. Ritmik kasılmalardan kasıt 1 saat içinde 5–6 defa karnı kasılacak, düzenli gelecek, zaten kadın bunu anlar. Yani herhangi bir ilaç vererek başlatmayacaksınız. Belirli bir süre içinde doğum tamamlanacak. İlk doğumsa 12 ila 16 saat sürer. Daha uzun veya kısa sürebilir. Bir veya daha fazla çocuk doğurmuşsa 8 ila 12 sürer. Fetusun gelişimi normal olacak. Fetusta herhangi bir gelişme geriliği, vs. olmayacak. Fetus ağırlığı 2500 ila 4000 gram arasında olacak. Doğum sırasında vakum veya forseps gibi aletler kullanılmayacak. Bebek ve ekleri (plasenta, kordon, zarlar) vajinal yolla ve doğal olarak çıkacak. Yani elle girip içeriden çıkarmayacaksın. İçeride plasenta kalmayacak, pelvis kanalından geçecek. Anne ve bebeğe zarar gelmeyecek. Doğumda ve 1-2 saat sonrasında bir komplikasyon olmayacak. Bütün bu saydıklarıma “evamir-i aşere” diyoruz, yani normal doğumun on emri.

Normal doğumun başlayacağını da anlayabilirsiniz. Mesela 5-10 dakikada bir gelen kasılmalar olur. İlk önceleri çok hafif ağrılıdır. Mukus tıkacı atılır. Rahim ağzında koyu, yumurta akının koyusu bir madde vardır. Bu, vajinadaki birtakım mikropların yukarı çıkmasını önler. Doğuma 3-4 gün kala mukus atılır; halk arasında buna “nişan” denir. İmmun globulin dediğimiz maddeler içerir. Ki bunlar mikropların, vs’nin yukarı çıkmasını önlüyor. Amniyon sıvısı gelir. Kanama olur. Amniyon sıvısı ve kanama aynı zamanda anormal bir doğumun da habercisi olabilir.

Siz bunları anlatırken aklıma eskiden gebe kalan kadınlar geldi. Bu kadar mucizevî bir olay gerçekleşiyor. 9 ay 10 gün boyunca bebeklerini bekliyorlar. Doğum anında bir terslik, gariplik olduğu anlaşılırsa doktor veya ebe müdahale ediyor. Bir de bugüne bakalım. Haftalar öncesinden doğum tarihi için randevulaşılıyor. Anne önceden, “ben şöyle doğuracağım” diye karar veriyor. Sezaryen keyfi bir uygulama haline gelebilir mi? Böyle bir hakkımız var mı?
Tabii bu çok yanlış. Böyle bir şey yok, dünyada yok. Ama maalesef birtakım ülkelerde çeşitli nedenlerle hemen sezaryene kaçılıveriyor.

Burada bizim endikasyon dediğimiz şey önemli. Yani kime sezaryen yapılır, ne zaman sezaryen yapılır? Bizde en sık görülen sezaryen sebebi baş-pelvis uyumsuzluğu. Bazen pelvis kemikleri yani çatı kemikleri dar olabilir. Veya çatı kemikleri normaldir ama bebek iri olabilir. Veya plasenta yetmezliği dediğimiz, yani çocuğun beynine yeterli oksijen gitmeyen durumlar olabilir. Plasentadan yeterli oksijen geçmez. Biz de bunu klinikte mekonyumlu, yani yeşil renkli suların gelmesi olarak görebiliriz veya bebeğin kalp sesleri yavaşlar buradan anlarız. Ağrılardan sonra bebeğin kalp hareketlerinde yavaşlama olursa, buna “geç deselerasyon” denir. Başka endikasyonları da var. Mesela şiddetli bir kanama olması. Plasentanın erken ayrıldığı durumlarda gerekir. Dışa kanama olmaz ama bebeğin ölme tehlikesinin olduğu durumlardır. Böyle durumlarda sezaryen yapmak lazım.

Bir de kondisyon var; yani ne durumda yapılmaz. Mesela sezaryene karar verirsiniz ama kadında öyle bir hastalık vardır ki sezaryeni kaldıramayacak durumdadır. Öyle bir durumda başka yöntemlere başvurursunuz.

Onun haricinde normal insanlar doğururlar. Meşhur laf; tarlada doğurdu. Doğurur. Maymunların ebesi mi var? Ancak bir anormallik olduğu zaman, yani endikasyon olduğu zaman sezaryen yapmak lazım.

Normal doğumun sonrası da anneler için çok avantajlı değil mi?
Tabii. Normal doğum yapan kadın 1 saat sonra ayağa kalkar, bebeğini emzirir. Bebeğiyle ilgilenir. “Aman doğumda çok ağrı duyar mıyım? Canım yanacak mı?” diye düşünüyorlar. Ama öbüründe de ne oluyor? Sezaryen sonrası ağrılar var. Büyük bir ameliyat geçirmiş oluyorsunuz; bu ameliyat sonrası çekilen ağrılar var. 

Şimdilerde ileri ülkelerde doğum sırasındaki kesiği bile yapmıyorlar. Bebek kendisi orayı genişletiyor ve çıkıyor. Sadece yırtılmamasına bakıyorsun, eğer yırtılırsa da dikiyorsun. Dolayısıyla avantajı bu, her şeyin doğal olanını tercih etmek lazım.

Sezaryenin sonrasında neler bekliyor kadını?
Her ameliyatta kanama ve enfeksiyon riskleri vardır, diğer riskler dışında. Yani siz bir insana bir iğne dahi yapsanız iğneyi vurduğunuz yerde bu risk vardır. Dolayısıyla sezaryende bu tür bir risk daima vardır. Anne için daha riskli.

Ameliyat ömür boyu sürecek kasık ve karın ağrılarına da yol açabilir. Ameliyat sırasında anesteziye ait birtakım komplikasyonlar olabilir. Bu gibi sakıncaları vardır.

Şu avantajı vardır; vajinadan büyük bir bebek geçmediği için genital organlar yerinde kalır. Daha ileri yıllarda rahim sarkması, idrar kaçırma, vs. gibi şeyler sezaryende görülmez. Normal doğumda tabii ki ileri yıllarda bir miktar rahim aşağı inebilir. Genişlik nedeniyle eşiyle olan cinsel ilişkide eşi şikâyetçi olabilir. Bunların da çeşitli tedavileri vardır. Her normal doğum yapacak kadın gevşeyecek veya idrar kaçıracak diye bir şey kesinlikle yoktur. Öyle olsaydı bütün annelerimiz altlarına idrarlarını kaçırırlardı.

Tabii doktorların da bazen sezaryene doğru ittiklerini görüyoruz.

Biraz ticari bir tarafı da var sanki. Sezaryenden daha fazla para kazanıyor doktorlar…
Ticari de olabilir de, daha çok vakit meselesi. Yani gecenin düşünün 2’sinde 3’ünde gebe size telefon açıyor, benim ağrılarım tuttu diye. Evden gecenin o saatinde kalk, git, doğum yaptırt. Dolayısıyla bunu gündüz gözüyle, hemen yapıverelim anlayışı var. Yani biraz da doktorlar bu yöne ittiriyorlar.

Bana sorarsanız aslında normal doğumdan daha çok para almak lazım. Sezaryen çünkü yarım saat, bilemediniz 45 dakika sürüyor. Ama normal doğumda oturup hastanın başında bazen 8 bazen 10 saat beklediğiniz oluyor. Ama insanlar da ameliyat yaptım dedikleri için sezaryenden daha fazla para alıyor. Bence tam tersi olmalı.

Bebek için hangisi daha iyi?
Tabii ki normal doğum. Bebek için herhangi bir sakıncası yok. Çünkü doğal, anlatabiliyor muyum? Milyarlarca yıllık bir evolüsyondan geliyoruz. Normal doğum zararlı bir şey olsaydı hepimiz sakat olurduk veya geri zekâlı olurduk. Böyle bir şey görmüyoruz.

Dolayısıyla, normal doğum her zaman kesinlikle tercih edilmesi gereken yol.

Eskiye nazaran sezaryen oranı bayağı artmış durumda. Bunun sebepleri neler?
Sezaryendeki artışın bütün ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de nedenleri var. Ameliyat teknikleri gelişti. Kullanılan materyaller bollaştı. Eskiden Türkiye fakir bir ülkeydi. Aynı dikiş iplikleri suda kaynatılarak, sterilize edilerek tekrar kullanılıyordu. Aynı eldivenler kullanılıyordu. Enfeksiyon riski çoktu. Şimdi ipler, eldivenler, enjektörler bir kerelik kullanılıyor. Yeni antibiyotikler çıktı. Anestezi teknikleri gelişti. Eskiden narkozda biraz fazla ilaç verdikleri takdirde komplikasyonlar oluyordu. Şimdi anesteziyoloji bayağı iyi bir bilim haline geldi. Riski kalmadı.

Eskiden çok korkulan bir ameliyatken şimdi yarım saatlik, 45 dakikalık bir ameliyat. Bütün ülkelerde artıyor. Bu Amerika’da da böyle, Yunanistan’da da böyle, İngiltere’de de böyle.

Eskiden loğusalar 4-5 gün yatırılırmış, şimdi 6-7 saat sonra ayağa kaldırıyorsun. Bir sürü komplikasyonlar önlenmiş oluyor.

Yalnız son 15-20 yılda aşırı sezaryene gidildiği, boşu boşuna sezaryen yapıldığı saptandı. Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de nasıl sezaryeni azaltabiliriz, bu sezaryen oranını nasıl düşürebiliriz diye Sağlık Bakanlığı’nın çalışmaları var. Bundan doktorlar da haberdar. Geçen gün Harbiye’de düzenlediğimiz bir toplantıda da konuşuldu bunlar.

İleride anne baba olacak genç kızlara ve delikanlılara neler tavsiye edersiniz?
Cinsel sağlık konusunda bilgilenmeliler. Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmada tekeşlilik, kondom kullanımı gibi konuları bilmeliler. Pek çok hastalık cinsel ilişki yoluyla bulaşabiliyor. Eskiden cinsel hastalıklar olarak beş hastalık bilirdik; sifiliz (frengi), gonore (bel soğukluğu), ulkus molle (yumuşak şankr), granuloma inguinale ve lenfagranuloma venereum. Daha sonra bakılmış ki aslında pek çok hastalık aslında cinsel ilişki ile bulaşabiliyor. Hepatitinden tutun da bakteriler, viruslar, mantarlar, uyuz, kasık biti, parazit hastalıkları ve bazı parazitler gibi. Bunların cinsel ilişki ile de bulaşabildiği saptanmış. İlla cinsel ilişki şart değil ama cinsel ilişki ile de geçebiliyor. Bu hastalıklarda hakikaten artış var.

Okullarda cinsel bilgiler verilmeli mi? Buna birtakım çevreler karşı çıkıyor. Hâlbuki tam tersi. Ortaokul ve liselere ders konsa ve çocuklara anlatılsa…

Kürtajda da eskiye oranla çok büyük bir artış var. Bir doğum kontrol yöntemi gibi görüyor birçok insan. Daha hiç çocuk doğurmamış genç kardeşlerimiz bilinçsiz bir cinsel yaşamın ardından iki üç kez kürtaj yaptırmış olabiliyor. İleride anne olma ihtimallerini zedeliyorlar mı?
Kürtajın çok büyük komplikasyonları olabilir. Demin normal doğumu anlatırken söylemiştim. Her müdahalenin arkasından kanama veya enfeksiyon olabilir. Bu enfeksiyon sonucunda tüpler tıkanabilir, rahimin duvarları birbirine yapışabilir. Dolayısıyla ileri yıllarda hiç bebek olmayabilir. İki, tüplerde enfeksiyona bağlı zedelenme, yapışıklık olduğu takdirde dış gebelik riski çok artar. Dış gebelik hayatı tehdit edebilecek bir hastalıktır. Çeşitli ameliyatları, vs. var ama farkına varılmayabilir. Kanamadan kişi kaybedilebilir. Yani kürtajın çok çok büyük yan etkileri ve zararları vardır.

www.iyilikguzellik.com özel Arzu Aygen



Bu haber 3,947 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,697 µs