En Sıcak Konular

Obezite ve fazla kiloların sebebi modernizm

17 Haziran 2014 10:52 tsi
Obezite ve fazla kiloların sebebi modernizm Modernizm, çalışma hayatında hareketsizliğe mahkûm ettiği insanı, dayattığı beslenme biçimiyle de hastalıklara maruz bırakıyor

Teknolojinin ve endüstrileşmenin gelişmesiyle etrafımızı çevreleyen modernizm, dayattığı hayat tarzıyla sağlığımızı da hedef alır hale geldi. 'Hız' ve 'hareket' düşüncesiyle fast food kültürünü egemen hale getiren sistem, üretim biçimiyle hareketsizleştirdiği insanoğlunu obeziteye mahkum ediyor! Fazla kilo ve obezite, modernleşmeyle birlikte tüketim alışkanlıklarının değişmesine bağlı olarak, dünyayı tehdit eden en önemli sorunlardan biri. Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) verilerine göre, obez insan sayısı, beslenme yetersizliğiyle karşı karşıya kalan insan sayısından fazla. Örgütün verilerine göre dünyada 400 milyondan fazla obez, 1 milyar 400 milyondan fazla da kilolu insan var. 1980 yılından günümüze kadar da obezite sıklığı ikiye katlandı.

Türkiye'nin kilolarla sınavı

Türkiye'deki durum da dünya verilerini aratmıyor! Sağlık Bakanlığı'nın 2012 yılında yaptırdığı Türkiye Beden Ağırlığı Algısı Araştırması'na göre de ülkenin yüzde 33.3'ü fazla kilolu, yüzde 23.4'ü ise obez. Erkeklerdeki obezite oranı yüzde 18.4 iken, kadınlarda ise bu oran yüzde 26.4'ü buluyor.

"Vücutta depolanan yağ miktarının artması" olarak bilinen obezite, yetişkin bir erkekte vücut ağırlığının yüzde 15-18'ini, kadında ise yüzde 20-25'ini oluşturan yağ dokusunun gözle görülür derecede artması anlamına geliyor. Erkeklerdeki yağ düzeyi yüzde 25'in, kadınlardaki yağ düzeyi de yüzde 30'un üstüne çıkınca obezlik tehlikesi başlıyor. Böylece başta kalp hastalıkları, tansiyon, sindirim sistemi bozuklukları olmak üzere, kansere kadar uzanan genişçe bir hastalık skalasına davetiye çıkarılıyor.

HAZ VERİYOR

 Fast food'un haz veren bir yanı olduğu da gerçek. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Şükrü Hatun, bunun tıbbi açıklamasını şöyle yapıyor: "Bu duyular, 'Ventral Tegmental Area' (VTA) ve 'Nucleus Accumbens' (NA) ile limbik sistemin çeşitli komponentlerinde işlenir. Bu sistem  ve çevresindeki 'nöronal devreler' bir tür 'haz yolağı' olarak adlandırılabilir. Bu sisteme insülin, leptin, ghrelin gibi hormonlar üzerinden sinyaller gelmekte ve dopaminerjik sistem sinyal iletiminde en önemli rolü oynamaktadır. İşte son yıllarda yağ  ve/veya şeker içeriği yüksek besinlerin 'kortikolimbik' sistemi güçlü bir şekilde uyararak, bu tür besinlerin yeniden arzulanmasını sağladığı üzerinde durulmaktadır. Bir başka deyişle şeker ve/veya yağ içeriği yüksek besinler, hedonik (haz veren) sinyallerin ağırlık kazanmasına ve dolayısıyla besinlere olan ilginin ve  alımın buna göre şekillenmesine neden olmaktadır." Kısacası, vücuda haz veren fast food tarzı beslenme, bir noktadan sonra bağımlılığa ve aşırı yeme davranışına yol açıyor.

15 dakikada ye ve kalk!

Aşırı kiloların altında yatan en önemli sebeplerden birisi, yeni tüketim biçimleriyle birlikte yemek alışkanlıklarının da değişmesi. Kısacası, 'fast-food' kültürünün yaygınlaşması.

Modern yaşamla birlikte, çalışma ve zaman düzeninin değişimi, 'olabildiğince hızlı yeme'yi dayatıyor. Dünyanın önde gelen fast-food zincirlerinden birisinin mottosuyla konuşacaksak, '15 dakikada ye ve kalk' anlayışı, hepimizi kuşatmış görünüyor. Zira 15 dakikadan sonra restoranında oturarak geçirdiğiniz her saniye, o fast food zincirinde ciddi bir maddi zarara sebep oluyor. Bu restoranlarda, mimariden, çalışma temposuna kadar her şey 'hız' üzerine kurulu ve o hıza ayak uydurmalısınız! Çıkarken yaşadığınız tokluk hissi yeterli!

30 günde müthiş değişim

2004'te, Morgan Spurlock'ın ABD'de çektiği 'Super Size Me' (Şişir Beni) adlı belgesel, fast food'un insan bünyesini nasıl değiştirdiğini en çarpıcı haliyle anlatır. 30 gün boyunca, her öğünde dünyaca ünlü bir fast food zincirinden beslenen Spurlock, bir ay sonunda çok kilo alan, kolestrol problemi yaşayan ve karaciğeri etkilenen bir adama dönüşüyor. Psikolojisi de allak bullak oluyor. Bu belgeseli, obezite batağına düşen Amerikan toplumuna sarsıcı biçimde ayna tuttu.

Fast foodun içeriği tadınızı kaçırır

Kapitalizm çarkını döndüren en büyük motorlardan biri olan fast-food; besin değeri düşük, kalorisi yüksek, bol oranda tuz ve şeker içeren, hayvansal kaynaklı doymamış yağ oranı ve renklendirici gibi maddeler açısından zengin yiyeceklerden oluşuyor.

Bu yiyeceklerle birlikte sunulan kola ve şekerli içecekler de büyük tehlike içeriyor. İçecek endüstrisi, cilalı imaj devrinde bir 'sevimlilikle' hayatımıza giriyor! O kadar bizdenler ki, iftar sofralarındaki yerlerini alarak ya da 'Duygularımızın gönülden bir ifadesi olarak adımızı Türkçe yazalım istedik' diyerek, küresellikten sıyrılıp bir anda geleneksel kültürümüzün içine yerleşiyorlar! Oysa tehlike açık ve küresel!  

KOLANIN SAĞLIĞIMIZA ETKİSİ

Kola ve şekerli içecekler içinde yer alan yüksek şeker, kafein, boya maddeleri, karbondioksit, fosforik asit gibi maddeler, sağlığımız için büyük bir risk. İçildiği andan itibaren kan şekerini hızla yukarı çeken bu içecekler, bünyemizdeki yağ depolama mekanizmasını da harekete geçiriyor. Kan şekerindeki dalgalanmalar, zamana yayıldığında kalp ve damar hastalıklarına neden olabiliyor. Kolanın içerisindeki fosforun, kemik erimesini artırdığını; diğer maddelerin de kalsiyum emilimini azalttığını unutmayalım.

HAREKETLi DÜNYA HAREKETSiZ iNSAN

1920'lerin başında ortaya çıkan Fordist üretimle birlikte, otomasyona bağlı kitlesel üretime geçildi. Makinenin, insanın gücünün yerini aldığı bu süreçle birlikte, 20. Yüzyıl'ın sonlarında teknolojinin de gelişmesi, işgücünü zihinsel tarafa çekti. Ağırlık, 'mavi yakalılar'dan, 'beyaz yakalılar'a kaydı.

Fast food'un ne kadar küresel olduğunu söylersek söyleyelim, 'beyaz yakalılar'ın dünyasından neşvü nema bulduğu açık. Zihni çalıştırıp, bedeni yeterince çalıştırmayan yeni dünya düzenin en büyük handikaplarından birisi de hareketsizlik. Hal böyle olunca, fast food'la alınan şeker, karbonhidrat ve yağlar da atılamıyor ve vücuda hapsoluyor. Modernizmin baş döndürücü hareketi, bireyi hareketsiz bırakıyor.

En önemli hedef: Çocuklar

Şükrü Hatun'a göre, beslenme endüstrisinin hedef kitlesi ise çocuklar: "Çocuklardaki şişmanlığın artışında kızarmış patates, kolalı içecekler, dondurma, patlamış mısır, hamburger vs. tüketiminin çocuk menülerini istilası yatıyor. Obeziteyi, hoşa giden besinlerin aşırı tüketilmesiyle sonuçlanan 'kompulsif tüketici davranış'ı olarak tanımlamak mümkün. Besin endüstrisi de tütün endüstrisi gibi stratejilerini bu bilgi üzerine kurmakta ve çocukları hedef seçmektedir."

Kahvaltıyla ilgili bildiklerinizi unutun

Kahvaltı alışkanlığının insanı kalp ve damar hastalıklarından uzak tuttuğu, kilo vermeye yardımcı olduğu ve daha sağlıklı bir vücut yapısı sağladığı hemen herkes tarafından uzun yıllardır bilinen gerçekler. Ancak son dönemde yapılan araştırmalar, konunun bambaşka bir boyutunu daha ortaya koyuyor. Her ne kadar sabah yemek yemenin her derde deva olduğu yönündeki fikirler çoğunlukta olsa da Amerikan Klinik Beslenme Dergisi'nde yayınlanan makaleler araştırmacıların tüm bildiklerimizi yeniden gözden geçirmemizi sağlayacak bir çalışmaya imza attıklarını gösteriyor.  

KESİNLİKLE ES GEÇMEYİN

Yapılan testlerde düzenli olarak kahvaltı eden ve kahvaltı alışkanlığı olmayan insanların arasında metabolik faaliyet, kilo kaybetme ya da kalp ve damar sağlığı konularında kayda değer bir fark olmadığı ortaya çıktı. Araştırmalar iki taraf için de kilo kaybında fark edilebilir bir değişim olmadığını kanıtlarken; 'Kilo vermek istiyorsanız, kahvaltıyı kesinlikle atlamayın' tavsiyesinin kesinlikle zayıflamak için yeterli olmadığını gözler önüne serdi.

bugün



Bu haber 1,207 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,089 µs