Genetik, dünyanın sesi! | " /> Genetik, dünyanın sesi! | "/>

En Sıcak Konular

Genetik, dünyanın sesi!

30 Temmuz 2008 10:52 tsi
Genetik, dünyanın sesi! Genetikteki gelişmeler Batıdaki sıradan bir insan için şu anlama geliyor: "Beyaza bürünmüş yarı tanrı" olarak da adlandırılan doktor, hangi hastalığın ileride ortaya çıkabileceğini gaipten haber verir!

Şüphesiz "İnsan Genomu Projesi" (HGP: Human Genome Project) bilim tarihine insanlığın en büyük projelerinden biri olarak geçecek. Bu proje çerçevesinde yıllarca süren hummalı çalışmalar sonunda 2001 yılında insan genomunun büyük bir bölümü, 2003 yılında ise tamamının çözümlendiği ilan edildi.
Bu, öncelikle insan genomunu oluşturan 3 milyar civarındaki nükleik asitin ve yaklaşık 30.000 civarındaki insan geninin nasıl sıralandığından öte bir anlam ifade etmiyordu. Olayı basitleştirirsek, karşımızda sadece harflerini okuyabildiğimiz, fakat ne kelimelerinin anlamına, ne de gramerine vakıf olduğumuz bir lisanda yazılmış bir kitap bulunuyor.

İnsan Genomu Projesi

Şimdi aslolan ve daha büyük bir enerjiyi gerektiren mesele ise bu kitabı okumak ve anlamak. Bu kitap kısmen ya da tamamen okunabildiği taktirde, genlerin, birçok hastalığın oluşmasındaki rolü hakkında önemli bilgiler edinilmesi bekleniyor.
Bu konuda dünyada yapılan en büyük çalışmalardan biri de, Federal Alman Eğitim ve Araştırma Bakanlığı'nın (BMBF: Bundesministerium für Bildung und Forschung) toplam 350 milyon Euro ile finanse ettiği Federal Genom Araştırma Ağı'ndaki (NGFN: Nationales Genomforschungsnetz) bilimsel çalışmalar.Strükturel Gen Araştırmaları adını verdiğimiz bu çalışmalarla toplumda yaygın olan diyabet, kalp hastalıkları gibi hastalıkların meydana gelmesinde genetik yapının rolü ve fonksiyonu ortaya çıkarılmak isteniyor.

Son 20 yıl içindeki bu baş döndürücü genetik çalışmaların içinde "predictive genetic test" denilen bir test metodu ise tıp tarihinde çok farklı bir yere sahip. Bu tip testlerle, belli bir gendeki değişimi (mutasyonu) tesbit ederek bazı hastalıkların ileride ortaya çıkıp çıkmayacağını belli bir ihtimalle söylemek mümkün. Mesela, 1994 yılında keşfedilen BRCA1 ve ondan 18 ay sonra bulunan BRCA2 adlı gendeki değişikliğin tesbit edilmesi, testi yapılan kadının ileride % 40 ila 80 arasında bir olasılıkla meme kanserine yakalanacağı anlamına geliyor.

Beyazlar içinde yarı-tanrı

Bu durum tıp ve bilim felsefesi alanlarında her ne kadar detaylı bir şekilde tartışılarak diğer modern tıbbî test metodlarıyla prensipte benzerlikleri ortaya konmuş olsa da, bu tip test sonuçları konunun uzmanı olmayan kişiler tarafından farklı bir şekilde algılanmakta ve yorumlanmakta. Elbette bu algılamada, popüler basın ve medyadaki gazetecilerin bu olayı abartarak ve kritik bir bakış açısından yoksun olarak vermeleri önemli bir rol oynuyor.
Bu, Avrupa'daki sıradan bir insan için şu anlama geliyor: Batı'da "beyaza bürünmüş yarı tanrı" (Halbgott in weiss) olarak da adlandırılan doktor, laboratuarda yaptığı bu tür bir genetik testle o kişinin kaderini söylüyor. Doktorun belli bir hastalığın hangi ihtimalle ileride ortaya çıkabileceğini söylemesi onun neredeyse gaipten haber vermesi gibi algılanıyor.

Bu durumun popüler basın yayın organlarında ve panellerde "Genetik Kehanet" (Genetic Prophecy), "Peygamberî potansiyel" (Prophetic Potential) ya da "geleceğin günlüğü" (Future Diary) gibi kavramlar kullanılarak tartışılması bunun en bariz göstergesi.

Avrupa ve Amerika'daki tıbbî etik ve tıp felsefesi tartışmalarında her ne kadar kişinin bir genetik test yaptırıp yaptırmama, yaptırsa bile bunun sonucunu bilmeme özgürlüğünün bulunduğu vurgulansa ve bu durum kanunlarla teminat altına alınsa da bu tür testler, mağdur olan kişi için çok farklı anlamlar ifade ediyor. Sıradan bir insan için genetik bilimi neredeyse o insana kaderini söyleyen bir makam gibi algılanıyor. Bu durum, her ne kadar en uç çalışmaların yapıldığı laboratuarlarda çok farklı bir şekilde yorumlansa ve insan genetik yapısının insan sağlığına etki eden tek faktör olmadığı bir çok bilimsel çalışmalarla vurgulansa bile sonucu değiştirmiyor.

Genetik, dünyanın nesi?

Avrupa uygarlık tarihinde Aydınlanma Çağı'ndan sonra neşvünema bulan modernlik ve postmodernliğin ortak özelliklerinden biri de insanın ve içinde yaşadığı dünyanın kutsiyetini kaybetmesi. Elbette bu iki akım sadece insanın günlük hayatında ve düşünce dünyasında kutsaldan kopmasına indirgenemez. Yine de bunları, metafizik menbaın insanın dünyaya bakışında, kendisini tanımlamasında ve günlük hayatındaki davranışlarında anlamını yitirdiği dünya görüşü (Weltanschauung) olarak idrak etmek yanlış olmaz. İnsanoğlunun geçmişi ve geleceği hakkındaki sorular ise bu akımların kendi dinamikleri ve akışkanlığı içerisinde kendine cevaplar bulmaya çalışır.
Onun için Darwin teorisi 19. yüzyılda ortaya çıkmış sıradan ve basit bir teori değildir. Bu teori gücünü bi-limselliğinden ziyade, ortaya çıktığı çağın ruhundan (Zeitgeist) ve o ruhun ortaya koyduğu uygarlıkta gördüğü fonksiyondan alır. Pozitif dünya görüşünün içinde insanın kökenine dair verebildiği cevaptadır gerçek gücü. Cevabın içeriğinden çok, kutsal kaynakları biyoloji biliminin dinamikleri ile ikame ettiği için önemlidir ve onun için sacayağının ayaklarından birini oluşturabilmektedir.

Kutsalın yitirilişi

Her ne kadar mo-dernliğe tavır olarak ortaya çıkan postmo-dernlikte tabiî bilimlerin ve onların deneysel çalışmalarının sonuçlarına yönelik ağır ve anlamlı eleşti-riler olsa da, postmo-dernlik kendisini günlük hayatın içinde ve sıradan bir adamın dünyasında hiç bir zaman tam anlamıyla bulamaz. O, entellektüel dünyadaki edebiyat, müzik, resim ve sanatın diğer dallarında ağırlığını koysa bile, sokaktaki hayatın temposunu ve akışını modernlik belirler.
İşte bu modern toplumdaki sıradan insanın hayatında genetik bilminin ortaya koyduğu sonuçlar, insana ait temel sorular açısından önemli bir rol oynar. Darwin teorisinin kutsiyetden soyunan insanın geçmişi hakkında verdiği cevap kadar, genetik biliminin ortaya koyduğu sonuçlar da aynı insanın geleceği ya da "kaderi" hakkında verilebilecek cevaplar için ayrı bir önemi haizdir. Son 20 yılda bu bilime akıtılan büyük paralarla gerçekleştirilen bilimsel çalışmalar bu konuda verilebilecek cevaplara önemli lojistik destek sağlamıştır.

Elbette burada haklı olarak bu akışın kasdî bir süreç mi, yoksa bilimsel çalışmaların ne-ticesinde gerçekleşen bir durum mu olduğu sorusu sorulabilir. Bu kısa yazıda okuyucunun hoşgörüsüne sığınarak tavuğun mu yumurtadan, yoksa yumurtanın mı tavuktan çıktığına benzer bu soruyu etraflıca tartışmaktan vazgeçmek herhalde en doğrusu olacaktır.

Uzun soluklu bir tefekkür

Bu ülkede çıkan ve bu konuyu tartışan bir yazının sorması gereken sorulardan biri de bütün bunların bu ülke insanı için ne anlam ifade ettiğidir. Bu anlamın öncelikle çok kompleks bir yapıda olduğunu ve analizinin uzun soluklu bir tefekkür maratonunu gerektirdiğini hemen belirtmekte yarar var. Öncelikle bahsettiğimiz genetik test metodu, meselenin sadece buzdağının görünen kısmını teşkil eder. Fakat bu buzdağı beyaz perdedeki filmde yüzen Titanik'in önündeki buzdağı değil, bu ülke insanlarının yakın bir gelecekte burun buruna geleceği ve belki de toslayacağı bir buzdağıdır.
Onun için bu yazı, bu konuya cevap verme iddiasından çok, cevaba giden yolu aşağıdaki tezlerle tarif etme cesaretini göstermektedir.

Medeniyet ufku
1. Konu bir medeniyetin kendi yatağı içinde oluşturduğu bir mesele olarak görülmeli ve meseleye bu ülkeden yapılacak bir yaklaşım felsefî antropoloji, bilim tarihi ve bilim felsefesi ile ilgili boyutları da içine alacak şekilde olmalıdır.
Bunun ötesinde bu ülkenin insanlarının içinden geldiği medeniyetin
kaynaklarının "insan nedir?" sorusuna verdiği cevap bu konudaki tartışmalara temel teşkil etmelidir.

Fıkıh ve genetik
2. Pratik hayatta karşılaşılan sorunlara cevap bulmak için bu uzun soluklu ilmî çalışmaların neticesini beklemek elbette mümkün olmayacaktır.
Fakat kendi geleneği içinde güçlü bir dinamizm geliştirmiş olan fıkıh
ilmi bu tip meseleler için cevap ararken metodlarını ve çıkarımlarını gözden geçirmelidir.
Bu gözden geçirme sırasında, yukarıda bahsedilen boyutlar göz önünde bulundurulmalı ve bu yeni durumu, geniş bir perspektif içinde kendi metodlarına entegre etmelidir. Bu entegrasyon süreci içinde disiplinler arasındaki kesif sınırlar kaldırılmalıdır.

Fayda mı, değer mi?
3. Şu âna kadar tıp ahlâkını ilgilendiren meselelerde kullanılan kavramların içeriğinin neyle doldurulduğu sorgulanmalıdır. Yani bir şeyin insana veya cemiyete "faydalı" olması konusu tartışılırken bu fayda kavramının içeriğinin ne ölçüde kendi öz kaynaklarından neşet eden paradigmalarla doldurulduğu tartışılmalıdır.
Bu göz önünde bulundurulmadığı taktirde, çok kısa bir zamanda değerlerin faydalı ya da faydasızı belirlemesinden ziyade günübirlik faydanın değerleri belirlemesi söz konusu olabilir.

Ne yapmalı?
4. Avrupa Birliği'ne üye olma sürecin-deki bir Türkiye'nin önüne, bu süreç her hangi bir zamanda tamamlandığında bu ve diğer tıp ahlâkını ilgilendiren konularda diğer ülkelerin kendi değerlerine bağlı kalarak oluşturdukları düzenlemeler sürülecektir. Bu düzenlemeler hakkında söz söyleyebilmesi ve tavır alabilmesi için halihazırda soyut ve uzak gibi gözüken bu konular şu andakinden çok daha yoğun bir şekilde ele alınmalı, seviyeli araştırma grupları oluşturulmalı ve projeler geliştirilmelidir.

5. Şu anda uygulanabilen ve ileride muhtemelen daha yaygın bir şekilde uygulanacak olan genetik testlerin ahlâkî, hukukî ve ictimaî boyutları bu ülke insanının değerlerini gözönünde bulundurarak hem bilimsel platformlarda hem de kamuoyunda tartışılmalıdır.

Kaynakça
Brand, A.; Dabrock, P; Paul, N. W. und Schröder, P.: Gesundheitssicherung im Zeitalter Der Genomforschung, Berlin 2004.
Honnefelder, L. v.d. (Ed.): Das genetische Wissen und die Zukunft der Menschheit, Berlin 2003.
Nelkin, D. and Lindee, M. S.: The DNA Mystique. The Gene as a Cultural Icon. Michigan 2004.
İlkılıç, İ. and Paul, N. W. Paul: Medizinische Genomforschung und öffentliche Gesundheit, in: Genomxpress, 2005, Vol. 5, S. 17-19.
Khoury, M. J. v.d. (Ed.): Genetics and Public Health in the 21st Century. Using Genetic Information to Improve Health and Prevent Disease. New York 2000.
Rothstein, M. A. (Ed.): Genetic Secrets. Protecting Privacy and Confidentiality in the Genetic Era. New Haven 1997.

Dr. İlhan İlkılıç
Mainz Üniversitesi, ALMANYA
Tıp ve felsefe doktoru olan Dr. İlhan İlkılıç halen Almanya'nın Mainz Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak çalışmakta ve aynı üniversitede NGFN- Public Health Genetics araştırma projesinin koordinatörlüğünü yapmaktadır.




Bu haber 1,966 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,827 µs