En Sıcak Konular

Fok Badem'in hüzünlü hikayesi

20 Temmuz 2008 11:13 tsi
Fok Badem'in hüzünlü hikayesi Badem küçük bir yavruyken annesini kaybetti. Mamalarla besledik, sonra kefalleri oyuncak sanıp oynadı. Badem'le güreştik, ona yemek pişirdik. Şimdi de bir kafese hapsettik.

Badem, 90’lı yıllarda Karadeniz sahillerini mesken tutan Beyaz Balina Aydın’dan sonra Türkiye’nin ikinci deniz ünlüsü. Mustafa Topaloğlu’nun zamanında "Hasretini arttır da gel beyaz balina" nakaratıyla yaptığı gibi adına türküler yakılmış değil henüz. Ama onun da heykeli dikildi; bir vatandaş, sahilde Badem’in karşısına geçip okuma bayramı edasıyla şiir bile okudu.

Türk misafirperverliğini gösterdiğimiz, tepsi tepsi böreklerle, pirzolalarla beslemeye çalıştığımız şaşkın bir Tanrı misafiri o. En ünlü magazin figürlerini bile geride bırakıyor. Attığı her adımı, "Badem bugün ahtapot yedi, Badem bugün tekneye çıkıp güneşlendi, Badem kakasını yaptı" haberleri sayesinde biliyoruz. 2,5 yıldır ağırladığımız bu misafirin dünyada nesli tükenmekte olan ve yeryüzünde sadece 500 tane kalan foklardan biri olduğunun ne kadar farkındayız? Sualtı Araştırmaları Derneği, onu hayata bağlamak ve aslında vahşi bir hayvan olduğunu hatırlatmak için olağanüstü bir çaba harcıyor. İşte Badem’in hikayesi.

Her şey, 5 Aralık 2006’da Didim’de Mavişehir Mahallesi’neki Huzur Aile Sitesi sakinlerinden Ahmet Çelik’in, kıyıda bitkin bir yavru Akdeniz foku görmesiyle başladı. Fokun etrafında pervane olan ve tekrar denize sokmak için uğraşan site sakinleri, ne yaparlarsa yapsınlar onu yeniden denize girmeye ikna edemedi. Sonunda Sahil Güvenlik Komutanlığı’nı arayarak yardım istediler. Aynı zamanda Akdeniz Foku Bilgi ve Kurtarma Ağı’nın (AFBİKA) üyesi olan Sahil Güvenlik Komutanlığı, olayı hemen Sualtı Araştırmaları Derneği, Akdeniz Foku Araştırma Grubu’na (SAD-AFAG) bildirdi. Böylece davetsiz misafiri kurtarma operasyonu başladı.

Daha fokun bulunduğu gün, Foça Belediyesi bir rehabilitasyon merkezi kurmayı taahhüt edince, fok ve beraberindeki ekip soluğu orada aldı. Fokun ilk durağı, dezenfekte edilen deniz suyuyla doldurulan Foça’daki bir otelin havuzuydu. SAD-AFAG üyeleri dünyada fok bakımı ile ilgili bir numaralı otorite sayılan SRRC Hollanda Fok Hastanesi’ne başvurarak Türkiye’ye derhal bir fok uzmanı göndermelerini istedi. Uzman Richard Dijkema ertesi gün Türkiye’deydi. 10 gün sonra da Fok Rehabilitasyon Ünitesi tamamlanmış, Badem bu merkeze taşınmıştı.

Daha önce Akdeniz fokları ile ilgili araştırmalara destek veren işadamı Mustafa Koç, olayı duyar duymaz, fokun bütün masraflarını karşılayacağını açıkladı. Kızları Aylin ve Esra Koç ile Foça’ya gidip foku ziyaret ettiği sırada, çocuklar gözlerinin güzelliğine bayılarak ona Badem adını verdi. Böylece fok, bu özel adla denizcilik literatürüne girdi.

Tahminlere göre, annesini kaybetmiş ve Yunanistan’dan kıyılarımıza kadar gelirken kaybolmuştu Badem. Bir ya da bir buçuk aylık bir dişiydi. 115 cm boyunda ve 22 kiloydu ama kilosu olması gerekenden en az 10 kilo eksikti. Üç ay sondayla sıvı balık püresiyle beslendi. Katı yemek yemeye başladığında havuzuna atılan kefal ve ahtapotları önce arkadaşları sanıp oynadı. Balıkları yemediğini gören bakıcıları, mecburen yine sondayla beslemeye başladılar. Ama bir süre sonra Badem, arkadaşı kefalin karın kısmının pek lezzetli olduğunu keşfetti, ahtopotu da bir hamlede mideye indirdi.

Artık günde 15 ahtapot yemesi gerekiyordu ve bunu temin etmek kolay değildi. Bakıcıları trollerle ava giden balıkçıların yakasına yapışıp ahtapot için yalvardı, Foçalı balıkçılar da sırf Badem’in karnı doysun diye mesailerini uzattı. Badem, gittikçe gurme bir foka dönüştü ve neredeyse peçetesini boynuna bağlayarak, her gün mönüsünde yılan balığı, uskumru, mezgit ve kupes balığı istemeye başladı.

Beş ay sonra, 28 Nisan 2007’de Badem 115 cm ve 22 kilo geldiği Foça’dan 144 cm ve 70 kilo olarak ayrıldı. Çevre Bakanı, İzmir Valisi, Foça Belediye Başkanı eşliğinde, yarı resmi bir devlet töreniyle Foça’dan Gökova Körfezi’ne uğurlandı. Onu ekonomi sınıfıyla yollayacak değildik. Sahil Güvenlik Komutanlığı tahsis ettiği sürat motoru ve helikopterle Badem’in business class konforuyla yolculuk yapmasını sağladı. Badem’in takibi için çip takılıp takılmayacağına, uzun müzakerelerden sonra karar verildi; hayır, takılmayacaktı. Çünkü fokun kafasına kuvvetli yapıştırıcı (epoksi) ile takılan bu çipler ciddi yaralar açılmasına, enfeksiyon kaparak ölümüne neden olabilirdi. Bunun yerine, Badem’in görüldüğü yerde tanınması için arka yüzgecine turuncu bir marka takıldı.

Badem Gökova’da denize bırakıldı ama insanlara bir kere alışmıştı, kıyıdan uzaklaşamıyordu. Nerede kalabalık varsa orayı yanaşıyordu. Böylece mönüsü de zenginleşti. Deniz kenarında mangal yapanlar pirzola tattırdı, elinde tepsi böreklerle gelip izzet-i ikramda bulunanlar bile oldu.

SAD-AFAG üyeleri, "İnsana alışırsa doğal hayata dönemez. Fok vahşi bir hayvandır, insanlara istemeden de olsa zarar verebilir. Sevginizle hayvana iyilikten çok kötülük yapıyorsunuz. Onu seviyorsanız lütfen dokunmayın" diye bas bas bağırsa da, herkes Badem’e kedi muamelesi yapmaya devam etti.

İnsanlarla yaşamanın kolay olmadığını öğrendi

İnsanlara alışmış olmasına rağmen, Badem gerçek benliğini, içgüdülerini tamamen kaybetmiş değildi. İnsanlar onun evcil ve korkak bir hayvan olmadığını kısa sürede anladılar. Sahilde yüzerken kuyruğuna yapışıp karaya çıkarmaya çalışan 8-10 eğlence meraklısını ısırdı. Kendisiyle ilgilenenleri denizin altına çekmek gibi bir adeti vardı. Onun vahşi doğasına aldırmayanlar, boyu 2 metreye, ağırlığı 150 kiloya ulaşan Badem’le denizde güreş yapmaya kadar vardırdılar işi. Sonuç; 15 kişi neredeyse boğuluyordu.

Badem bir kişilik bölünmesi yaşıyordu. Evet, vahşi bir hayvandı ama arada bir fokluğunu unutuyor, gözüne kestirdiği bir tekneye çıkıp saatlerce güneş banyosu yapabiliyordu. Çok tatlıydı ama kimilerini de kızdırıyordu. 46 yaşındaki Murat Sert isyan ediyordu mesela: "Ben buraya yüzmeye geldim. O denizin içindeyken korkuyorum. Onun kadar benim de yüzme hakkım var. Zıpkınla avlanmak için daldığımda karşıma çıkarsa, acımam, vururum..."

Yakında bir eş bulup uzaklara gidebilir

İpin ucu kaçınca, SAD-AFAG koordinatörü Cem Kıraç, Badem’i insanlardan uzaklaştırarak korumaya almaktan başka bir çare bulamadı. "İki büyük sorun var. Birincisi Badem insanlar tarafından taciz ediliyor. İkincisi o sonuçta yabani bir hayvan. Okullar kapandı, çocuklar tatilde. Tehlike oluşturabilir. Onu turizm sezonu bitene kadar özel bir havuzda koruyacağız. Birkaç ay içinde ergen bir dişi fok olacak, seks dürtüleri başlayacak ve bir salgı yayacak. Bu salgı altı kilometre uzaklıktaki erkek fok tarafından hissedilebilir. Belki çiftleşeceği bir erkekle buradan ayrılır."

Gerçekten de Badem geçen hafta Marmaris’in yerleşim alanlarına uzak bir koyunda 2500 metrekarelik havuza alındı. Burada özel dinlenme, uyuma, güneşlenme alanları var. Şimdilik balıklarla oynuyor ve hayatından memnun.

Badem, Türkiye’ye bir de ödül getirdi. Prestijli, köklü denizcilik gazetesi Lloyd’s List, 50 bin aday arasından Badem’in bakımını üstlenen Mustafa Koç’u, Foça Belediye Başkanı Gökhan Demirağ ve Foça Sualtı Derneği’ni "Yılın Olayı" ödülünü layık gördü.

Badem, dünyada nesli tükenmekte olan 500 foktan biri. Foklar sadece dört yerde yaşıyor: Türkiye, Yunanistan, Moritanya ve Portekiz’in Madeira Adaları. Türkiye’de yaşayan 100 fok dünya fok nüfusunun önemli bir kısmını oluşturuyor. Bugüne kadar sadece üç ülkede, Moritanya, Yunanistan ve Türkiye’de hasta, yaralı ve öksüz foklar kurtarılarak doğal ortamlarına bırakıldı. Badem, Türkiye’deki ilk vaka. Doğal olarak sualtı araştırmacıları büyük heyecan içinde. Zaten bu nedenle SADAFAF üyeleri, internet sitesinde "Badem’in Günlüğü" isimli bir köşe açarak, Badem her gün ne yapıyorsa tek tek yazdılar. Bazılarının "ıyyy" diyerek iğreneceği notlar, onlar için çok önemliydi: "Bir hayvanın kaka yapması, insanı bu kadar sevindirir mi? Dün kakasını yapmayan Badem’i bu sabah buram buram kokar bulduk ve çok sevindik! Çünkü bu, onun sindirim sisteminin iyi çalıştığının önemli bir işareti. Badem gün boyunca, üç kez daha kaka yaptı ve dünün acısını çıkardı."

Biz Ademler nankörüz!

Badem, biz ademler biraz nankörüz. Seni bu kadar severken, bir başka yunusun karnını deşip, kuyruğuna taş bağlayacak kadar vahşi olabiliriz. Seni hep o sevimli badem gözlerinle hatırlayalım, hadi kendine bir aşk bul, git buralardan ne olur.

Hürriyet



Bu haber 1,368 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,928 µs