En Sıcak Konular

Otizmle yaşam ve mutfağımız

18 Eylül 2008 11:06 tsi
Otizmle yaşam ve mutfağımız Yiğit 12 yaşında, otizmli bir çocuk. Bu hastalıkla mücadelesinde, yediği yemeklerin önemi çok büyük. Nazan Erkunt oğlunun diyeti için katkı maddelerinden arınmış, doğal mutfağını ve otizmle mücadele için uydukları kuralları paylaştı.

Aile mutfağımız

Mis gibi bir koku bulutu var mutfakta...

Hani bir koku gelir ya burnunuza... Sizde muhteşem bir haz uyandırır. Beyninizin içinde dönmeye başlar. Dayanamazsınız bu duyu bombardımanına ve sıcak sıcak bir lokmacık atıverirsiniz ağzınıza. Bizim mutfak artık aynen öyle kokuyor hafta sonlarında...

Nasıl olmasın; bir kere kendi mutfağınızda, kendi standartlarınızla aldığınız, kendi elinizden çıkan yiyecekler. Eeee azıcık da övünmek olsun bir de anne eli değmiş oluyor ya...  Ama itiraf etmeden geçemeyeceğim; şimdilerde babamızın da eli değiyor. Vallahi bir başkaymış baba eli değen yiyecekler... Benden söylemesi.

Bu arada belirtmem gerek; ben 12 yaşında otizmli erkek ve 8 aylık kız çocuğu annesiyim. 10 senedir ciddi bir şekilde otizmle mücadele ediyorum.

Birkaç sene önceye kadar çalışan bir kadın olmam nedeniyle; mutfağımızda pişen birçok şeyin içindekilere çok da önem vermezdim. Çalışıyor olmak beni kolay yolu tercih etmeye yönlendirmişti. Paketli ve işlemden geçmiş gıdaların,  katkı maddeleri ve sakıncalı işlemler arasında boğulmuş olduğunun ayırdında değildim. Alışverişe çıktığımızda neredeyse sadece bunlar olurdu torbalarımızda… Ama sanmayın sadece cicili bicili abur cuburları kast etmiyorum. Onlar da vardı, fakat asıl kötüleri hazır çorbalardan tutun da dondurulmuş gıdalara kadar olanlardı.

Otizmle mücadelemiz ilerlerken yaklaşık 3 sene kadar önce başka perspektiflere önem vermemiz gerektiğini anladık. Oğlumuzun sağlığı için doğru, temiz ve özel bir beslenme rejimine geçmemiz gerekliliği güneş gibi doğdu hayatımıza.

Önce şekerli gıdalar çıktı yavaş yavaş hayatımızdan (şekerlemeler, bol katkılı çikolatamsılar, asitli içecekler). Sonra doğala özdeş aromalı gıdalar – aslının taklidini yapanlar- ( .... tadında çerezler, ...... tadında  bisküviler).  İşlem geçirmiş katı ve sıvı yağlar (margarinler, ısıl işlem görmüş sıvı yağlar, tereyağı olmayan tereyağları). Beyaz un içerenler...  Liste böyle devam ediyor.

Tabii ki bizdeki değişim bununla sınırlı olmadı, glüten ve kazein içeren tüm gıdaları oğlumuzun yemek listesinden çıkardık.

Bu artık bizim yaşam biçimimiz.

Şimdi alışveriş yaptığımızda marketten elimiz boş dönüyoruz. Bize hitap eden o kadar az ürün var ki...  İçlerinde ya katkı maddeleri mevcut, ya doğala özdeş aromalar. Ya şeker içeriyorlar, ya trans yağ veyahut gluten/kazein... Yani anlayacağınız paketli gıda almıyoruz. Tüketeceğimiz her şey için temel malzemeleri en doğalından, en katkısız olanlardan seçmek yeterli oluyor...

Simdi siz içinizden diyorsunuzdur bu kadın lafı mis kokular ile başlattı, bilinçli tüketici akılları ile sürdürüyor.

“Eee peki ne?” dediğinizi duyar gibiyim.

Aslında sadece mutfağımızdaki mis kokularla bilinçli beslenmeye adanmış bir hayatın, kısacık parçasını yansıtmak içindi tüm söylediklerim. Hazır almak yerine neden kendimizin yaptığını aktarmak istedim.

Evet bizim mutfağımızda, mis gibi kokular var her hafta sonu...

İlk fırsatta anne, baba, abi, bebek mutfaktayız. Sanmayın bu kadar kalabalığa koca bir mutfak bizimkisi. Eh işte hepimizi kaynaştırmadan bırakmayacak bir büyüklükte sadece.

Mutfağa her girişimizde sevgi ile emeğimizi katarak pişiriyoruz yiyeceklerimizi.

Hele de en büyük eğlence; temin etmenin zor olduğu, ama pişirmesinin ayrı bir maharet gerektirdiği “glütensiz+kazeinsiz+şekersiz+katkı maddesiz” gıdaları yapmak. Düşünsenize elinizde şeker yok, normal bir un yok (glütensiz unlar yapısı gereği düşük randımanlılar), bir de marketten hop diye alınabilecek süt yerine keçi sütü kullanıyorsunuz. Şekerli vanilin yok, kabartma tozu yok; bunlarda bile katkı maddeleri bulunuyor çünkü...

Yok yok yok...

Ama yok diye bir şey doyurmuyor sevgili oğlumu. Olmayanı oldurmaktan başka bir çare de kalmıyor bize.

Allahtan elimiz biraz marifetli bir de kulağımızı kabartmışız işin püf noktalarına, sonrasında başladık denemelere…

Önce başarı oranının ibresi başaramadıklarımızdan yana idi... Sonra ibre yavaş yavaş eşitlenmeye başladı... 

Şimdi geldiğimiz nokta; 

%90 başarı %10 başarısızlık...

“O kadar kusur kadı kızında da olsun artık” diyoruz. Oğlum da yeni beslenme düzenine uygun tüm yiyeceklere ulaşıyor ve hiçbir şeyden mahrum kalmıyor bu sayede. Mutluluğumuz bir kat daha artıyor tabii ki.

Dönersek tekrar bizim mutfağa, her hafta yeni bir tarif, yeni bir tat var şimdilerde... Bırakın ağız tadını, gönül tadımızı bile değiştirdi mutfakta geçen zamanlarımız.  Ailecek pişirdiklerimizi yemek nasıl bir keyif anlatamam. Oğlum yemek yaparken her aşamayı pür dikkat izliyor. Artık fırsat buldukça o da bize yardım ediyor. Oldukça iyi bir aşçı yamağı olma yolunda… Minik kızımız bile gittikçe merakla bakıyor. Hele eşim iş stresinin büyük kısmını attığını söylüyor.

Yazının başında da dediğim gibi bizim mutfakta pişenler daha tabağa ulaşmadan yarılanıyor.

Her şey doğal, her şey olması gerektiği tatta.... Bir şeyin tadını taklit edenler değil, kendi tadındakiler var.

Şeker diye satılan rafine işlemli tatlar değil, pekmez var, bal var, üzüm var, meyve kuruları var.

Yağ görünümlü yağlar değil, zeytinyağı, has tereyağı.

Tavuk ve et suyu tabletleri yerine evde hazırlanmışları.

Dondurulmuş hazır paketler yerine, mevsiminde tüketilen gıdalardan evde hazırlanmışları var.

Ev tarhanası, ev makarnası, ev turşusu, ev dondurması var. Ve hatta ev peyniri...

Ama en önemlisi bizim mutfağımızda artık sağlık var...

Bir Pazar siz de eşinizle mutfağa dalın, hatta çocuklarınız da yanınızda olsun. Bir kere mutfağa gelirlerse pek ayrılacaklarını sanmam. Ne de olsa işin sonunda yapılanlara bir parmak daldırıp tatmak cezbedecek onları. Enfes kokular ve tatlardan sonra, eminim sonraki hafta sizden evvel mutfakta olur aileniz. Bir de bakmışsınız siz de biz gibi en doğalından beslenip üstüne de muhteşem bir aile sıcaklığını gönlünüze doldurmuş olursunuz

Hadi bakalım en sevgi dolu tatlar için mutfakta buluşmaya...

Nazan Erkunt
(K. Yiğit  ve Z. Elif’in Annesi)

Konuyla ilgili daha fazla bilgi edinmek için:
www.beslenmebulteni.com
http://www.iyilikguzellik.com/haber.php?haber_id=343



Bu haber 1,908 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,283 µs