En Sıcak Konular

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta



Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
29 Mart 2011

Radyasyon Türkiye'ye gelirse ne yapmalıyız?



Cumhuriyet Gazetesi’nin haberine göre, Japonya’daki Fukuşima nükleer santralinden yayılan nükleer bulutun Fransa üzerinden İtalya’ya geleceğini öğrenen vatandaşlar eczanelere koşarak iyot içeren haplara yöneldi.

Nükleer Fizikçi Prof. Dr. Hayrettin Kılıç, radyasyon bulutlarının Avrupa kıtasına ulaşması ile birlikte Türkiye’nin de risk altında olduğuna dikkat çekti. Kılıç, radyasyon bulutlarının Balkanlar ya da Akdeniz üzerindeki hava akımları ile Türkiye’ye girebileceğini belirterek şu uyarılarda bulundu:

“Radyasyon bulutlarının Avrupa’ya İtalya ve Fransa’ya ulaşması durumunda ya Akdeniz üzerindeki hava akımlarından ya da kuzeydeki hava akımlarından Türkiye’ye gelmesi mümkün. Bu durumda yetkililer sürekli radyasyon doz miktarını ölçerek halka bilgi vermelidir. “

Şu an bizim için tehlike yok

Şu an Türkiye için ciddi bir radyasyon tehdidi yok ama bu ülkemizin bu olaydan hiç zarar görmeyeceği manasına da gelmiyor.

En büyük avantajımız Türkiye’ nin Japonya’ ya olan uzaklığı ve sızıntıda bulunan iyot-131’ in yarı-ömrünün 8 gün olmasıdır. Radyasyonun hava akımları ile ülkemize kadar ulaşsa bile hem yoğunluğu hem de etkisi bu yüzden az olacaktır.

Japonya ve tüm dünya için asıl tehlike yaratacak radyasyon yarı-ömrü 30 sene olan ve dolayısıyla da etkisinin ortadan kalkması için asırlar geçmesi gereken sezyum-137’ dir.

Asıl tehlike yiyecek ve içeceklerde

Bu durumda endişelenmemiz ve kişisel olarak özel tedbirler almamız gerekli değildir. Aksine yersiz radyasyon korku ve paniği sağlığımıza gerçek radyasyondan daha çok zarar verebilir.

Bizim için radyasyonun solunum yoluyla bulaşması söz konusu olmayacaktır ama radyasyon bulunan bulutların ülkemiz üzerinde iken yağmur yağması durumunda radyoaktif maddelerin toprağa ve suya karışması mümkündür.

Bundan dolayı da içme sularına, tarla ve bahçelerdeki ürünlere ve tabiatta beslenen hayvanlara radyasyon bulaşabilir.

Tarlalardaki ekinlerin önce yüzeyine bulaşan radyasyon bitkilerin köklerine de geçebilir; çayırlarda otlayan hayvanların sütlerine bulaşabilir.

Yiyecek ve içeceklerde sağlığı etkileyecek derecede radyasyon bulunması durumunda bunların tüketilmesinden titizlikle kaçınılması gerekir.

Radyasyon havada, toprakta ve suda sürekli olarak ölçülerek halk bilgilendirilmeli ve uyarılmalıdır.

Tabii bir de Japonya ve oraya yakın ülkelerden ithal edilen başta balık, midye, karides gibi deniz ürünleri olmak üzere yiyecek, içecek ve başka mallarda çok ciddi radyasyon kontrolü yapılması ihmal edilmemelidir.

Radyasyona karşı etkili bir besin yok

Radyasyona karşı tuz ve bal tavsiye edenler olduğu gibi ot-çöp uzmanlarımız ise yoğurt ve lahanadan şaşmayın diyorlar. Deniz yosunu hatta kırmızı şarap önerenler de var.

Bunların hiçbirinin bilimsel bir değeri yoktur ve hatta yanığa diş macunu sürmekten farklı da değildir ama vücuda giren radyasyonu etkisiz kılmak mümkündür.

İyot-131 gibi tiroit bezinde tutulan ve bu organda kansere yol açan radyoaktiviteye karşı potasyum iyodür kullanılır ama şu anda bizim için böyle bir şey söz konusu değildir.

Potasyum iyodür, vücudun diğer organlarını korumaz ve radyoaktif iyoda maruz kalınıp tiroitte hasar oluştuktan veya kanser geliştikten sonra da bir faydası yoktur.

Radyasyonu vücuttan atan maddeler de var

Vücuda girmiş olan radyoaktif maddelerden kurtulmayı sağlayan şelatör maddelerden biri de Prusya mavisidir.

Prusya mavisi 300 sene önce üretilmiş olan bir boyadır ve günümüzde de halen kullanılmaktadır.

Prusya mavisi radyoaktif sezyum (özellikle sezyum-137) ve talyum bulaşan insanların vücudundan bu maddelerin atılmasını sağlar. 

Prusya mavisi radyasyona maruz kalmadan önce değil radyasyon vücuda girdikten sonra alınmalıdır.

Prusya mavisi, iyon değişimi mekanizmasıyla etkili olur. Vücuda giren radyoaktif sezyum ve talyum karaciğer tarafından uzaklaştırılarak bağırsaklara geçer ve yeniden emilir. Buna karaciğer-bağırsak dolaşımı adı verilir.

Prusya mavisi sezyum ve talyumu bağırsaklarda tutarak bunların emilmesini önler ve dışkı ile atılmalarını sağlar. Bu sayede vücudun maruz kaldığı radyasyon süresi azalmış olur.

Kimlere verilmelidir?

Prusya mavisi gebeler, 2-12 yaş arası çocuklar dâhil olmak üzere tüm erişkinler için emniyetli bir maddedir. 2 yaşın altında denenmemiştir.

Prusya mavisinin 500 miligramlık kapsülleri vardır. Kapsül içemeyenler kapsül içindeki tozu yiyecek veya içeceklerle karıştırarak da alabilirler. Bu kişilerin ağzı ve dişleri maviye boyanır.

Günlük doz toplam 1500 miligram, tedavi süresi en az 30 gündür ama daha uzun süre de kullanılabilir.

Ressamlar tarafından kullanılan Prusya mavisi ilaç olarak alınamaz. Bu amaçla kullanılan tıbbi Prusya mavisi Amerika’ da Radiogardase adıyla bulunmaktadır.

Kalsiyum-DPTA, çinko-DPTA da şelatör maddelerdir ve plütonyum, amerikyum ve küriyum gibi elementlerin vücuttan atılmasını kolaylaştırırlar.

Sodyum alginat ise iyot-131 ve stronsiyum-80’ inin vücuttan atılmasına yardımcı olabilir.

Gelelim neticeye

Yakında uyanık tipler biraz yoğurt, biraz deniz yosunu, biraz keten tohumu, biraz potasyum iyodür, biraz lahana, biraz şalgam ihtiva eden hapları, şurupları piyasaya sürerlerse, sakın kanmayın.



Bu yazı 3,966 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 19 Mart 2015 Karatay'ın askerleriyiz!
    • 31 Ekim 2014 Günde 3 bardak süt kemik kırığı ve ölüm riskini artırıyor
    • 10 Haziran 2014 Kimi kime şikayet edelim?
    • 16 Mayıs 2014 Akademik sahtekarlık geleneğinin kime ne zararı var
    • 21 Şubat 2014 Antibiyotikler meme kanseri riskini artırıyor
    • 4 Aralık 2013 Damacana mı musluk suyu mu?
    • 20 Kasım 2013 Yakında ruh hastası olmayan kalmayacak
    • 13 Şubat 2013 Bir Türk tıp alanında Nobel alabilir mi?
    • 10 Ocak 2013 Yakında ruh hastası olmayan kalmayacak
    • 1 Ekim 2012 Türkiye'de mamografi taramaları rezaleti
    • 14 Eylül 2012 İlaç tanıtımında bundan iyisi Şam'da kayısı
    • 9 Temmuz 2012 Bir sağlık haberi skandalı
    • 17 Mayıs 2012 Coca-Cola'nın reklam yüzü olabilirim
    • 8 Mayıs 2012 FDA şaşırma, sabrımızı taşırma
    • 27 Nisan 2012 Sönmez gene döndü
    • 5 Nisan 2012 Şampuanlar da bozuk çıktı
    • 12 Mart 2012 Dokunan değil içen yanıyor!
    • 12 Mart 2012 Meyve suyu değil boyalı su bunlar
    • 8 Mart 2012 Amerikalılar çiğ sütü akladı
    • 21 Şubat 2012 Hasta memnuniyeti neyi gösterir?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,107 µs