iyilikguzellik özel " /> iyilikguzellik özel "/>

En Sıcak Konular

Kanseri önlemek sizin elinizde...

1 Şubat 2011 12:02 tsi
Kanseri önlemek sizin elinizde... Kanser yaşam, beslenme ve alışkanlıkların değiştirilmesi ile %70-80 önlenebilir bir hastalık! Peki, bu önlemler neler? Doç. Dr. Canfeza Sezgin açıklıyor... iyilikguzellik özel

Dünya Kanser Araştırma Fonunun verilerine göre, gelir seviyesi yüksek ülkelerde kanser oranları, az gelişmiş ülkelere göre daha fazla. 13 Avrupa ülkesi, ABD, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda kanser oranlarının yüksekliği açısından en başta gelen 20 ülke arasında bulunuyor. Bu haberin devamı için tıklayınız. 

Yine geçtiğimiz haftalarda haber olarak elimize ulaşan bilgilere göre Avrupa’da yaşayan 10 yaşındaki bir çocuk, yiyecekler yoluyla her gün ortalama 128 kimyasal kalıntıya maruz kalıyor. Bu 128 kimyasal kalıntı 81 değişik ürün aracılığıyla çocuklarla tanışıyor. Bu ürünlerin bir kısmı ile “kansorejen” olarak nitelendiriliyor. Bu bilgilerin sahibi ise Fransa ve Belçika’daki raştırmalar.  Bu haberin devamını da bu linki tıklayarak okuyabilirsiniz...

Tabii bir de son günlerde ülkemizde gündeme bomba gibi düşen NBŞ (Nişasta Bazlı Şeker) gerçeği var! Kanser hücrelerinin büyümesini hızlandıran bu şekerle ilgili tüm gerçekleri de bu linki tıklayarak okuyabilirisiniz.

Bu bilgiler ışında gelir oranı arttıkça kansere yakalanma oranı da artıyor, gelişmiş ülkelerde ve alım gücü yüksek halk kesimlerinde, -hazır gıdaların yoğun tüketimi dolayısı ile- kansere yakalanma riski daha yüksek. Kanserin en büyük sebeplerinden birinin geleneksel beslenme tarzından uzaklaşıp, hazır gıdalarla beslenmeye yönelmek olduğu da aşikar...

Hazır gıdalar hangi kanserlere zemin hazırlıyor? Nişasta bazlı şeker kanseri nasıl besliyor? Hem büyük şehirlerde yaşayıp hem de sağlıklı kalmanın ve kanserden korunmanı yolu ne? 

İyi ve güzel bir yaşam için ne yapmamız gerektiğini Hangi Kansere Hangi Bitki kitabının yazarı Ege Üniversitesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı - Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Canfeza Sezgin'e sorduk.

İşte Doç. Dr. Canfeza Sezgin'in açıklamaları...

Son çalışmalarda verilen istatistiki bilgilere göre gelişmiş ülkelerde, az gelişmiş ülkelere göre daha yüksek oranlarda kanser görülmektedir. Gelişmiş ülkelerde kanser oranlarının yüksek olmasının çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Ülkelerde refah düzeyi arttıkça genellikle ortalama yaşam süreleri uzamakta, hastalıkların tanılarının konması ve bunların kayıt altına alınması daha iyi olmaktadır. Kanser, yaş artıkça görülme sıklığı artan bir hastalıktır. Fakat ilginç olan kanserin görülme sıklığı nüfus artışı veya ortalama yaşam süresindeki artıştan daha fazla olmaktadır. Bu nedenle gelişmiş ülkelerde kanser sıklığının artışını açıklayacak ek parametreler bulunmaktadır. Bunların başında da hareketsiz yaşam, şişmanlık, fast-food türü beslenme, kalorisi yüksek gıdaların tüketilmesi, stres, alkol ve sigara gibi zararlı maddelerin tüketilmesi gelmektedir.

Başka bir araştırmada da çocukların gündelik hayatlarında tükettikleri besin maddeleri ile çok sayıda kanserojen maddeyi vücutlarına aldıkları gösterilmiştir. Bu maddeler arasında somon balığı, peynir ve tuzsuz tereyağı gibi sağlıklı gıdaların olması alarm vericidir. Araştırmacılar, gıdalardaki kimyasal madde oranlarının yasal sınırlar içinde olmakla birlikte çok sayıda kimyasal maddenin birbirlerinin kanser yapıcı etkilerini tetikleme ve yıllarca alımı sonrası daha fazla zarar verme risklerinin olduğunu düşünmektedirler. Ben de aynı kanaatteyim.

İşin sırrı hazır gıdaları mutfağa sokmamakta!

Kanser yaşam, beslenme ve alışkanlıkların değiştirilmesi ile %70-80 önlenebilir bir hastalıktır. Bu önlemleri şöyle sıralayabiliriz:

1. Öğünlerimizin büyük çoğunluğunu günde en az 5 porsiyon olacak şekilde bitkisel gıdalara ayırmamız gereklidir. Porsiyon orta boy meyve, ince dilim kavun- karpuz, orta boy domates, bir fincan ahududu, dut, yaban mersini olarak kabul edilebilir.  Meyve ve sebzeler vitamin lif ve yararlı kimyasal maddelerden zengin olup kanserden koruyucudur. Her gün en az 5 bardak su içilmesi de toksinlerin atılması açısından yararlıdır. Lifli gıdalar özellikle kalınbağırsak kanserine karşı koruyucu olup fasulye, meyve ve sebze ve tam tahıl ürünlerinde bol miktarda bulunmaktadır. Katı meyve ve sebze tüketimi daha yararlı olup renkli gıdalar tercih edilmelidir. Tek tip gıda tüketiminden kaçınılmalı ve farklı gıdalar tüketilmelidir. Sebzelerden koyu yeşil olanlar seçilmelidir. Tüketilen gıdaların doyurucu olması yanı sıra kalori miktarları düşük olmalıdır.

2. Sağlıklı bir beslenmede bitkisel gıdalar öğünün ≥ 2/3’ ünü, hayvansal gıdalar ise öğünün < 1/3’ ünü oluşturmalıdır. Kırmızı et tüketimi günlük olarak 90 gram ile sınırlandırılmalıdır. Balık veya kümes hayvanları için porsiyon kısıtlaması yoktur ama meyve ve sebze alımını kısıtlamayacak düzeyde tüketilmelidir. Bununla birlikte kalorisi yüksek olan kuru üzüm, kuru kayısı, kuru incir, muz gibi meyvelerin tüketimi azaltılmalıdır.
Kansere karşı yararlı gıdaların başında sarımsak ve soğan, brokoli ve lahana, domates ve biber, portakal ve limon, kırmızı renkli meyveler, tam tahıl ve fasulye, bitki ve baharatlar, yeşil çay gelmektedir.
*Keklikotu meme, yumurtalık ve rahim kanserlerine karşı,
*Zerdeçal prostat, kalınbarsak ve cilt kanserine karşı,
*Biberiye meme, akciğer ve cilt kanserine karşı koruyucu olabilir.
*Zencefil antioksidan ve iltihap giderici özelliklere sahip yararlı gıdaların başında gelmektedir.
*Yulaf ezmesi, kahverengi pirinç, bakliyat ve tam buğday ekmeği gibi diğer bitkisel gıdalardan da tüketilmesi gereklidir. Yemeklere baharat ve şifalı bitkiler katılabilir. Kalori alımını azaltmak için sos, yemek sosu ve salata sosunun tüketimi sınırlandırılmalıdır.

3. Kilo artışı veya şişmanlık kanser riskini arttırır (meme, kalınbarsak, rahim ve böbrek kanseri gibi). Ayrıca meme kanseri gibi hastalıklarda kanser tanısından sonra kilo alınması hastalığın tekrarlama riskini arttırmaktadır. Bu nedenle kilo alımından ve aşırı kilolu olunmasından kaçınılmalıdır.

4. Düzenli olarak alkol kullanılması karaciğer, meme ve kalınbarsak kanseri gelişme riskini arttırmaktadır. Bu nedenle alkol alımının kesilmesi şarttır. Alkol kanser tedavisinde kullanılan ilaçların metabolizmasını olumsuz etkilemekte, kendisinin doğrudan kanser yapıcı etkisi bulunmakta ve beslenmeyi bozmaktadır.

5. Sigara kesinlikle bırakılmalı, sigara içilen kapalı ortamlardan uzak durulmalıdır. Sigara, kanser yanı sıra kalp damar hastalığı ile solunum yolları hastalıklarına neden olmaktadır.

6. Özellikle yağdan zengin beslenme kalp ve damar hastalığı dışında birçok kansere neden olabilmektedir. Bu nedenle özellikle hayvansal gıdalarla alınan yağ başta olmak üzere yağ alımı genel olarak (bitkisel yağ dahil) azaltılmalıdır.

7. Ülkemizde özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde çok sık görülen yemek borusu ve mide kanserleri yoğun acı tüketimi ve doğrudan ateşte pişirilmiş gıdaların sık tüketilmesi ile ilişkilidir. Ayrıca yapay asit ile üretilen hazır turşu gibi gıdaların yoğun tüketilmesi de mide ve yemek borusu kanserlerine neden olabilmektedir. Yağda kızartma ve kömürde pişirme işlemleri sırasında da kansere neden olan maddeler açığa çıkmaktadır. Gıdaların ideal tüketimi çiğ, buğulama veya haşlama ile pişirilerek tüketilmesidir.
Ayrıca tuzlama gibi yöntemlerle hazırlanmış gıdaların yoğun tüketilmesi ile mide ve yemek borusu kanserlerinin riski artmaktadır. 

8. Şekerli gıdaların tüketimi azaltılmalıdır. Yoğun şeker (glikoz) içeren gıdalar ve aşırı kalori alımı kanserin çoğalmasını hızlandırabilmektedir. Gıda endüstrisi glikoz yerine fruktoz kullanmaktadır. Eskiden fruktozun, glikozdan daha az zararlı olduğu düşünülürdü. A.B.D’ de Heaney ve arkadaşları tarafından yapılan ve Cancer Research dergisinde yeni yayımlanan bir çalışmada pankreas kanseri hücrelerinin çoğalmak için glükoz olduğu kadar fruktozu da kullandığı gösterilmiştir. Günümüzde içeceklerde, ekmek ve birçok gıdanın yapımında mısırdan elde edilen fruktoz şurubu yaygın olarak kullanılmaktadır. Kanser ile mücadelede fruktoz içeren gıdaların tüketilmesinin azaltılmasının yararlı olabileceği düşünülmektedir. Günümüzde bilim adamları resmi otoritelerin, yüksek miktarda fruktoz içeren ürünlerin tüketiminin azaltılması için toplumu bilinçlendirmesinin gerekli olduğuna inanmaktadırlar.

Düzenli egzersiz yapın!

Bütün sağlıklı insanlar ve kanser hastaları düzenli egzersiz yapmalıdır. Egzersiz ile kalınbağırsak, meme, prostat, karaciğer, böbrek ve safra kesesi kanseri gibi şişmanlık ile ilişkili kanserlerin görülme sıklığını azaltılabilir. Özellikle, egzersiz ile bağırsak hareketlerin düzenlenerek kabızlık gibi sorunlar azaltılır. En ideal egzersiz şekli aerobik egzersizdir. Aerobik egzersizde 220’ den yaşınızın çıkarılması ile elde edilen sayının yüzde 65–75’ine tekabül eden rakama ulaşacak şekilde kalp atım hızında en az 20 dakika egzersiz yapılmasıdır. Aerobik egzersiz için bisiklete binmek, hızlı yürüyüş, yüzme, hafif tempoda koşu, kayak ve tırmanma gibi aktiviteler yapılabilir. Kişi yapacağı aktiviteyi kendi yaş ve durumuna uygun şekilde seçmelidir. En kolay yapılabilecek egzersiz önerisi, haftada beş gün en az yarım saat tempolu yürüyüştür.
Aerobik egzersiz ile;
-aşırı kilolar azaltılabilir,
-vücudun kas kitlesi korunur ve arttırılır,
-kolesterol seviyeleri düşürülür,
-bağışıklık sistemi uyarılır,
-kişi kendisini daha zinde hisseder,
-zinde bir vücut, stres ve depresyonu azaltarak kişiyi rahatlatır,
-dikkat ve konsantrasyon yeteneğini arttırılır.

Doğal ve organik gıdaları tercih edin!

Günümüzde kanser giderek artmakta ve bu toplumun yaşlanma hızı ile nüfusun artma hızından çok daha fazla olmaktadır. Kanserdeki artışın en önemli nedenlerinden biri de tükettiğimiz gıdaların kimyevi maddelerle kirlenmesidir. Bu nedenle bitkisel ve hayvansal gıdaların olanaklar dâhilinde organik tercih edilmesi ve bitkisel gıdaların mevsiminde tüketilmesi büyük önem taşımaktadır. Organik ürünlerin fiyatının daha pahalı olması nedeni ile insanların organik ürünlere ulaşması kısıtlanmaktadır. Bu nedenle organik olarak tüketilmesi gereken gıdaları belirlemek ve buna göre aile bütçesini belirlemek büyük önem taşımaktadır. Bunu da hava kirliliği, toprak kirliliği ve böcek ilaçları gibi vücudumuza çok zararlı kimyasal maddeleri daha çok içeren gıdalara vermek gerekmektedir. Organik tüketilecek ürünlerin tercihinde et ve yumurta birinci sırada gelmektedir. Çünkü hayvanlar organik olarak yetiştirilmiyorsa beslendikleri ortamdan yoğun olarak sağlığa zararlı maddeleri vücutlarına almakta ve yağ dokularında uzun süre depolanmakta, onların eti, sütü veya yumurtalarına geçmektedir. Ayrıca bu hayvanlara verilen antibiyotik ve büyüme hormonları da tüketilmeleri esnasında bizim vücudumuza geçerek sağlık için risk oluşturmaktadırlar. ‘Environmental Working Group’ tarafından yüksek oranda böcek ilacı gibi zararlı kimyasal maddeleri daha fazla içeren elma, tatlı biber, kereviz, tüysüz şeftali, çilek, kiraz, marul, üzüm, armut, ıspanak ve patates gibi bitkilerin organik olarak tüketilmeleri gerektiği ileri sürülmektedir. Böcek ilacı gibi zararlı maddeleri bünyelerinde daha az içeren brokoli, patlıcan, kabak, muz, kivi, kuşkonmaz, mango, ananas, mısır, avokado ve soğan gibi ürünlerin ise organik olmayanlarının tüketilebileceği ileri sürülmektedir.

Kimyasal parfüm ve kokuları kullanmayın!

Yeni araştırmalarda deodorant, ev kokusu için kullanılan kimyasal maddelerin meme kanseri riskini arttırdığı gösterilmiştir. Bu nedenle kanser hastaları kadar sağlıklı insanların da bu tür kimyasal koku veren ürünleri kullanmamalıdır.

Zorunlu olmadıkça röntgen ve tomografi çektimeyin!

Hastaların tıbbi ihtiyaç olmadıkça hastaya zararlı ışın veren bilgisayarlı tomografi, kemik sintigrafisi ve röntgen tetkiki yapılmamalıdır (bu ihtiyacı takip eden onkoloji uzmanı belirlemelidir). Fakat kanser tanısı konan hastalarda tıbbi gereklilik halinde (kanser tedavisinin başarılı olup olmadığının değerlendirilmesi veya kanserin tekrarladığını düşündüren bulgular varlığında) onkoloji hekimi tarafından veya takip eden diğer branş hekimi tarafından bu tür tetkiklerin istenmesi tıbbi bir gerekliliktir.

Yüzmek için en sağlıklı ortam deniz...

Kapalı yüzme havuzlarında klorin ile dezenfeksiyon sonrası ter, idrar, saç, deri ve dışkı gibi organik maddelerle bol miktardaki klorin reaksiyona girerek dezenfeksiyon ürünlerine neden olur. Kapalı yüzme havuzlarında oluşan bu dezenfeksiyon ürünleri klorinin kendisinden 100.000 kat daha toksiktir ve  yüzücülerde çeşitli zararlara neden olabileceği düşünülmektedir. Yapılan bir çalışmada 40 dk klorlanmış havuzda yüzen yüzücülerde havuzda bulunan dezenfeksiyon ürünlerinin yaptığı zararlar incelenmiştir: kanser riskine neden olan kan lenfositlerinde çekirdek bozukluklarında artış gösterdiği, genlere zarar verici toksik maddelerin idrarda bulunduğu ve akciğeri döşeyen hücrelerde geçirgenliğin arttığı saptanmıştır. Havuz suyunda yüzden fazla dezenfeksiyon ürünü bulunduğu saptanmıştır. Bu da yoğun bir şekilde kapalı yüzme havuzlarını tercih ediyorsak bir kere daha bu kararımızı gözden geçirmemizi gerektirir. Kanser riskinde artış olasılığı yüksektir. Ayrıca dezenfeksiyon ürünleri aynı zamanda insan ve hayvanlarda üreme sistemi sorunları, düşük, ölü doğum ve doğumsal anomali riskinde artışa neden olabilmektedir. Dezenfeksiyon ürünleri ayrıca bağışıklık sistemini baskılamakta, santral sinir sistemini bozabilmekte, kalp ve damar sistemine hasar verebilmekte, böbreğe zarar verebilmekte ve solunum sistemi rahatsızlıklarına neden olabilmektedir. Düzenli olarak havuzda yüzenlerde bu zararlı ürünler vücuda geçmektedir. Araştırmacılar klorlanmış havuzlarda yüzülmesinin kabul edilemez kanser riskine ve sağlık sorunlarına neden olduğunu ileri sürmektedirler. Bu nedenle kanser hastaları ve sağlıklı insanlar deniz, okyanus veya göl gibi doğal ortamlarda yüzmelidir.

Konserve gıdalardan uzak durun!

Konserve kutularının iç yüzünü döşeyen plastik tabaka içinde ve plastik şişelerin çoğunda (BPA) isimli madde bulunmakta olup dişilik hormonu benzeri etkileri bulunmaktadır. Erkeklerde cinsel istek kaybı, sperm kalitesinde azalma ve çocuk yapma yeteneğinde kayba neden olmaktadır. Bu nedenle özellikle cam kapların tercih edilmesi gereklidir. Resmi kurumlar düşük doz BPA’ nın insanlara zararı olmadığını bildirmektedir. Hayvan çalışmalarında BPA maruziyeti çocuk yapma yeteneğinde kayıp, kilo alma, davranış değişiklikleri, erken puberte, prostat ve meme kanseri ile şeker hastalığına neden olmaktadır. A.B.D.’ de ilaç ve gıda denetimini yapan FDA isimli resmi kurum BPA’ nın çocuk, bebek ve fetusta beyin, davranış ve prostat üzerine bazı zararlı olabileceği endişelerini dile getirmiş ama ek önlem getirmemiştir. Kemoterapi tedavisi hem erkek hem de kadın hastalarımızda üreme yeteneklerini olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle sağlıklı insanlar olduğu kadar kanser hastalarının da  plastik ve teneke kutulardan ziyade cam kapları tercih etmesi gereklidir.

www.iyilikguzellik.com özel Nihal Doğan



Bu haber 4,601 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,467 µs