Ayşe Öner'in yazısı:
Hamilelik süresi boyunca anne ve baba adayları, sağlıklı bir bebek dünyaya getirip kucaklamayı hayal ederler. Doğum ile birlikte bu hayal gerçekleşir, hastanedeki günlerde anne ve bebeğin bakımını profesyonel bir tıbbı ekip sağlar. Mutlu doğum olayı, yakınlarınız, arkadaşlarınız, sevdiklerinizin ziyaretleri ile kutlanır ve eğer her şey yolunda gitmiş ise bir iki gün içinde hastaneden evinize dönebilirsiniz. Bazen 5 yıldızlı otel hizmeti veren özel hastanelerde doğumunu gerçekleştiren anneler, kalış süresini uzatmayı tercih etmektedirler. Bebek ağladığında hemen bebek hemşireleri yardımcı olur, ağrı olduğunda doktor ve sağlık personeli çaresini bulur. Gelen ziyaretçiler için özel bir ikram hazırlığı gerekmez, yemek pişirme derdi yoktur; "burada bir hafta kalıp, hem iyice dinleneyim hem de bebeğim bir düzene girsin, misafirlerim de hastaneye gelebiliyor nasılsa," düşüncesinde olanlar yanılmaktadırlar. Çünkü hastane, çok lüks hizmet veren bir otel gibi olsa bile, çeşitli hastalıkları olan insanların bakıldığı binalardır ve hastanelerin spesifik enfeksiyonları vardır. Hiç mikroplarla deneyimi olmamış bebeğinizin, uzun süre hastanede kalmayı tercih ettiğiniz zaman, bir hastane enfeksiyonuna maruz kalma riskini arttırırsınız.
Unutmayın, bebeğinizle birlikte gerçek yaşam öykünüz evinizde başlar. Hastane dönüşü ilk gün biraz sıkıntılı olsa bile, bebeğiniz evini sevecektir. Eşiniz, siz ve bebeğiniz gerçek bir aile olduğunuzu en iyi evinizde hissedeceksiniz. İlk haftalar başınız biraz kalabalık olsa bile !
Ağlama
Bebeğinizin ağlaması, size ihtiyacının olduğunu anlatmasının tek yoludur. Ve doğumu takip eden ilk aylar her ağladığında yanında olup nedenini bulmaya çalışmalıyız. Bebeğimizin doğduğu bu dünyada deneyimlediği her şeye yabancı olması, kendini ifade edememesi vücudunda hissettiği değişiklikler, nefes alma, acıkma, kaka yapma, gaz ağrısı, sıcak, soğuk, fazla ışıktan duyduğu rahatsızlık, yatak çarşafında oluşan katın verdiği acı, giysisinin etiketinin onu kaşındırıyor olması, uykuya dalmakta sıkıntı çekmesi, yattığı pozisyonu değiştirmek isteyip de değiştirememesinin yol açtığı sıkıntı, canının sıkılması, kucakta olmak istemesi gibi durumlarda rahatsızlığını ifade etmesinin bir tek yolu vardır: AĞLAMAK. Görüldüğü gibi bebeklerin ağlaması için pek çok neden bulunmaktadır. Ancak çevrenizdeki insanların bebek ağlamasının tek nedeninin açlık olduğunu düşünmeleri ve sizi de buna inandırmaları bir sorundur. Bebeğiniz her ağladığında onu emzirerek, zavallı bebeği sorununu çözümlemeden susturmanın tek yolu zannetmenizin sebebi, gerçekten ağlamayı kesip hırsla memenizi emmesidir. Emmeye başladığı an duyduğu haz, rahatlamasını ve bir süreliğine gerçek sıkıntısını unutmasını sağlayacaktır. O zaman siz de "doğru, bu kadar istekli emdiğine göre karnı açmış, zavallı bebeğim," diye düşüneceksiniz.
Ancak, gerçek sorun, kısa bir süre sonra bebeği tekrar huzursuz edecek ve gene ağlamaya başlayacaktır. Bu defa sütünüzün yeterli olmadığı ve bebeğin aç kaldığı yorumları başlayacaktır. Buna ikna olacaksınız, çünkü bebeğiniz biberonla verilen süt formülünü de hırsla emecektir.
Bu arada yatır, kaldır, emzir, mama ver, gaz çıkart derken, onun gerçek rahatsızlığı da bir şekilde giderilir; ancak farkına varılmadan. Bebek gerçekten aç olmamasına rağmen, emmenin verdiği rahatlama ve şişkinlik sonucunda uykuya dalar. Verilen süt formülü, anne sütüne göre daha uzun sürede hazım olduğundan, bebek meme emdiği süre arasından, daha uzun uyur. Evet, sorun çözülmüştür, anne de buna ikna olmuştur. Sütü, bebeği için yeterli değildir. Etrafında, bebeği doyurma arzusu içinde kıvranan yakınlar, akrabalar da nihayet tatmin olmuşlar; bebeğin beslenme sürecine kendilerini de dahil etmişlerdir. Burada bebeğinizin sizden aldığı mesaj şu olmuştur: "Ne türlü sorunun olursa olsun, tek çözüm var, meme emeceksin, rahatlayacaksın." Beyninde bu kod oluştuğu için, erişkinlik döneminde de karşılaştığı sorunlar zorluklarla başa çıkabilmek için kendini sıklıkla buzdolabının önünde bulacak veya bir şeyler atıştırarak rahatlatacaktır. Doğduğu ilk günlerde bebeğimizi sık emziriyoruz, çünkü gelen sıvı kollastrum, (halk arasında buna ilk süt, ağız, gibi isimler verilmiştir) az miktardadır. İlerleyen günlerde süt akışı rahatlayıp, miktar artınca bebek emme aralıklarını zaten uzatır ve düzen kendiliğinden oluşur. Bu süreçte, bebeğinizin doyduğuna eminseniz, yukarıda söz ettiğimiz nedenleri konuşarak "neyin var bebeğim, bakalım gaz mı seni rahatsız etti, yoksa
." gibi rahatsızlık duyabileceği durumları sırayla kontrol edip, sonunda çözüm sağlandığında ise, bebeğin sizden aldığı mesaj bu defa şu olacaktır: "Neler oluyor bilmiyorum ama sıkıntı duyuyorum, böyle hissedince ağlıyorum ve hemen gülümseyerek gelen o ışıltılı tanıdık yüz, bir şeyler yapıp, beni rahatlatıyor, sorunum çözümleniyor ve yola devam edebiliyoruz." Bu, yaşamda da karşılaştığı sorunları çözümleyebilen bir erişkin olmasına olanak sağlayacaktır. Hayatımızın ilk dört yılı yaşam içindir ve bizi hayatla tanıştıran, ilerde nasıl bir erişkin olacağımızın temellerinin atıldığı bir dönemdir. Ebeveynler için büyük bir fırsat, çocukları için istedikleri yaşam penceresini bu süreç içinde açabilirler. Yeni doğmuş bir bebeğin ağladığında yanında olmak, onun ihtiyacına cevap vermek, kendini değerli hissetmesini sağlar, güven duygusunu artırır. Ağlamasına cevap vermemek ise, bir süre sonra ağlamadan, kendi kendine hissettiği çaresizlik ve ne olursa olsun, zaten onu kimselerin önemseyip de ağlamısına cevap vermedikleri hissiyle suskun kalmasına neden olur. Yaşam boyu, içinde oluşan boşluğun yerini dolduracak hiçbir şey bulamaz. Dünyaları önüne koysanız, alamadığı güven, sevgi ve değerlilik duygusundan yoksun kalacaktır. Bazen bebeklerin vücudunda onu rahatsız eden enerji oluşur; bunu atıp, rahatlamasına neden olduğu için, bu tür ağlamaların yararından da söz edilmektedir. Ama masaj yaparak bebeğimize rahatsızlık veren fazla veya olumsuz enerjiyi temizleyebiliriz. Merak etmeyin, kısa sürede bebeğinizin ağlama dilini çözeceksiniz ve ağlamasının ne anlama geldiğini hemen anlayacaksınız. Mesela yenidoğanlar genellikle aç uyanır ve süt emmek için ağlarlar. Eğer emzirmeyi geciktirirseniz, ağlamasının öfke ağlamasına dönüştüğünü görürsünüz. Bu ağlamaları kontrol etmenin en iyi yolu, ilk haftalar her ağlayışına çabucak cevap vermektir. Eğer tok ve altı kuru olduğu halde hala ağlıyorsa dizlerini karnına doğru çekiyor, memede bile rahatlayamıyorsa ağlamasının nedeni gaz spazmıdır. Bu durumda gaz masajlarına başlamalısınız. Sırtına ritmik vuruşlar yaparak ve zıplayarak evde turlar atabilirsiniz. Konuşun, şarkı söyleyin. Hafif müzik dinletin. Ritmik sesler çıkarın ve sallamayı deneyin. Arabada dolaştırın. Ilık banyo yaptırın. Bütün bunlar işe yaramazsa, yatağına koyun, pozisyonunu değiştirerek ve ninni veya şarkı söyleyerek uyutmayı deneyin. Bazen bebekler, ağlayarak uyurlar. Gerçekten yorgunsa, ağlaması uzun sürmez. Ağlaması devam ediyorsa hasta olup olmadığını kontrol edin. Derecesine bakın. Bebeklerin algıları çok güçlüdür. Bulundukları ortamdaki stresi ve olumsuz elektriklenmeyi hemen hisseder ve tepki verirler. Onun için her zaman rahat olun. Eğer sinirlerinizi kontrol edemezseniz yardım çağırın. Bu bir akraba veya arkadaş olabilir. Ne kadar sabırsız, sinirli veya kızgın olursanız olun onu asla sarsmayın. Bir bebeği sert bir şekilde sarsmak, körlük, beyin hasarı hatta ölümle sonuçlanabilir. Buna sallanma sendromu denmektedir. Bütün bebekler bazen, belli bir neden olmadan da ağlarlar. Bu, onun yabancı bir hayata uyum sağlamasının bir parçasıdır. Sadece yanında olun
Uyku düzeni
İlk zamanlar bebeğiniz gece ve gündüz farkını bilmez. Ama bunu ona öğretmeye hemen başlayabilirsiniz. Bebeklerin gece gündüz ayrımı yoktur. Genelde anne karnında olduğu gibi gündüz, anne adayı hareket halinde olduğu için uyur. Akşamları ise hareket bitip, anne adayı yattığında bebek sallanma bittiği için uyanır ve bu defa onun hareketleri başlar!.. Doğumdan sonra da bu rutin devam eder. Gündüz saatlerinde bebeğinizi, doğal ortamda uyutun. Yani sessizlik, karanlık sağlamaya çalışmayın ve en fazla üç saatte bir uyandırın. Uyanamıyor ise, altını açın, giysilerini çıkarın, yüksek sesle şarkı söyleyin, yüzünü yıkamayı deneyin, tamamen uyanmasını sağlayın. Birkaç gün içinde gece gündüz düzeni oluşmaya başlar. Gece beslenmelerinde ve altını değiştirmelerde ışığı kısık kullanıp, işiniz bitince, onu hemen geri yatırın. Büyüdükçe geceleri emme sürelerinin arası açılır. 4-5 aydan sonra genellikle gece 6-8 saat arası hiç uyanmadan uyurlar. Zaman zaman sallayarak, sırtına vurarak, "piş, piş veya e e e" gibi yüksek tonda ritmik sesler çıkararak veya ninni söyleyerek, emzik kullanarak uyumalarına yardımcı olabilirsiniz. Müzik dinletmek, iki kaşının arasından baş parmağınızı alnına doğru kaydırarak, hipnoz noktasına basit bir masaj uygulayın. Bazen bu uygulama çok işe yarıyor ve şaşırarak bebeğinizin çabucak gevşeyip uykuya daldığını görüyorsunuz.
Emzik kullanımı
Bebekler genelde 18 aylık olana kadar emme gereksinimi duyarlar. Bu sürede emme gereksinimini karşılamak için parmaklarını, elbiselerini ya da emziği emebilirler. Elini, parmağını emmeyi anne karnında bildiği ve kendi vücudunun bir organı olduğundan kolayca başarabilir, ancak vazgeçemeyebilir. Parmaklarını emerken damağına doğru fazla basınç uygularsa damak ve diş yapısında bozulmalar oluşabilir. Emme içgüdüsü engellenmemelidir, sürekli emmek isteyen bebeklere, karnı doyduktan sonra uykuya geçiş sırasında emzik verilebilir. Emzik asla çocuğu susturacak bir araç olarak kullanılmamalıdır. Örneğin yere düşen çocuğun ağlamasını kesmek için emzik vermek yerine kendi ilginizle şefkatinizle teselli etmeye çalışın. Gece emzikle uyuma alışkanlığının gelişmemesine özen gösterin; çünkü gece yarısı ağzından emziği düşerse uyanır, emzik tekrar verilene kadar da uyumayabilir. İki yaşından sonra da emziği bırakma denemelerine başlamalısınız.
Ayseoner.com
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle